Gerek Asya Hunları diye adlandırdığımız Hiung-nular, gerekse herkesin Hunlar diye bildiği Avrupa Hunları hangi dilde konuşuyordu? Hunca veya Türkçe deyip işin içinden sıyrılmak kolay ama iş öyle değil.
Attila sözcüğünün kökenine ilişkin ne biliyoruz?
Attila 434 ile 453 yılları arasında Avrupa Hunlarına önderlik etmiş bir hükümdardı. Birçok Germen ve İranlı kabileye, Ostrogotlara, Alanlara ve Bulgarlara liderlik ediyordu. Gotça da biliyordu, tarihçi Priskos Latince ve Grekçe de konuştuğunu ve yazdığını söyler. Priskos Doğu Roma İmparatoru 2. Theodosius zamanında diplomat olan Maximinus ile birlikte Attila’ya karşı yürütülen diplomatik görevde rol almıştır.
Bazı bilim insanları Attila adının Doğu Germen kökenli olduğunu iddia eder. Gotça veya Gepidce “baba” anlamına gelen Atta sözcüğünün sonuna cik veya cık gibi bir küçültme eki getirilmesiyle Attaila (küçük baba) adının oluşturulduğu ileri sürülür.
Bu adın Türkçe olduğunu ileri sürenler de vardır. Omeljan Pritsak Attila adının es (büyük, ulu) ve til (deniz, okyanus) ifadelerinin sonuna a’nın gelmesiyle oluşmuş birleşik bir sözcük olduğunu belirtir. Pritsak’a göre vurgulu arka hece olan til, es ön ekini sertleştirdi ve böylece as halini aldı. Sonuç olarak “Okyanusal, evrensel hükümdar” anlamına gelen attil biçiminde tekil bir ad oluştuğunu söyledi.
J. J. Mikkola ise adın āt (nam, şöhret) sözcüğünden geldiğini ileri sürdü. Bir başka kurama göreyse H. Althof, adın Türkçedeki atlı süvari veya Türkçe at ve dil sözcükleriyle ilgili olabileceğini düşündü.
Attila adının kökeninin Türk dillerinden geldiğini söyleyen önerileri eleştiren Gerhard Doerfer ise, Kral 6. George’un adının kökeninin Yunancadan, Kanuni Süleyman’ın adının Arapçadan geldiğini belirterek, “Ancak bu onları ne Yunan ne de Arap yapıyor. Dolayısıyla Attila adının Hun kökenli olması kabul edilebilir” biçiminde ifade etti düşüncelerini.
Peki tarihe Attila diye geçen kişiye kendi halkı ne ad veriyordu?
Bilmiyoruz. Tıpkı Asya Hunlarından neredeyse hiçbir yazılı belge kalmadığı için onların da nece konuştuğunu bilmediğimiz gibi.
M. S. 5 ve 6. yüzyıllarda yaşamış olan Priscus ve Jordanes gibi tarihçiler üç tane Hunca olduğu ileri sürülen sözcüğü kayıtlara geçirdi. Bunlar medos=bal şarabı, kamos=arpadan yapılma bir içecek ve strava=cenaze kutlaması. Bu sonuncusunun geçtiği cümle şöyle: “Hunların (Attila) yasını ağıtlar ile tuttuktan sonra, strava dedikleri eğlence, mezarı üzerinde kutlandı.”
İşin garibi Hunca diye kayıtlara geçirilen bu üç sözcük Hint-Avrupa dil ailesine aitti. Bu sözcüklerin Slavca, Germence veya İran kökenli olabileceği düşünülmekte. Maenchen-Helfen strava sözcüğünün Hunca yerine Slavca konuşan bir Hun İmparatorluğu üyesi tarafından söylenmiş olabileceğini belirtir.
Yine Hunca bir sözcük bulamadık. Ama yılmıyoruz araştırmaya devam.
Omeljan Pritsak 33 Hunca adı analiz ederek, dilin Türkçe olmadığını ancak ön Bulgarca veya Yakutça gibi Türkçe kökenli dillere daha yakın olmak üzere Türkī diller ve Moğolca arasında bulunan bir dil olabileceğini ileri sürdü. Bulgarlar Türk kökenli bir halktır, ta 10.yüzyıla kadar, bu tarihten sonra Slavlaştılar. Rusların Yakutlar adını verdiği halkın gerçek adı ise Sahalardır. Rusya Federasyonu’nun kuzeydoğusunda, Kuzey Buz Denizi kıyısındadır ülkeleri. 8 yüzyıl önce Orta Asya’dan kuzeye göç ettikleri ve dilleri bozulmamış neredeyse tek Türk kökenli halk olarak tanınırlar.
Bazı akademisyenler bir Germen dili olan Gotçanın da (Avrupa) Hun İmparatorluğu’nda Hunca ile beraber lingua franca statüsünde konuşulmuş olabileceğini savunur. Maenchen-Helfen, medos ve kamus sözcüklerinin ve Attila, Bleda, Laudaricus, Onegesius, Ragnaris ve Ruga gibi Hunca özel adların büyük olasılıkla Germen kökenli olduğunu söyler.
Bleda Attila’nın kardeşinin adıdır. Hyun Jin Kim ise Ruga, Attila ve Bleda adlarının Germen değil Türkçe kökenli olabileceğini belirterek batıdaki Hun yönetici sınıfının kendi istekleriyle adlarını Germenleştirmiş olabileceğini ileri sürer.
Hâlâ Attila sözcüğünün Türkçe olup olmadığını bulamadık. Zaten bu kadar az veriyle bir şeyleri belirlemek çok zor.
Öte yandan, Hunların kendilerine ait bir yazı sistemlerinin olabileceği düşünülmekte. Priskos, Hun yazmanların bir kaçak listesi okuduğunu kaydetmekte. Franz Altheim, bu yazının Yunan ya da Latin alfabesi olmadığını ve Hun yazmanlarının okuduğu bu yazının, Türk dillerinden Ogur öbeğinin bir kolu olan Bulgarcanın kullandığı yazı ile aynı olduğunu belirtiyor. Altheim, söz konusu yazının, Avrupa’ya Orta Asya’dan taşındığını ve yine kendisinin Ogur öbeği içerisinde sınıflandırdığı Hunca’da kullanıldığını ifade etmekte. Bu alfabenin ise Soğdca yazımında kullanılmış Soğut alfabesinden Huncaya uyarlama olduğunu iddia etmekte.
Midilli Piskoposu Zacharias Rhetor, M. S. 507/508 yıllarında Arran Piskoposu Kardust’un yedi yıllığına Kafkasya Hunlarının yaşadığı bölgeye gittiğini ve Hunca yazılmış kitaplarla geri döndüğünü kaydetmiştir. Hiungnu-Siyenpi rünlerinin (rünik yazıdaki rün) var olup olmadığı ve eğer varsa Avrasya’ya yayılmış ve Orhun alfabesinin kökenlerini oluşturan daha geniş bir yazı sisteminin parçası olup olmadıklarına dair tartışmalar da mevcut.
Tam burada bir bilgi daha vereyim: “Son yıllarda Issık-Göl yakınındaki bir kurganda bulunan iki satırdan oluşan yazı, Göktürk alfabesi karakterinde olup, M. Ö. V.-IV. yüzyıllara tarihlenmektedir. Bu yüzden de Göktürklere bağlanan ilk Türk yazısının Göktürk Kağanlığı’nın kuruluşundan yüzyıllarca önce bulunduğunu kabul etmek gerekmektedir.”1
Net bir şey elde edemedik gördüğünüz gibi. Köktürk abecesi karakterinde iki satır yazı milattan önce 5 veya 4. yüzyıllara tarihlenmiş, alıntıdan bunu anlıyoruz. Hunların dönemine yani. Belki de Asya Hunları da Köktürklerinkine benzer bir abece kullanıyordu.
Talat Tekin Çinlilerin Hiung-nulardan aldığı sözcükleri nasıl okuyup yazıya geçirdikleri ve bunun da şimdi herkese ne tür zorluklar çıkardığını şöyle anlatır: “Çin ideogramları ile yazılmış olan Hsiung-nu sözcüklerini doğru olarak okuyup tanıyabilmek son derece güçtür. Çünkü, bilindiği gibi, Çin yazısında, başka birçok eksiklikler arasında, l ve r ünsüzleri ayırt edilemez, ö ve ü ünlüleri de bulunmaz.”
Tekin “Hunların Dili” adlı yapıtında birkaç Hunca sözcük öbeğini mercek altına alarak bugünkü Türkçeye nasıl çevrilebileceği üzerine kafa yorar. Örneğin Çinlilerin ç’eng-li ku-t’u şan-yü diye yazdığı sözcük öbeği Hunlardaki bir unvanı belirtmektedir. Tekin, “Birinci sözcüğün ‘gök, tanrı’ anlamındaki tängri olduğu genellikle kabul edilmiştir” der. Ku-t’u da oğul anlamına gelmektedir. Şan-yü ise geniş ve büyük anlamındadır.
En eski Türkçe/Hunca sözcük mü?
Tekin aynı yapıtında Çinlilerin king-lak diye yazdığı Hiung-nuların tören kılıcı kıngrak sözcüğünü de irdeleyerek “Bu sözcük TS’ien Han Şu’da M. Ö. 47 yılında Çin İmparatoru ile Hsiung-nuların hükümdarı arasında aktedilen bir antlaşma dolayısıyla geçer. Hsiung-nuların tören kılıcı anlamındaki bu sözcüğün gerçek karşılığını bulan Friedrich Hirth olmuştur. Hirth (1900:222) king-lu sözcüğünün Teleüt lehçesinde kullanılan kıngırak ‘iki yüzlü bıçak’ sözcüğü ve Doğu Türkistan Türkçesinde kullanılan kıngrak ‘geniş yüzlü bıçak’ sözcüğüyle bir ve aynı olduğunu ileri sürmüştür… Kırgızcada da ‘büyük bıçak’ anlamında kullanılan kıngırak sözcüğü Kaşgarlı’nın sözlüğünde de kayıtlıdır: Kıngırak ‘et ve hamur kesmekte kullanılan satır gibi büyük bir bıçak’… Hirth’ün bildirdiğine göre, Hsiung-nu diline ait bu king-lu=kıngırak sözcüğü daha eski Çin kaynaklarında, M. Ö. 1022 yılına ait bir olay dolayısıyla da geçmekte imiş. Bunu dikkate alan Hirth, bu sözcüğü ‘yazıya geçmiş en eski Türkçe sözcük’ saymıştır”2 der.
Görüldüğü gibi Asya Hunları diye bilinen Çinlilerin Hsiung-nu veya Hiung-nu diye adlandırdıkları halkın (ya da boylar topluluğunun) dilleriyle Köktürklerin kullandıkları dil arasında epey benzerlik vardır. Aslında herkesin üzerinde anlaşmaya varamadığı bu dilin kökeniyle ilgili olarak, “en eski Türkçe olduğu” konusu, giderek daha çok dil bilimci tarafından kabul edilmektedir.
Yine dönelim Attila’ya.
Attila adı Türkçe olmayabilir, olabilir de, bilmiyoruz ve ne yazık ki hiçbir fikrimiz de yok. Peki başlıkta kullandığım ve bize on yıllardır Me-te diye okutturulan halbuki aslında Mo-tun diye okunması gereken Hiung-nu kağanının gerçek adı neydi?
Çinliler, abecelerinin bizimkiyle çok uyumsuz olmasının yanı sıra bir de garip davranmıştır dil konusunda.
“Çinlilerin, … Türk isimlerini yazarken bunlara övme ve yerme anlamları içeren ekler koydukları veya hiyeroglif kurallarına uymayanları zevklerine göre yazdıkları bir vakıadır. Örneğin Şapola olması gereken Türk hakanını Çin kaynakları Şapolio şeklinde göstermektedir. Halbuki bunun sonundaki lio eki yağmacı anlamında tahkir ekidir… Hun yabgularının isimlerine dikkat edecek olursanız, bunların hepsi Çin hiyeroglif sistemine göre yazılmış şeylerdir. Hu-yen-ti, Hu-hu-erh Shih-tao Kao jo-ti yabgu, Fu-chü-lei gibi. Hunların gerçekten bu adları kullanıp kullanmadıklarını da bilemiyoruz. Mesela bir Hun prensinin Çin kaynaklarındaki ismi T’ien-lan’dır. Burada T’ien, gök, ulu ve tanrı anlamındadır. Lan da orkide, zambak ve iris manasına geliyor. Demek ki bunu yüce orkide yahut Tanrının verdiği orkide olarak anlamak mümkün. Ama acaba Hunlar bu ibareyi veya ismi kendi dillerinde hangi kelimelerle ifade ediyordu? İşin içinden çıkılamayacak konu da budur. Fakat Asya Hun tarihiyle ilgili tek kaynak Çin yıllıkları olduğundan, başka bir şansınız da şu an için yok gibi görünüyor.”3
Yazılı kaynak bırakmayan halkların ortak kaderi böyledir, kendi dillerini sonraki insanlara aktaramamışlardır. Biz de atalarımıza Yunanlar veya Çinliler ne ad verdiyse onları kullanırız ve bu adlar çoğu kez uydurmadır, çünkü Yunanlar duydukları sesleri yazıya dökerken hata yapmışlardır, Çinliler ise zaten dilleri Türkçe adları okumaya uygun olmadığı için kendilerince okumuşlardır.
Herkese keyifli günler.
Görsel: indyturk.com
KAYNAKLAR
1-https://www.turkedebiyati.org/runik-alfabe/
2-https://altaica.ru/LIBRARY/Tekin%20Talat/Tekin_Hunlarin_dili.pdf
3-Hunlar, Gumilev, s.10, çevirmen Ahsen Batur’un “kitap üzerine birkaç satır” başlıklı notundan.
Diğer tüm veriler https://tr.wikipedia.org/wiki/Hunca kaynağından alındı.