Aziz Yıldırım otoriter ama cesur bir liderdi. Vizyonerdi ama finans konusunda günlük yaşardı.
Fenerbahçe küçük bir organizasyonken onun hızlı karar alma becerisi ve vizyonerliği sayesinde hızla büyüdü ve bu konuda Türk kulüplerine örnek oldu.
Aynı zamanda cesurdu. Taraftarı anlardı ve bağ kurardı. Çoğu zaman taraftarı ortak amaç etrafında toplamayı başardı ve liderlik etti.
3 Temmuz’da gösterdiği direnç, liderlik ve Fenerbahçe camiasının her bireyine ulaşan liderliği tez konusudur.
Ancak hapisten çıkınca geri adım attı, büyüyen organizasyonu tek adam olarak kontrol etmekte zorlandı ve ticari vizyonerliğini sahaya taşıyamadığı ve geri çekildiği için yapıya yer açtı. Her zaman yaptığı gibi taraftarı arkasına almak için var olan her şeyi kullanıp müthiş bir kadro kurdu. Bence doğru bir hamleydi ama yapı bir kez daha sistemi toplamasına izin vermedi. Başlangıçta yapıya karşı ricat etmesi taraftarla arasını açtı ve ayrılmak zorunda kaldı ancak Fenerbahçe tarihinde yerine aldı; hâlâ da camiada ağırlığı var.
Bence başkanlığı üniversitelerde yönetim derslerinde okutulmalı.
Ali Koç ise Aziz Yıldırım gibi liderlik özellikleri taşıyan biri değil, uzun vadeli planlar yapan, hedeflere ulaşmayı adım adım planlayan kurumsal bir yapıdan geliyor. Daha çok teknokrat, ağzında gümüş kaşıkla doğduğu için de empati yapamıyor. Taraftarla ilişkisi sendikalı işçi düzeyinde, sözleşme dönemleri dışında varlıklarını yok sayıyor; ona göre onlar plana uyması gereken aktörler, fikirleri yok. O yüzden 7 yıldır taraftarla iletişimi çok kötü, en kötüsü taraftarın böyle bin parçaya bölünmesinde önemli pay sahibi ama yaşamda her şeyi elde etmiş biri olarak elindeki en heyecan verici şey Fenerbahçe ve onu korumak için kararlı hatta kişisel servetini riske ediyor.
Fenerbahçe’yi tefecinin elinden alıp finansal ve kurumsal olarak getirdiği yer başarı öyküsüdür, üstelik Adidas, Chobani gibi sponsorluklar ve Fenerbahçe’nin dünyada tanınır olması sıra dışı işlerdir.
Ancak bir yanı Aziz Başkan’a benzer, her şeyi bilir finanstaki profesyonelliğini futbolda koruyamaz, duygusal seçimler yapar. Bir de çabuk inanır, kolay kandırılır.
Bunları yazdım ikisi de değerdir, bütün Fenerbahçe başkanları Ali Şen, Tahsin Kaya hepsi için kitap yazılır.
Ya “ötekiler?”
Mesela ne anlatacağız?
Sponsor siyasetten, stat devletten, kupa federasyondan, bedelli söğüşten diye mi anlatacağız? Ya da aynı araziyi devlete verip sonra geri mi aldılar diyeceğiz?
Başkanlardan başlayıp hikayeyi getirmek istediğim şey Fenerbahçe’de böyledir, eksiktir, fazladır ama hikayesi kendine aittir, kendi kalemi ile yazılmıştır. Salonu stadı kendine aittir.
Kalem kendi elindedir hikayesini kendi yazar, o yüzden başkanları gibidir, boyun eğmez.
Kendine stat yapamayanların kupaları kendinin aldığına inanıyorsanız sizin sorununuz, ben inanmıyorum.
Sponsor için siyaset, stat için siyaset, bedelli için siyaset, hatta transfer için siyaset her şey için siyaset ama kupalar temiz öyle mi?
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: