Devrimci-Yol’un lider kadrosundan Ahmet Akif Mücek (64) sürgünde yaşadığı İsveç’te hayatını kaybetti.
Mücek, 6 yıl 12 Eylül döneminde 11 yıl, 1990’ların ortasından başlayarak toplam 17 yıl hapis yatmıştı. Almanca çevirmeni ve yazar da olan Mücek, Elazığlı bir ailenin 5 çocuğundan biriydi. Kökleri Siirt Tilo’nun Fakirullah hazretlerine uzanıyor.
Çevirdiği kitaplar arasında, 1915’te yaşananları konu alan “Son Düşüncenin Masalı” da bulunuyordu. Solda ilk eleştirel bakışa sahip olanlardan biriydi. Bu konunun tabu olduğu dönemde enternasyonalist bir bakış açısıyla araştırmalar yapmıştı.
Devrimci dergiler için de çok sayıda makale kaleme alan Mücek’in cenazesi İstanbul’a getirilecek.
Mücek’in yeğeni Prof. Dr. Ulaş Başar Gezgin, vefat haberini şöyle duyurdu:
“Sonuna kadar devrimci dayım Ahmet Akif Mücek’i sürgünde kaybettik. Acımız tarifsiz. Ne yapacağız bilmiyoruz. Haber yeni geldi. Memleketine hasret kaybettik.
Yıldızlar yoldaşı olsun diyeceğim, hafif kalacak. Annemin en sevdiği, en üzerine titrediği kardeşiydi. Annemden sonra o da gitti. Annem nereye gittiyse oraya gitti. Bir gün bir kelebek mi oluruz güvercin mi oluruz bilemem ama kavuşacağımıza inancım tam.
Size dayımı anlatacağım ama elim klavyeye gitmiyor.
Bir tek şunu söyleyeyim: Beni bir akademisyen ve yazar olarak ben yapan temel yapıtaşlarını onun eleştirelliğinden, kararlılığından aldım. Darüşşafaka yıllarında, yeraltında yaşarken beni yetiştirdi, okudu, okuttu, düşündü, düşündürdü. Beni ben yaptı.
Acım değil yalnızca, kalbimdeki boşluğu da sonsuz.
Sakinleştiğimde Akif dayımı size anlatacağım. Acı ve üzüntüyle duyurulur!
Bu anıtsal kişilik, düşünceleri uğruna, 12 Eylül’de 6 yıl, 90’lı yılların ortasında 10 yıl kadar hapis yaptı. Düşüncelerinden zerrece ödün vermedi. 18 yaşındaki devrimci ruhunu hep taşıdı.
Çok kaliteli bir yazar ve Almanca çevirmeni olarak, birçok kitap bıraktı bize. Bir kitabının (Filipinler’de Barış Süreçleri) yayın öncesi okumasını yapmıştık. Onunla yıllar sonra çalışma şansına kavuşmuştum. Duygulu bir yazardı, zalime karşı kayıtsız kalamazdı ve derinliği vardı. Onun isyancı üslubunu ve bilgi dolu yazarlığını da hep anımsayacağım.
Akif dayım, bana ilk tarihsel diyalektiği, materyalist diyalektiği öğretendi.
Başöğretmenimdi.
Üstelik bunu sahte pasaportla memlekete döndüğü zaman yapıyordu.
Herkes 12 Eylül’den sonra yurt dışına kaçıp mülteci rahatlığına kavuşurken, o dönmüştü.
“Rahat bana göre değil. Ben Türkiye’de devrimci mücadele katılmalıyım” demişti,
İsviçre’deki konforlu yaşamı bırakıp illegal bir biçimde memlekete dönmüştü.
Yalnızca Marksist klasikleri değil sosyal bilimlerin temel okumalarını onunla yaptık. Yaşım 15-16.
Dayıcığım, ünlü sözünü unutmuyorum: “Bunu al, oku, özetini çıkar, sonra tartışalım.”
Anısı, ezilenlerin kavgasında yaşayacak!”
***
Bazı eserleri:
12 Eylül Askeri Darbesinin Ekonomi Politiği
Asimetrik Savaşı ve Provokasyon Süreci
Ortadoğu’nun Globalleşmesi
Sri Lanka’da Barış Süreci Nasıl Gelişti Neden Yürütülemedi?
Türkiye’de Askeri Darbeler
Türkiye’nin Tarihi ve Ekonomik Politik Yapısı.