Hangi ülke tarafından atıldığı meçhul bir füze ABD’ye korkunç bir hızla yaklaşmaktadır ve 10 milyon kişinin yaşadığı Chicago dakikalar içinde yok olmak üzeredir.
Netflix’te kısa süre önce yayına giren “A House of Dynamite” (Dinamit Evi) filmini böyle özetlemek mümkün.
Yönetmenliği Kathryn Bigelow’un yaptığı filmin başrollerinde Idris Elba, Rebecca Ferguson (manşet fotoğrafı), Gabriel Basso ve Jared Harris gibi ünlü isimler var.
Herhalde son dönemde Netflix’te yayınlanan hiçbir film bu kadar polemik yaratmadı, dahası bu kadar çok tepki çekmedi.
Bunun nedeni filmin değişik, çok karmaşık ve kafa karıştıran bir senaryoyla kurgulanması ve aslında aynı olayları üç kez üst üste göstermesi.
Filmde sırasıyla kritik operasyonların izlendiği Beyaz Saray Durum Odası, sonra Stratejik Komuta Merkezi ve ABD Başkanı ekrana getiriliyor. Örneğin, füzenin Chicago’yu vurmasına 18 dakika kala Beyaz Saray Durum Odası’nda yaşananlar anlatılırken, o sırada sesi duyulan Başkan’ı sonraki bölümlerde o konuşmayı yaparken görüyoruz. Yani aslında 35-40 dakikada anlatılabilecek bir olay üç farklı kameradan tekrar tekrar anlatılıyor. İzleyicinin kafasını karıştıran, ilk bölümde Chicago’nun vurulmasına saniyeler varken, bir sonraki bölümde olayların başa sarması ve yeniden füzenin ilk atıldığı ana dönülmesi. Asıl tepki çeken ise, filmin füzenin Chicago’yu vurması gösterilmeden aniden bitmesi. Sıkıntılı dakikalar yaşayan ABD Başkanı’nın uzun süren kararsızlık anlarından sonra füzeyi atan ülkeye (büyük ihtimalle Kuzey Kore) misillemede bulunup bulunmayacağı da film ansızın bittiği için havada kalıyor.
Önce filmle ilgili Türk izleyenlerin Google’daki yorumları:
-Maalesef, aynı Tom Cruise’un “Yarının Sınırında” filmini hatırlattı. O da neredeyse dozajı kaçırıyordu (başa sarmalar konusunda). Neredeye 2 saatim gitti, yazık oldu. 10 üzerinden puan versem 1,5 veririm, 5 üzerinden bari 2 vereyim.
-Sakın ama sakın izleyip iki saatinizi boşa ayırmayın, daha gelişme gelmeden film bitiyor. Ne bir son var ne de bir anlam. Saçma sapan bir senaryo nasıl listede bir numara onu da anlamış değilim. İzlerken bir anda oyuncular falan yazmaya başladı şoka girdim sonra gülmeye başladım sinirden.
-Maksimum 30 dakikalık filmi 2 saate yaymışlar. Yaklaşık 19 dakikada Amerika’ya çarpmak olan füzeyi ele alan ve 19 dakika boyunca yetkililerin askerlerin yaptıkları ve yaşadıklarını gösteren bir filmi farklı bakış acılarıyla. O 19 dakikayı 4-5 kere izleten Netflix’e çok teşekkür ederim! Anlamadığım ortalıkta ne patlama var ne füze var. İzlediğim en kötü filmdi diyebilirim, tavsiyem hiç izlemeyin vaktinizden bir buçuk saat çalacaktır.
-Zaman kaybı olduğunu düşünüyorum. Film boyunca bir şeyler olmasını bekledim, saçmalık. Filmin sonu yok, size bir şey katmayacak filmsi bir şey.
-1 saat 45 dakikalık filmin sonunu bekliyorsunuz ama asla gelmiyor. Son 1 dakika içerisinde başkan kararını veriyor ama kararın sonuçları oynamadan film bitiyor bir anda. Yani sanki filmi çekerken para bitmiş, zınk diye seti kaldırmışlar gibi duruyor. Keşke benden çaldıkları 1 saat 45 dakikayı geri isteyebilsem.
Benzer eleştiriler, Netflix’in filmin fragmanını paylaştığı Youtube sayfasında da var:
-İlk kez üç başlangıcı olan ama sonu olmayan bir film gördüm.
-Yani aslında 20 dakikalık filmi üç farklı açıyla çekip montajlamışlar.
-İki saat boyunca füze bir türlü Chicago’ya varamadı. Herhalde trafik sıkışıktı!
-İnsan böyle bir filmi ancak düşmanlarına tavsiye eder!
Peki olumlu yorum hiç mi yok? Az da olsa var:
-Yorumları okudum da çoğu kişi filmin zaman kaybı olduğunu yazmış. İzledim ve ben öyle düşünmüyorum. Aynı olayı döngü içerisine sokmuşlar, evet. 3 farklı bakış açısından yansıtmışlar. Burada verilen mesaja bakmak gerekiyor. Bir savaş çıksa çoğu insan neler olabileceğini tahmin edebilir. Bariz ortada her şey. Verilen ‘mesaj ve içerik’ benim acımdan gayet güzel ve memnun ediciydi. Film bitirdikten sonra sonunu zaten anlıyorsun, göstermelerine gerek kalmamış.
İlginç olan izleyicileri öfkelendiren filmin çoğu eleştirmenden olumlu not alması. Örneğin, İngiliz The Independent gazetesinde Geoffrey Macnab, “On yedi yıl önce Bigelow, The Hurt Locker (2008) filmiyle En İyi Yönetmen Oscarı’nı kazanan ilk kadın olmuştu. Yeni filmi de, zekice ve adrenalin dolu” diye yazdı.
Ama belli ki alışılmadık film eleştirmenleri de bölmüş. New Yorker’da Justin Chang, filmi büyük bir başarısızlık olarak niteliyor.
Yönetmen Bigelow ise eleştiriler için şunları söylüyor:
“İzleyicilerin sinemadan ‘Peki, şimdi ne yapacağız?’ diye düşünerek ayrılmalarını istedim. Bu küresel bir sorun ve elbette bir gün nükleer silah cephanemizin azaltılacağını umuyorum. Ama bu arada, gerçekten de dinamit dolu bir evde yaşıyoruz. Bu bilgiyi paylaşmanın çok önemli olduğunu düşündüm, böylece bir tartışma başlatabiliriz. İlgilendiğimiz şey bu patlama yani insanların film hakkında yaptığı konuşmalar.”
Kısacası izleyenlerin çoğu aynı olayların tekrarlamasına ve özellikle bütün filmin merkezinde olan füzenin Chicago’yu düşmesinin gösterilmemesine öfkelenirken, Bigelow esas olarak nükleer silah tehlikesine dikkat çekmek istediğini, dolayısıyla kentin vurulma anının ekrana getirilmemesinin önemli olmadığını düşünüyor.
Tepkiler ve yönetmenin açıklaması böyle. Artık filmi izleyip izlememek size kalıyor..
Medya Günlüğü’nde yayınlanan diğer Netflix değerlendirmeleri için tıklayın
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
