Avustralya, 8.617.930 kilometrekaresi (km2) karada, 80.920 km2’si sularda olmak üzere toplam 8.698.850 km2‘lik bir alana sahiptir.
Koca bir ada olan ülkenin 25.760 kilometrelik bir sahil şeridi var. Amerika kıtasındaki Yerlilerin aksine Avustralya Yerlileri yok olmanın kıyısından dönmüş. Avustralya’daki devletin resmi adı Avustralya Milletler Topluluğu (Commonwealth of Australia).
Güney yarımkürede bulunduğu için mevsimler kuzey yarımkürede yer alan Asya, Avrupa, Kanada, ABD, Meksika gibi ülkelerin tam tersi. Yani kuzey yarımküredekiler için kış ayları olan aralık, ocak, şubat ayları orada haziran, temmuz, ağutos aylarına denk geliyor.
Avustralya adı Latince “güneyden, güneye ait olan” anlamına gelen Australis sözcüğünden türetilmiş. Roma dönemine dayanan güneydeki bilinmeyen ülke anlamına gelen (terra australis incognita) bir yerin, Orta Çağ coğrafyasında da bulunduğunu gösteriyor. Ancak bu bilgiler bilinen herhangi bir kıta bilgisi içermiyor. Latincedeki Terra Australis Incognita terimi; Güneydeki (Australis) Bilinmeyen (Incognita) Toprak parçası (terra) anlamına geliyor.1 Ülkenin başkenti ise dünyada en çok tanınan kentlerden biri olan 5,5 milyon nüfuslu Sidney değil, Canberra.
Yerliler 50 bin yıldır kıtada
Avrupalı misyoner rahiplerin Latince ab ve origin sözcüklerinden oluşturdukları “kökenden gelen, köklü” anlamına gelen Aborjin sözcüğünü layık gördükleri Avustralya Yerlileri kendilerine yerli (native) diyor. Yerlilerin kıtaya yaklaşık 50 bin yıl önce Güneydoğu Asya’dan geldikleri tahmin ediliyor. Bu tarihi 65 bin yıla kadar çıkaranlar var. Buz Çağı’nda sular kutuplarda kar ve buz olarak birikince denizler bugünkü düzeyinden 100 metre kadar daha aşağıya inmiş. Bunun da Asya’dan Avustralya’ya kanolar veya ilkel sallarla geçişi kolaylaştırdığı düşünülüyor.
2016 yılında Batı Avustralya’nın Kimberley bölgesinde 46 bin yıl öncesine ait kanguru kemiğinden yapılmış bir süs eşyası bulundu dersem Yerlilerin ne kadar eski tarihlerden beri kıtada bulunduğu daha kolay anlaşılır. Tabii daha da eskiye ait bir buluntu keşfedilirse bu tarih de değişebilir.
İngilizlerin 18. yüzyılda kıtayı keşfetmeleri Yerliler için ölüm anlamına geldi. O sırada 350 ile 700 bin arasında olduğu tahmin edilen nüfusları 1950’lerde 45 bine kadar düşmüştü. Bunda sürülme, salgın hastalıklar ve tabii kırımlar rol oynadı. Neyse ki 1960’lardan sonra hükümetlerin Yerlilerin toprak haklarını tanımaya başlamasıyla nüfusları yeniden arttı ve 250 bine ulaştı.
Avustralya’nın 2025’te tahmini olarak 27,5 milyonu aşan toplam nüfusu içinde çok küçük bir miktar bu. Araştırma sonuçları Yerlilerin yekpare bir kabile olmayıp en az 250 (belki 700) farklı dil konuşan kabilelerden oluştuğunu gösteriyor. Yerlilerin yazılı gelenekleri yok, sözlü kültürleri zengin. Bilgiler, şarkılar ve öyküler dilden dile aktarılıyor.
Yerli kabilelerin yaşlıları tüm yaşananları, kendi yaşlılarından öğrendiklerini inanılmaz biçimde belleklerinde tutuyor ve bunları şarkıların, dansların içinde sanki şifreliyor. Öyle ki örneğin bir kabilenin üyelerinin çevredeki tüm coğrafi şekilleri neredeyse tümsek ve çukurlara kadar ezbere bildikleri ortaya çıkarılmış. Yerlilerin “Düş Zamanı Varlıkları” dediği varlıklar önce dünyayı yaratmış sonra da dağları, ırmakları, gölleri, denizleri ve insanları yaratmış.
Bu varlıkların insanlara yaşamaları için gerekli olan becerileri de öğrettiklerine inanıyor Yerliler. İşte günümüzde Avustralya’daki mağara duvarlarında keşfedilen çizimlerdeki yarı insan yarı hayvan biçiminde betimlenen yaratıklar da bunlar. Yerli kabilelerinin totemleri de değişik, kimi kuş biçiminde veya kanguru biçiminde adamlar.
Yerlilerin hikayelerini de ciddiye almakta çok yarar var çünkü karşılaştırmalı çalışmalar hikayelerde anlatılan olaylar ile son on ya da yirmi bin yıldaki deniz seviyesindeki değişimlerin hani neredeyse bire bir hikayelerde anlatılanlarla örtüştüğü ortaya çıkarıldı. Örneğin binlerce yıl önce nesli tükenen büyük hayvanlardan ve hatta kuyruklu yıldızlardan yani göktaşlarından söz eden hikayeler var ve bunlar da astronomik araştırmalara veya antik hayvan bilimcilerin ve arkeologların bulgularıyla uyumlu çıkıyor. Düşünün ki sözlü kültürle kuşaktan kuşağa aktarılan on, yirmi bin yıllık hikayeler bunlar, yani o dönemlerde ne olup bittiyse neredeyse hiç bozulmadan binlerce yıldır anlatılıyor Avustralya Yerlilerinin öykülerinde.
Artık yaşanası bir ülke
Avustralya’nın ne kadar gelişmiş bir ülke olduğunu, ne kadar yaşanılası bir yer olduğunu uzun uzadıya anlatmayacağım çünkü hepiniz bunları zaten biliyorsunuz. Dünyanın 13. büyük ekonomisi olduğunu, kişi başına düşen milli gelirde dünyada 9. sırada olduğunu, İnsani Gelişme Endeksi’nde Norveç’in ardından ikinci sırada geldiğini. Sidney’in The Economist tarafından gezegendeki en yaşanabilir on kentten biri olarak seçildiğini falan da söylemeyeceğim ama “Avustralya’yı keşke beyazlar keşfetmemiş olsalardı” diyeceğim. Keşfettikleri her yere ölüm getiren bu “şey” gerçekten kara veba gibi.
Minik bir bilgi paylaşayım.
1869 yılında çıkarılan Aborjin Koruma Yasası’yla başlayan “asimilasyon” süreci birçok Yerli aileyi birbirinden ayırdı. Yerli çocukların ailelerinden alınıp devşirilmesi, bazı tarihçiler ve Avustralya Yerlileri tarafından “kayıp nesil” oluşturulması olarak adlandırıldı. Aynı zamanda bu tarihçiler ve Avustralya Yerlileri, topluluklarının dağıtılarak, parçalanarak nüfusunun azaltıldığını ve bunun bir soykırım olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmakta.1 Tabii kıtaya gelen ilk beyazların yaptıkları kırımdan söz etmiyorum bile.
Hangi milletlerden insanlar yaşıyor?
Bugüne kısaca göz atmaya kalkarsak…
Bazıları hemen “orada Türkler de var” diyecek ama onu sona saklıyorum çünkü Türkler 20. yüzyılın son yarısında kıtaya gitti. Benim hatırladığım kadarıyla örneğin Kıbrıs’taki Türklerden epey bir göç oldu Avustralya’ya 60’lı, 70’li yıllarda. Avustralya bir göçmen ülkesi. Dünyanın birçok ülkesinden insanlar daha iyi yaşamak, iş bulmak için bu ülkeye göçmüş durumda. Peki hangi milletlerden insanlar bunlar?
Avustralya’da Yerlilerin yanı sıra (tabii ki) İngilizler, İrlandalılar, İskoçlar, İtalyanlar, Almanlar, Çinliler, Yunanlar, Araplar, Vietnamlılar, Hintler, Taylandlılar, Güney Koreliler, Maltalılar, Japonlar, Hollandalılar, Endonezyalılar, Fransızlar, İspanyollar, İsviçreliler, Papua Yeni Gineliler, İsveçliler, Brezilyalılar, Danimarkalılar, Malezyalılar, Filipinliler, Avusturyalılar, İsrailliler, Belçikalılar, Fijililer, Norveçliler, Finler, Portekizliler, Polonyalılar, Macarlar, Çekler, Sırplar, Hırvatlar, Perulular, Libyalılar, Bruneililer yaşıyor.2 2021 sayımına göre evde Türkçe konuşan insanların sayısı 64 bin 924 idi. Türklerin yarısından fazlası Victoria’da yaşıyor.3
Göçmen alımına devam ediyor
GSM (General Skilled Migration) uygulamasıyla her yıl Avustralya ekonomisinde ihtiyaç duyulan eleman açığını karşılamak için uygulanan bir göçmen alım programı var. Bu program kapsamında size ve ailenize (eş ve çocuklar) Daimi Oturma Hakkı (Permanent Residency) veriliyor. Daimi Oturma Hakkı’na sahip göçmenler, gerekli koşulları yerine getirmeleri durumunda, belirli bir sürenin sonunda arzu ederlerse Avustralya vatandaşı olmak için başvurabiliyor.
Her yıl göçmenlik vizeleri için belirlenen kotaları merak ediyorsanız veya kıtaya gitme gibi bir niyetiniz varsa tıklayın
Şimdiden hatırlatayım, İngilizce bilmek ve başvuru tarihinde 45 yaşından gün almamış olmak gerekiyormuş.
Herkese keyifli günler…
Fotoğraf: alternathistory.ru
KAYNAKLAR
1 https://tr.wikipedia.org/wiki/Avustralya
2 https://en.wikipedia.org/wiki/Australians
3 https://www.ulkebilgisi.com.tr/blog/avustralya-hangi-ulke-var
İlgili yazı:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: