Etibar yani İtibar, 46 yaşında bir Bakülü. Aslında gerçek adı bu değil. Üç yıl öncesine kadar bir Kore şirketinde çalışıyor, kendi deyimiyle “yahşi pul” yani iyi para kazanıyormuş. Şimdi işsiz. Eski arabasıyla taksicilik yapıyor. Parlamento seçimleri için Bakü’ye gelen yabancı gazeteciyle böyle tanışıyor. (*)
6 Kasım’da sandık başına giden Azerbaycan, hâlâ eski lider Haydar Aliyev’in gölgesinde yaşıyor. Bakü’nün her köşesinde Aliyev’in dev posterleri, sözlerinin yazılı olduğu pankartlar var. Aliyev’in adını taşıyan havaalanından kente giden yolun üzerinde “Yolumuz demokrasi yolu” yazısı ve altında onun adı var. Azerbaycan gerçekten de demokrasi yolunda. Ama daha çok başında. Aliyev’in oğlu İlham Aliyev’in yönetimindeki iktidar seçim kampanyasını “dere geçilirken at değiştirilmez” diye özetlenebilecek bir slogana dayandırmış. İktidar yakında petrolden kazanılan paralarla 30 milyar dolarlık bir fon yaratılacağını ve refah düzeyinin artacağını söylüyor. İktidar “daha fazla refah” derken, muhalefet “daha fazla demokrasi” sloganını kullanıyor.
Üç muhalefet partisi, yani Müsavat, Halk Cephesi ve Demokrasi Partisi, Azatlık Bloku çatısında altında birleşmiş. Muhalefete sempati duyanların sayısı az değil. Ancak, Azatlık’ın önünde üç büyük engel var. Birincisi, sempati duyanlar dahil, hemen hemen kimse muhalefetin iktidara gelmesine izin verileceğine inanmıyor. İkincisi, “daha fazla demokrasi” sloganı halka “daha fazla refah” kadar çekici gelmiyor. Son olarak, muhalefetin güçlü bir programı bulunmadığı ve yetişmiş insan gücü sıkıntısı çektiği düşünülüyor.
Yabancı gazeteciyi Azatlık merkezine götüren şoför Etibar, seçimlerle ilgili sorulara “Bilmirem” diye yanıt veriyor; gerçi “ses vereceğini” yani oy kullanacağını söylüyor ama siyaset konuşmaktan pek hoşlanmıyor. Çünkü iki büyük kişisel sorunu var. Birincisi işsizlik. Diğer önemli sorununu ise samimiyet ilerleyince yabancı gazeteciye anlatıyor.
Oy verme günü sandık başlarında karmaşa var. Bunun asıl nedeni demokrasi kültürünün henüz yerleşmemiş olması. Oy verme kabininin perdelerinin açık olması, seçmenlerin parmaklarına sürülmesi gereken boyanın unutulması ya da pusulanın zarfa konulmadan sandığa atılmaya çalışılması gibi sıkıntılar var.
Ertesi gün sonuçlar açıklandığında herkesi bir sürpriz bekliyor. İktidardaki Yeni Azerbaycan Partisi 125 sandalyeli Milli Meclis’te 65 temsilcilik kazanıyor, Azatlık ise sadece beş. Bu, beklenenin çok altında, gerçek olamayacak kadar düşük bir sayı. Muhalefet liderleri sandığa yolsuzluk karıştırıldığını, seçimlerin mutlaka yenilenmesi gerektiğini söylüyor. Seçimler için Bakü’ye gelen gözlemcilerle gazetecilerin ortak kanısı oylamaya gerçekten de hile karıştırıldığı yönünde. Ancak en kritik soru şu: Ne oranda? Yani hile seçim sonucunu etkileyecek oranda mı yapıldı? Tabii, kanıt olmadan bir yargıya varmak güç. Ama galiba hile muhalefetin iddia ettiği kadar yaygın değil. Sanki biraz da seçim yenilgisine kılıf bulmaya çalışıyorlar.
Tartışmalı seçim sonucu şoför Etibar’ın umurunda değil. Dökülen “maşinı”nı yani arabasını kullanırken sık sık dalıp gidiyor. Gazeteciyle ortak bir noktaları bulunduğunu öğrenince yüzü aydınlanıyor. İkisi de boşanmış. İkisinin de iki “uşağı”, yani çocuğu var. Leman 7 yaşında, Zaur ise 10. Sohbet ilerledikçe Etibar’ın sorunu anlaşılıyor. Eşi üç yıl önce onu terk etmiş. Üç yıl önce, yani tam işsiz kaldığı sırada. “O vakıt eve pul getirirdim. Yahşi neferdim. İşsiz kalanda pis nefer oldum” diyor kızgınlık içinde. Ama asıl kızdığı nokta başka. Ayrıldıktan sonra “arvatı” yani eşi ara sıra eve gelip kalmasına, çocuklarını görmesine izin veriyormuş. Ama ne olduysa üç ay önce olmuş. Eşi telefonu Etibar’ın yüzüne kapatmaya, kapıyı açmamaya, çocukları göstermemeye başlamış. Neden üç ay önce? Çünkü üç ay önce resmen boşanmışlar. İlginç bir tesadüf tam bu anda kırmızı bir Peugeot geçiyor. Etibar’ın yüzü yine aydınlanıyor: Bak bu geçen benim arvadın maşinı!
Çarşamba günü Azatlık, Kelebe Meydanı’nda protesto gösterisi düzenliyor. Kent merkezine uzak bir yer. Yabancı gazetecinin salı günü konuştuğu Azatlık liderleri en az 50 bin kişi toplayacaklarını söylüyor. Ancak, Haydar Aliyev’in posterleriyle seyrettiği gösteriye 6-7, hadi en fazla 10 bin kişi geliyor. Beklendiği kadar büyük olmayan ancak coşkulu bir kalabalık. Ellerde Ukrayna’daki devrimin sembolü turuncu renkli bayraklar var. Azatlık nedense kendi sembollerini yaratmayı düşünmüyor.
Etibar bir haftadır Bakü’de olan gazeteciyi perşembe günü artık havaalanına götürüyor. Tam Etibar’ın evinin önündeler. Evliyken oturduğu ev de burada. Tam bu sırada inanılmaz bir tesadüf gerçekleşiyor: Etibar’ın arabası kırmızı Peugeot ile yan yana geliyor. Orta yaşlı, hafif şişman, kumral bir bayan arka koltuğa oturması için bir kıza kapıyı açıyor. Etibar heyecan içinde camını indiriyor, “Kızım!” diye haykırıyor. Ancak orta yaşlı kadın kapıyı sertçe kapatıyor. Değil vücudu, gözleri bile Etibar’a yönelmiyor, kaçamak bir bakış bile fırlatmıyor. Yüzünde çok sert ifade var. Birkaç saniyede yaşanan bu olaylara tanık olan gazeteci Leman’ın da babasına bakmadığını görünce hüzünleniyor.
Azerbaycan seçimleri geride kalıyor. Zafer sarhoşu iktidarı asıl sevindiren muhalefetin “Turuncu Devrim” düzenleyeceği iddialarının en azından şimdilik gerçekleşmemesi. Hakkının yendiğini düşünen muhalefet ise, fazla telaffuz etmese de o “Turuncu Devrim”i nasıl yapabileceğine kafa patlatıyor.
Az önce yaşanan sahnenin etkisindeki Etibar havaalanı yolunda iyice içini döküyor. Belli ki eşini hala seviyor. “Men onu istirem, onu meni istimir” diyor giderek çatallaşan sesiyle. Karısını seviyor ama onu asıl üzen çocuklarını görememek. Bakü’den ayrılmak istediğini söylüyor, Türkiye’de iş bulup bulamayacağını soruyor. “Uşaklarımı görebilemirem. Sizde nece (nasıl) derler, yüreğim bulanıyor”.
Gazetecinin de yüreği bulanıyor, gözleri doluyor.
(*) “Gorbaçov’dan Putin’e Rusya’nın Sırları” kitabından alınmıştır. Cenk Başlamış Yakın Kitapevi 2016.