Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın sitesinde Rusya-Azerbaycan ilişkilerinde yaşanan krizle ilgili olarak Bashir Kitachaev imzasıyla yayınlanan analiz:
Azerbaycan ile Rusya arasındaki ilişkiler son günlerde beklenmedik ve benzeri görülmemiş bir şekilde gerildi. Krizin fitilini, Rusya’nın Yekaterinburg kentinde 15 yıl önce işlenmiş bir dizi cinayetle bağlantılı olarak onlarca etnik Azerbaycanlının gözaltına alınması ateşledi. Gözaltında şiddete maruz kalan zanlılardan iki kardeş hayatını kaybetti. Biri işkence nedeniyle, diğeri travma kaynaklı kalp krizi sonucu öldü.
Bakü’nün tepkisi alışılmışın dışındaydı. Eski Sovyet coğrafyasında Kremlin’e meydan okunması nadirdir. Ancak Azerbaycan makamları, yalnızca Rus güvenlik güçlerini vatandaşlarını kasten öldürmekle suçlamakla kalmadı; aynı zamanda Rusya ile ilgili tüm kültürel etkinlikleri iptal etti, Sputnik Azerbaycan Bürosu’nu bastı, çalışanlarını ve bazı Rus IT uzmanlarını gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar arasında darp izleri taşıyanlar vardı, bazıları uyuşturucu ticareti ile siber dolandırıcılıkla suçlandı. Devlet medyasında Rusya’ya yönelik sert eleştiriler artarken, Azerbaycan’daki Rus vatandaşları da sık sık kimlik kontrollerine maruz kalıyor.
Aslında Rusya-Azerbaycan sınırının her iki tarafında da güvenlik güçlerinin şiddeti ve cezasızlığı yeni değil. Ancak bu tarz bir diplomatik kriz daha önce yaşanmamıştı. Öyle görünüyor ki, Azerbaycan yönetimi, gözaltında ölen iki kişinin durumunu -organize suçla bağlantılı ve cinayet şüphelileri olsa bile- Moskova’yla hesaplaşma için uygun bir bahane olarak değerlendirdi.
Ukrayna’daki savaşla meşgul olan ve Batı yaptırımlarıyla tecrit edilen Rusya, lojistik açısından Azerbaycan’a her zamankinden daha fazla bağımlı. Ukrayna’nın işgalinin ardından, Moskova Azerbaycan topraklarında ve Rusya-İran-Hindistan ulaşım hattında altyapı yatırımlarını artırdı.
Ancak Güney Kafkasya’daki etkisi hızla azalan Kremlin, Karabağ’da 2020 savaşından sonra konuşlandırdığı barış gücü askerlerini önce Azerbaycan’ın bölgeyi ablukaya almasına, sonra da 2023 Eylül’ünde Karabağ’ı tamamen ele geçirmesine sessiz kaldı. 2024 baharında da barış gücünü bölgeden planlanandan erken çekti.
Azerbaycan, Moskova’ya yeni bir güç dengesi dayatma girişimini 2024 sonlarında, Rus hava savunma sistemlerinin yanlışlıkla bir Azerbaycan Havayolları uçağını düşürmesiyle başlattı. Rusya başlangıçta olayı örtbas etmeye çalıştı; ancak Bakü, kamuoyu önünde sorumluların cezalandırılmasını talep etti. Kremlin tansiyonu ancak Vladimir Putin’in şahsi özrü, ödenen tazminat ve Moskova’da Haydar Aliyev adına dikilen anıt sayesinde düşürebildi.
Bu olay, Bakü’ye Moskova’yla kriz çıkararak kazanım elde edilebileceğini gösterdi. Nitekim benzer bir fırsat doğar doğmaz Azerbaycan yönetimi yeni bir cephe açmakta tereddüt etmedi.
2020’deki Karabağ Savaşı’ndaki zaferinden bu yana, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in iç kamuoyundaki desteği dış düşmanlara karşı kazanılan zaferlere dayanıyor. Ülkede gelir adaletsizliği, düşük maaşlar ve siyasi baskılar sürerken, Karabağ zaferinin yarattığı ulusal birlik hissi giderek zayıflıyor. Ermenistan’la doğrudan savaş riskli; müttefik Türkiye’nin bile desteği şüpheli. Böyle bir ortamda, Rusya gibi “inandırıcı” bir dış düşmana karşı sert tutum, halkın dikkatini hem ekonomik sorunlardan hem de 2003’te babasından devraldığı başkanlık koltuğunun meşruiyetinden uzaklaştırmak için elverişli.
Aynı zamanda bu gerilim, uluslararası alanda da kazanç sağlama amacı taşıyor. Azerbaycan uzun süredir kendisini Batı’ya enerji güvenliği sağlayan seküler bir ortak olarak sunuyor. Ancak içerideki baskılar bu imajı gölgeliyor. Kremlin’e karşı alınan tutum, Batılı başkentlerde Azerbaycan’ı “bağımsız” ve hatta “Rus karşıtı” bir aktör olarak yeniden konumlandırma çabası.
Aliyev’in Ukrayna’ya verdiği destek mesajları ve Zelenski’le yaptığı telefon görüşmeleri de bu algıyı pekiştirmeye yönelik adımlar.
Gerilim kontrollü, kriz sınırlı
Ancak bu gerilim henüz söylem düzeyini aşmadı. Moskova, meseleyi büyütmekten kaçınıyor. Kremlin, Rus vatandaşlarının gözaltına alınması ve darp edilmesine kayıtsız kaldı; hatta krizin geçici olduğu ve “Ukrayna’nın işi” olabileceği yönünde yorumlar yaptı.
Aliyev, Rusya’yla ilişkilerde “eşit” bir oyuncu gibi görünmeye çalışırken, aynı zamanda kontrolsüz bir krize sürüklenmemeye de özen gösteriyor. Ne büyükelçiler çekildi ne ticaret durdu ne de resmi anlaşmalar askıya alındı. Yani gerektiğinde, taraflar bu çatışmayı hızla rafa kaldırabilir.
Zira Azerbaycan’ın Rusya’yla bağları çok derin. Rusya, ülkenin başlıca yakıt, hammadde ve parça tedarikçilerinden biri. Ayrıca Azerbaycan’a yapılan para havalelerinin yüzde 46’sı Rusya’dan geliyor. Resmî rakamlara göre 300 binden fazla Azerbaycanlı, Rusya’da yaşıyor ve çalışıyor. Bu emekçilerin hayatının zorlaşması, Azerbaycan’ı hem ekonomik hem de siyasi açıdan zora sokabilir.
Türkiye modeli mi?
Sonuçta Azerbaycan yönetimi, hem içeride hem dışarıda puan kazanmak için Kremlin’le restleşiyor; ancak bu, ekonomik bağımlılığı gözeterek kontrollü biçimde yürütülüyor. Bu yönüyle Azerbaycan’ın dış politikası giderek Türkiye’nin stratejisini andırıyor: Sert çıkışlar, ardından yeniden yakınlaşmalar; kopuşsuz çatışmalar; farklı bloklar arasında ustaca manevralar.
Bu nedenle, mevcut gerilimin de Rus uçağı krizinde olduğu gibi sessizce sönümlenmesi olası. Ancak dikkat çekici olan nokta, artık Moskova’yla bu tür manevraların mümkün hale gelmiş olması. Güney Kafkasya’da Rusya artık caydırıcı bir güç olarak eskisi kadar ciddiye alınmıyor. Kremlin’in itibarını geri kazanması her zamankinden daha zor olacak.
Fotoğraf: RİA
İlgili yazı:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: