Türkiye Cumhuriyeti’nin 101. kuruluş yılını kutluyoruz. Öncelikle Cumhuriyete ve Atatürk’e yürekten bağlı, Cumhuriyet değerlerini savunan herkesin bayramı kutlu olsun.
Toplumların tarihinde çok büyük çaplı düşünsel ve yapısal değişimleri hızla gerçekleştiren, topluma önderlik yapmış çok az sayıda lider vardır. Atatürk, insanlık tarihinde az sayıda olan bu tip liderlerin başında gelir.
O, çağdaşlaşma, demokratikleşme ve ilerleme doğrultusunda toplumu bir araya getirmeye, kaynaştırmaya çalışan bir düşünce ve eylem adamıdır. “En büyük eserim” dediği Cumhuriyet bu düşüncenin somut bir ürünüdür.
Cumhuriyet, emperyalist devletlerin işgal ettiği topraklarda kulluktan yurttaşlığa geçişi gerçekleştiren modern, çağdaş bir devlet yaratmanın en güzel örneğidir.
Atatürk’ün yola çıkarken kafasında oluşturduğu model, Kurtuluş Savaşı’nı planlarken Nutuk’ta belirttiği şu ilkeden ibarettir:
“Temel, Türk Ulusunun haysiyetli ve onurlu bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ise ancak tam bağımsızlıkla sağlanabilir. Yani hem siyasal hem ekonomik hem askeri, mali, adli bakımlardan bağımsız olmak vazgeçilmez koşuldur.”
Şu cümleler bile onun ne kadar ileri görüşlü bir lider olduğunun en güzel kanıtıdır. Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin kilit unsurlarından biri laikliktir. Laiklik, dünyayı ve insanları boş inançlardan, bilim dışı yargılardan, safsatalara inanmaktan kurtarmak demektir. Çünkü laik düşünce yani bilime inanan düşünce olmadan tam bağımsızlığı gerçekleştirmek ve emperyalist odaklarla mücadele etmek mümkün değildir.
Atatürk, cumhuriyeti kurarken ulusal kimlik ve ulusal bilinç oluşturmaya büyük önem vermiştir. Ancak Atatürkçü ulusçuluk, ırk, din, dil, mezhep vb. bir unsuru ön plana çıkaran ayrıştırıcı bir anlayış olmayıp toplumu ve bireyleri birleştirici ve kaynaştırıcı bir özellik taşır.
Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli özelliklerinden biri de barışçı olmasıdır. “Yurtta Barış, Dünyada Barış” sloganını kendine şiar edinmiş genç Cumhuriyet’in komşu ülkelerin topraklarında gözü yoktur. Ayrıca bu politikanın bir gereği olarak başka ülkelerin iç işlerine karışma yanlısı da değildir. “Ulusun geleceği tehlikeye düşmedikçe savaş bir cinayettir” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ü saygın yapan en önemli özelliklerinden biri de bu barışçı dünya görüşüdür.
Gençlere büyük önem veren Atatürk, “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kâfidir” diyerek Türk gençliğine hedef olarak, çağdaş uygarlık düzeyine erişme yolunu göstermiştir.
Atatürk cumhuriyeti gençlere emanet ederken de, “Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yüceltecek ve sürdürecek sizsiniz” diyerek onlara olan güvenini belirtmiştir.
Gençliğe Hitabe’nin başlangıcında, “Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir” diyen Mustafa Kemal Atatürk, hitabenin sonunda, “Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur” diyerek gençliğe görev ve sorumluluklarını hatırlatır.
Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun. Atatürk’ün yolunda ve izinde nice bayramlara…