Gazeteci Faruk Bildirici, Prof. Dr. Mehmet Ali Çiçekdağ’ın T24’te yayınlanan, “Baltacı Mehmed Paşa-Katerina efsanesi ve dünya barışı” ve Medya Günlüğü’nde konuyla ilgili çıkan eleştirileri T24’te şöyle değerlendirdi:
Medya Günlüğü sitesinde yayımlanan “Sen de mi T24” başlıklı yazıda Prof. Dr. Mehmet Ali Çiçekdağ, Metin Gülbay’ın kendi sitelerinde bir yıl kadar önce yayımlanan yazısından kaynak göstermeden alıntı yapmakla suçlanıyordu.
Metin Gülbay’ın, “Baltacı ile Katerina o gün ne yaptı?” başlıklı yazısı Medya Günlüğü’nde 7 Ekim 2024 tarihinde, Prof. Dr. Mehmet Ali Çiçekdağ’ın, “Baltacı Mehmed Paşa-Katerina efsanesi ve dünya barışı” başlıklı yazısı da 12 Ekim 2025’te T24’te yayımlanmıştı.
Medya Günlüğü’ndeki “Sen de mi T24” yazısında ise her iki yazı karşılaştırılıyor; Çiçekdağ’ın, Gülbay’ın yazısından bazı cümlelerin aynen alıntıladığı savunularak, şu değerlendirme yapılıyordu:
“Sözün özü, elbette herkes bir başkasının haberinden, yazısından yararlanabilir, alıntı yapabilir hatta esinlenebilir ama emeğe saygı adına kullandığı kaynağın adını vermesi gerekir.”
Metin Gülbay da birkaç gün sonra kaleme aldığı “Meğer ‘muhalif’ basın da çürüyormuş” başlıklı yazısında “Çiçekdağ’ın kendisinin yazısından kaynak göstermeden alıntılar yaptığı” eleştirisini yineledi.
Bu eleştirileri sorduğumuz Prof. Dr. Çiçekdağ da yazısını hazırlarken Metin Gülbay’ın yazısından da yararlandığını kabul etti ve özetle şunları söyledi:
“Baltacı Mehmed Paşa-Katerina efsanesi ve dünya barışı’ yazımda referans göstermeden sayın Metin Özbay’ın ‘Baltacı ile Katerina o gün ne yaptı?’ başlıklı makalesinden yararlandığım için kendisinden özür dilerim. Hepimizin yararlandığı ve aynı somut tarih bilgilerini içeren Vikipedi linkini de meraklı okuyucuların ilgisine sunuyorum.”

Vikipedi-Gülbay ve Çiçekdağ yazılarındaki benzerlikler
Bunun üzerine ben de Gülbay ve Çiçekdağ’ın yazılarını inceledim; her ikisinde ortak olan cümleleri, Vikipedi’nin “Baltacı Mehmed Paşa” sayfasındaki cümleler ile karşılaştırdım. Baltacı-Katerina efsanesini konu alan Gülbay ve Çiçekdağ’ın yazılarının efsaneye yaklaşımı aynı olduğu gibi Çiçekdağ’ın yazısında Gülbay’ın yazısıyla çakışan çok sayıda cümle yer alıyordu.
İlginçtir, bu cümlelerin bir bölümü gerçekten de Vikipedi’de aynen yer alıyor. Bu durumda Gülbay’ın da yazısını hazırlarken bazı cümleleri Vikipedi’den aldığı anlaşılıyor. Nitekim Gülbay, yazısının altına eklediği “Kaynaklar” bölümünde Vikipedi’nin Baltacı Mehmed Paşa sayfasını ilk sıraya koymuş.
Ancak Çiçekdağ’ın yazısında ne Gülbay ne de Vikipedi hiçbir yerde kaynak olarak gösterilmiyor. Hatta Çiçekdağ’ın yazısında olan, Gülbay’ın bir yıl kadar önce yayımlanan yazısındaki cümleler ile benzerlikler taşıyan bazı cümleleri Vikipedi’de de yok. Çiçekdağ’ın, bu cümleleri doğrudan Gülbay’ın yazısından aldığı sonucu çıkıyor.
Ayrıca Çiçekdağ’ın yazısında aktardığı, Rusya Devlet Başkanı Putin’in, bu efsaneyle ilgili olarak -aralarında Cenk Başlamış’ın da olduğu Türk gazetecilere- söylediği sözleri de yine Medya Günlüğü sitesinde Fuad Safarov imzasıyla yayımlanan “Putin’in Baltacı-Katerina yorumu” başlıklı yazısından alınmış görünüyor. Orada da kaynağa atıfta bulunulmuyor.
Çiçekdağ’ın Gülbay’dan alıntıladıkları
Gülbay ve Çiçekdağ’ın yazılarını karşılaştırırken, ilk dikkatimi çeken, Gülbay’ın Baltacı-Katerina efsanesine dair “büyüklerinden dinlediğini” söylediği “Bu Baltacı var ya bu Baltacı, aaah ah! Biraz akıllı olsaydı, Rusya diye bir ülke yoktu bugün” cümlesinin Çiçekdağ’da, “Bu Baltacı var ya bu Baltacı! Biraz akıllı olup uçkuruna sahip olsaydı Rusya diye bir ülke yoktu bugün” olarak tekrarlanmış olmasıydı.
Zaten bu bölümün girişinde de Gülbay’ın şu cümleleri, Çiçekdağ’ın yazısında aynen yer alıyordu:
“Baltacı Mehmed Paşa Rus ordusunu Prut savaşında kıstırmış, sonra Rus Çariçesi Katerina savaş alanında paşanın çadırına gelmiş, o gece birlikte olmuşlar, paşa da kuşatmayı kaldırmış ve Rusya kurtulmuş.”
Her nasılsa Çiçekdağ da yazısında Baltacı-Katerina efsanesini Gülbay gibi dinledikleri ve duyduklarının “doruğunda” olarak nitelendiriyordu. “Bu Baltacı var ya bu Baltacı”dan başlamak üzere benzerlikler taşıyan bu cümleler Vikipedi’de yoktu. Çiçekdağ’ın bu cümleleri, kaynak göstermeden Gülbay’ın yazısından aldığı anlaşılıyor.
Ayrıca Gülbay, aradaki iki cümleyi çıkararak kısaltıp aktarırsam “Katerina ilk başta Rus Çarı Büyük Petro’nun sadık bir arkadaşıydı. Petro da Katerina’ya saygı duyardı ve ona ciddi anlamda âşıktı. Katerina, Petro’nun hayatının son anına kadar onun yanında yer aldı. Çiftin 11 çocuğu oldu” diye yazmıştı. Bu bölüm Çiçekdağ’da ise şöyle:
“Katerina ilk başta Rus Çarı I. Petro’nun sadık bir arkadaşıydı. Petro da Katerina’ya saygı duyardı ve ona aşıktı. Çiftin 11 çocuğu oldu.”
Görüldüğü gibi iki cümle arasındaki benzerlik çok büyük, ama Gülbay’ın yazısına hiçbir atıf yok. Bu cümleler, Vikipedi’nin Baltacı Mehmed Paşa sayfasında yok.
Gülbay, yazısında Rus Çarı ile Katerina’nın ilişkisini anlatırken, “Bu olaydan dolayı eşi Katerina’ya kızgın olan Petro, Ocak 1725’te ölüm döşeğinde onu affetti. İkilinin hiç erkek çocuğu olmadığı için Katerina 28 Ocak 1725’te tahta kendisi çıktı” diye yazıyor, Euronews sitesini de kaynak gösteriyor. Çiçekdağ da bazı farklılıklarla “Bu olaydan dolayı eşi Katerina’ya kızgın olan Petro 1725’te ölüm döşeğinde onu affetti. İkilinin erkek çocukları öldüğü için Katerina tahta kendisi çıktı” cümlesini kullanıyor. Bu cümleler de Vikipedi’nin Baltacı Mehmed Paşa sayfasında bulunmuyor.
Gülbay-Çiçekdağ-Vikipedi benzerlikleri
Ancak Çiçekdağ’ın yazısının Gülbay’ın yazısıyla benzerlikler taşıyan bazı cümleleri, yukarıda da belirttiğim gibi, hemen hemen aynen Vikipedi’de de yer alıyor. Nitekim Gülbay, Baltacı Mehmet Paşa’ya İstanbul’da muhalefet grubu oluşmasıyla ilgili bölümde Vikipedi’yi kaynak göstermiş; yazının altındaki “Kaynaklar”a da eklemiş.
Fakat Çiçekdağ’ın yazısında Gülbay’ın yazısı ve Vikipedi kaynak gösterilmediği gibi hiç dipnot da yok, yazının altında “Kaynaklar” da yok. Kısacası kaynak göstermeden Vikipedi’den ya da bazıları Gülbay’ın yazısından aktarılmış.
Gülbay ve Çiçekdağ’ın yazıları ile Vikipedi’nin Baltacı Mehmed Paşa sayfasında çakışan cümleleri altı bölüm halinde şöyle sıraladım:
Gülbay: Güzel sesli olduğundan musikiye heveslendi ve müezzin olup ‘Mehmed Halife’ namını, temiz yüzlü ve akça pakça bir insan olduğu için de ‘Pakçamüezzin’ lakabını kazandı.
Çiçekdağ: Güzel sesli olduğundan musikiye heveslendi ve müezzin oldu, temiz yüzlü ve akça pakça biri olduğu için de ‘Pakçamüezzin’ lakabını kazandı.
VİKİPEDİA: Güzel sesli olduğundan musikiye heveslenmiş ve müezzin olup “Mehmed Halife” namını, temiz yüzlü ve akça-pakça bir insan olduğu için de “Pakçemuezzin” lakabını kazandı.
Gülbay: İsveç Kralı 12. Karl’ın (Demirbaş Karl) 28 Haziran 1709’da Poltava Savaşında Ruslara yenilmesi ve İsveç ordusundan arta kalan 1.500 kişilik bir kuvvetle güneye çekilerek Osmanlı Devleti’ne iltica etmek üzere önce Özi Kalesi’ne sığınması ve sonra da Bender’e yerleşmesi ile Osmanlı Devleti ile Rusya arasında çıkan anlaşmazlık ve çatışmalarla uğraşmak paşanın ilk faaliyetleri oldu.
Çiçekdağ: İsveç Kralı 12. Karl’ın (Demirbaş Şarl) 1709’da Poltava Savaşı’nda Ruslara yenilmesi ve 1500 kişilik bir kuvvetle güneye çekilerek Osmanlı Devleti’ne iltica etmesi üzerine Osmanlı Devleti ile Rusya arasında çıkan çatışmalarla uğraşmak paşanın ilk faaliyetleri oldu.
VİKİPEDİA: İsveç Kralı XII.Karl’in (Demirbaş Karl)’ın 28 Haziran 1709 Poltava Savaşında Ruslara yenilmesi ve İsveç ordusundan artakalan 1.500 kadar kuvvetle güneye çekilerek Osmanlı Devleti’ne iltica etmesi; önce Özi kalesine sığınması ve sonra da Bender’e yerleşmesi ile Osmanlı Devleti ile Rusya arasında çıkan anlaşmazlıklara ve çatışmalarla uğraşmak paşanın ilk faaliyetleri oldu.
Gülbay: Bender’de mülteci olarak bulunan 12. Karl’ın İstanbul’a yazdığı mektuplarla Rusya aleyhine yaptığı kışkırtmanın etkisi ile Sultan 3. Ahmed 1711’de Rusya’ya karşı savaş ilan etti ve Prut Savaşı veya 1710-1711 Osmanlı-Rus Savaşı denilen savaş başladı. Sadrazam olan Baltacı Mehmed Paşa Şubat 1711’de Serdar-ı Ekrem olarak tayin edildi. Sefer hazırlıkları tamamlandıktan sonra 9 Nisan 1711’de İstanbul’dan 200 bin kişilik bir orduyla ayrılan Baltacı Mehmed Paşa Tuna’yı geçerek Eflak’a girdi.
Çiçekdağ: Bender’de mülteci olarak bulunan 12. Karl’ın İstanbul’a yazdığı mektuplarla Rusya aleyhine yaptığı kışkırtmanın etkisiyle Sultan III. Ahmed 1711’de Rusya’ya karşı savaş ilan etti. İstanbul’dan 200 bin kişilik bir orduyla ayrılan Baltacı Mehmed Paşa Tuna’yı geçerek Eflak’a girdi ve Rus birliklerini kuşattı.
VİKİPEDİA: Bender’de mülteci bulunan XII. Karl’ın İstanbul’a yazdığı mektuplarla Rusya aleyhine yaptığı kışkırtmanın etkisi ile Sultan III.Ahmed 1711’de Rusya’ya karşı savaş ilan etti ve Prut Savaşı veya “1710-1711 Osmanlı-Rus Savaşı” adı verilen savaş başladı. Sadrazam olan Baltacı Mehmet Paşa Şubat 1711’de Serdar-ı Ekrem olarak tayin edildi. Sefer hazırlıkları tamamlandıktan sonra 9 Nisan 1711’de İstanbul’dan 200.000 kişilik bir orduyla ayrılan Baltacı Mehmet Paşa Tuna’yı geçerek Eflak’a girdi.
Gülbay: Çünkü uzayan savaşta yeniçerilerin rahatsız olduğu ve savaşın uzamasının ileride Osmanlı Ordusunda sıkıntı çıkaracağı düşünüldü.
Çiçekdağ: Çünkü uzayan savaşta yeniçerilerin rahatsız olduğu ve savaşın uzamasının ileride Osmanlı Ordusunda sıkıntı çıkaracağı düşünüldü.
VİKİPEDİA: Çünkü uzayan savaşta Yeniçerilerin rahatsız olduğu ve savaşın uzamasının ileride Osmanlı ordusunda sıkıntı çıkaracağı düşünülmüştür.
Gülbay: Ancak ordusunu kuşatmadan kurtaran Çar I. Petro’nun vaatlerini yerine getirmemesi, sadrazama karşı İstanbul’da bir muhalefet grubunun oluşmasına yol açtı. Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa istediği tam neticeyi almak için ağır davranmaktaydı. (Vikipedi’yi kaynak gösterilmiş)
Çiçekdağ: Ancak ordusunu kuşatmadan kurtaran Çar I. Petro’nun vaatlerini yerine getirmemesi, sadrazama karşı İstanbul’da bir muhalefet grubunun oluşmasına yol açtı. Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa istediği tam neticeyi almak için ağır davranmaktaydı.
VİKİPEDİA: Ancak ordusunu kuşatmadan kurtaran Çar I. Petro’nun, vaatlerini yerine getirmemesi, sadrazama karşı İstanbul’da bir muhalefet grubunun oluşmasına yol açtı. Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa istediği tam neticeyi almak için ağır davranmaktaydı.
Gülbay: Sicill-i Osmani’de Baltacı Mehmed Paşa şöyle değerlendirilir: Akıllı, tedbirli, cesur, vakur, bunun yanında düzenbaz, gaddardı.
Çiçekdağ: Sicill-i Osmani’de Baltacı Mehmed Paşa şöyle değerlendirilir: Akıllı, tedbirli, cesur, vakur, bunun yanında düzenbaz, gaddardı.
VİKİPEDİA: Sicill-i Osmani’de Baltacı Mehmet Paşa şöyle değerlendirilir. Akıllı, tedbirli, cesur, vakur, bunun yanında düzenbaz, gaddardı.
Etik tartışma ve edinilen dersler
Prof. Dr. Mehmet Ali Çiçekdağ ve Metin Gülbay’ın yazıları ile Vikipedi’nin ilgili sayfasını karşılaştırmanın sonuçları bunlar. Özetlersem, Çiçekdağ, Gülbay ve Vikipedi’den alıntılar yapmış ama hiç kaynak göstermemiş. Gülbay ise Vikipedi’den alıntı yaptığı bölümlerden sadece birinde atıfta bulunmuş; diğerlerinde kaynak göstermemiş ama yazının altındaki “Kaynaklar” listesine Vikipedi’yi de eklemiş.
Tabii Vikipedi’nin akademik açıdan güvenilir bir kaynak kabul edilmediğini, zira birincil kaynak olmadığını da unutmamak lazım. O nedenle aslında Vikipedi’yi kaynak göstermek yerine birincil kaynaklara yönelmek her zaman daha güvenli bir yöntemdir.
Fakat Vikipedi’den alıntılar yaptığına göre, Çiçekdağ’ın, hem Gülbay’ın yazısını hem de Vikipedi’deki sayfayı kaynak göstermesi gerekirdi. Kaynak göstermek, hem o bilgiyi üretenin emeğine saygı, hem de aktarılan bilginin adresini ve güvenilirliğini aktarmak açısından önemli, değerlidir. Kaynak göstermeden alıntı yapmak, akademik usul ve gazetecilik açısından da hatalı bir tutum ve etik ihlaldir.
Gülbay ise hiç kuşkusuz Çiçekdağ’ın yazısına itiraz etmekte çok haklı. Ancak kendisinin de Vikipedi’den aldığı bir bölümde kaynak göstermekle yetinmeyip, alıntıladığı öbür bölümlerde de referans vermesi daha doğru olurdu. Çünkü yazıda hangi bölümlerin Vikipedi’den alındığı tam olarak anlaşılmıyor.
Ayrıca Gülbay’ın “Meğer ‘muhalif’ medya da çürüyormuş” başlıklı yazısında T24’ün yanı sıra Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Çağdaş Gazeteciler Derneği’ne yönelttiği “suskun kalma” ve “emek hırsızlığına kol kanat germe” suçlamalarının çok ileri, haksız yorumlar olduğunu belirtmeliyim.
Süreçte gecikme olduğu doğrudur ama Cenk Başlamış’ın, bu meseleyi dile getirdiği “Sen de mi T24” başlıklı editör yazısından itibaren gerek Medya Ombudsmanı olarak ben gerekse T24 yönetimi sorunu görmezden gelmedik, incelemeye başladık. Değerlendirmenin nihayete ermesi farklı iç işleyiş nedeniyle zaman aldı.
Her neyse, sanırım bu yazıyla mesele açıklığa kavuşuyor, nerelerde hatalar yapıldığı açık yüreklilikle ortaya konuyor. Ben etik tartışmalarda önce yapılan yanlışlara üzülürüm ama ardından dersler çıkarıldığını gördüğümde de mesleki kazanımlarımıza yeni değerler kattığımızı düşünerek mutlu olurum.
“Baltacı Mehmet Paşa ile Katerina efsanesi” üzerine bu yazılardan da kazançlı çıktığımızı düşünüyorum. Yanlışların altını kırmızı kalemle çizdik, asla tekrarlanmayacakları belleğimize kazıdık.
Metin Gülbay’ın görüşü
Baltacı Mehmed Paşa ile Katerina efsanesi yazılarını incelerken, Prof. Dr. Çiçekdağ’ın görüşünü de alıp, yazıya eklemiştim. Yazıyı tamamladıktan sonra konunun taraflarından biri olan Metin Gülbay’a da gönderdim, onun da görüşünü aldım. Gülbay, Çiçekdağ’ın “yanlışını kabul ederek özür dilemesini önemli bulduğunu” vurgulayarak şu görüşleri dile getirdi:
“Bu başıma gelen ilk kaynaksız alıntılama olayı değil ama onu yapanlar çok önemsenmeyecek siteler ve kişiler olduğu için gülüp geçmiştim ama bu kez durum farklı oldu. Çünkü her gün mutlaka izlediğim ve varlığıyla gurur duyduğum bir sitede bu yapılıp sonra da X’ten kendilerine ve belki görmezler diye birçok yazarına da gönderdiğim iletilere rağmen Cenk Başlamış’ın yazısından altı gün sonra Mehmet Ali Bey’in yeni bir yazısının yayımlandığını görünce söz konusu yazıyı yazdım.
Sizin yazıdan hemen sonra bu konuda harekete geçtiğinizden haberim yoktu; haberim olsaydı o yazıyı hiç yazmayıp sizin alacağınız sonucu beklerdim. Yine de başlıktan dolayı kırılan meslektaşım varsa çok özür dilerim.
Bu vesileyle söylemek isterim ki meslek örgütleriyle ilgili cümlem yanlış anlaşılmaya yol açacak bir biçimde algılanmış. Evet meslektaşların böyle durumlarda dayanışması önemlidir, bu yönden kendilerinin sessiz kalması da yadırgatıcı oldu ama “Hem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti hem de Çağdaş Gazeteciler Derneği üyesiyim ama ne yazık ki bir işe yaramıyormuş” cümlesiyle söylemeye çalıştığım meslek örgütlerinin yararsız olduğu değil, oraya üye olmanın da böyle durumlarda işe yaramadığı anlamındadır. Tabii ki her iki örgüte hâlâ üyeyim ve hâlâ örgütlülüğün değerli olduğunu düşünüyorum.
Yazınızda, alıntıladığım bazı cümlelerde Vikipedi’yi kaynak göstermediğim eleştirisini getirmişsiniz. Tüm yazılarımda bir kez hangi kaynaktan alıntı yaptığımı yazının altında gösteriyorum sonraki alıntılar için her defasında rakam koyarak yazıyı karıştırmak istemiyorum. Ama ombudsman olarak bunu bir hata olarak görüyorsanız bundan sonraki yazılarımda aynı ‘hata’yı yapmayacağımı söyleyeyim.”
İlgili yazılar:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: