Salı, 30 Eyl 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Günlük

Atatürk-Nâzım karşılaşması

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 16 Ocak 2025 19:56
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Halkına büyük hizmetleri olmuş bu iki ismi de seven biri olarak böyle bir yazıya anlatacağım nedenlerle zor karar verdim. Ama Nâzım’ın hayatını incelerken bu bölüme kamera tutmamak olmazdı.

Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki, Atatürk ve Nâzım Hikmet benzer özelliklere sahipti. İkisi de bağımsız karakterli, özgür düşünen, halkı için uğraş veren, inandığı yoldan dönmeyen güçlü insanlardı. Biri tarihe not düşmüş asker ve devlet adamı, biri de çok yetenekli bir şairdi. Yani iki farklı hayat ve bakış açısı söz konusuydu. Dünya görüşleri de birbirinden ayrılıyordu.

Nâzım Hikmet ilk gençlik yıllarından itibaren komünizmi benimsemiş, hatta komünizmi öğrenmek için Almanya’ya gitmek istemişti. Fakat genç yaşlarında Vâla Nureddin ile birlikte Bolu’da tanıştıkları ağır ceza reisi Ziya Hilmi Bey onları Almanya yerine devrimin gerçekleştiği Rusya’ya yönlendirdi.

Nâzım Hikmet’in arkadaşı Vâla Nureddin ile birlikte 1921-1924 yılları arasında kaldığı Moskova yılları sistemi anlama ve fikirlerini pekiştirmesine imkan vermişti.

Bir gün Hint Komünist Partisi’nin daha sonra önemli bir ismi haline gelecek olan Safter adındaki biriyle sohbet ederlerken onlara şöyle der Safter:

“Biz burada manevi tüketiciler durumundayız. Memleketlerimize gidip manevi üretici olmanın yoluna bakmalı. Tahsil yeter. Politikaya atılmalı, haksızlıkları yenmeli, dünyanın gidişini bir an evvel düzeltmeliyiz.” 

Nâzım bu konuşmadan çok etkilendi ve o gün Türkiye’ye dönmeye karar verdi.

Dolayısıyla Hikmet’in bakış açısını, son derece inanmış biri olduğunu anlamak açısından bu olayın iyi bir örnek oluşturduğunu düşünüyorum. Ancak Nâzım ’ın bütün faaliyetlerinin fikir temelli olduğunu akılda tutmak gerekiyor.

Nâzım Türkiye’ye döndükten sonra bir yandan edebiyat ve şiir alanında kendini göstermeye başlamış, bir yandan da siyasi fikirlerini etrafıyla paylaşmaktan ve deyim yerindeyse komünist harekete katkı vermekten çekinmemiştir. Özellikle aydınları ve işçileri fikirsel temelde bilinçlendirmeyi kendine görev saymıştır.

Büyük kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesi sonrasında Atatürk’ün kurduğu modern yeni devlet ise O’nun ortaya koyduğu devrimler ve fikirlerle kendini iyice güçlendirmeye çalışmış, 1920’lerin sonundan itibaren bu daha da belirgin hale gelmiştir.

Kurulan yeni devletin dikkat kesildiği konular vardı ve komünist hareket de bunlar arasında yer alıyordu. Dolayısıyla Hikmet şairliği yanında politik bir figür olarak da dikkat çekmeye başlamıştı.

Neticede çeşitli davalarla karşı karşıya kaldı ve çok yüksek hapis cezalarına çarptırıldı. Daha önceki cezaların yanı sıra 1938 yılındaki donanma davasında toplam 28 yıl 4 ay hapis cezası verildi. Fiili olarak on üç sene hapis yattı ve sağlık sorunları baş gösterdi.

Fakat o dönemlerle ilgili oldukça ilginç noktalar var.Hikmet’in Moskova yıllarından tanıdığı Şevket Süreyya Aydemir gibi sonradan Kemalizm’i destekleyen birçok yazar ve aydın tarafından aslında Nâzım’ın yolundan döndürülmeye çalışıldığını, en azından fikirlerini ileri sürme konusunda geri planda durmasının istenildiğini anlıyoruz. Hatta bir takım telkinlerde bulunuluyor. Nâzım’ın bunlara son derece bozulduğunu, Şevket Süreyya Aydemir’e çok kızdığını ve bu nedenlerden dolayı Vâla Nureddin ile de küs kaldığını anlıyoruz.

İlginç bir olay 1937 yılı Mayıs ayında bir şekilde Ankara’ya çağrılması. Aslında bir davet gibi görünen şeyi Nâzım reddediyor ama bir şekilde mecbur kalıyor. Bir akşam yemeğinde Şevket Süreyya Aydemir, Nâzım Hikmet ve Emniyet Müdürü Şükrü Sökmensüer’in bir araya geldiğini ve kendisine bazı telkinlerde bulunulduğunu anlıyoruz. Yine ertesi gün İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile bir görüşme oluyor.

Anlaşılan o dönemde sistem komünist hareketi ve Hikmet’i tehlikeli görüyor. Ya da sistemi arkasına alıp inisiyatif kullananlar oluyor. Fevzi Çakmak’ın “Onu içeride tutmak zorundaydık” şeklinde bir yaklaşımı olduğu anlaşılıyor örneğin.

Tabii Atatürk’ün Nazım Hikmet’le ilgili gelişmelerden haberi olmadığı düşünülemez sanırım. Fakat Atatürk’ün davaların detaylarını ve yapılan hukuksuzlukları bildiğini zannetmiyorum.

Nâzım’ın son aldığı 28 yıl hapis cezasından sonra annesi Celile Hanım’ın 4 Haziran 1938’de Atatürk’e yazdığı mektubun sonunda şu ifadeler yer alıyor:

“Mustarip bir ana sıfatıyla en büyük emelim, oğlumun masumiyetine sizin de kanaat getirmeniz ve onu affa lâyık görmenizdir. İstirhamlarımın reddedilmeyeceğine güvenerek, minnetle ellerinizden öperim büyük Atam.” 

Nâzım Hikmet ise 18 Ağustos 1938’de Atatürk’e yazdığı mektubun sonunda şunları söylüyor:

“Başvurabileceğim en inkılapçı baş sensin. Kemalizm’den ve senden adalet istiyorum. Türk inkılabına ve senin başına and ederim ki suçsuzum.” 

Tabii hem Celile Hanım’ın hem de Hikmet’in yazdığı mektupların 1938’e, yani Atatürk’ün sağlık sorunları ile boğuştuğu bir döneme denk geldiğini görüyoruz. Mektupların Atatürk’e ulaşıp ulaşmadığına ilişkin bir kaynak göremedim.

İşte bir yanda büyük bir Kurtuluş mücadelesi veren ve modern bir ülke kuran Atatürk, bir yanda da inandığı yoldan dönmeyen komünist bir şair. Fakat Nâzım Hikmet kendi deyimiyle doğrudan doğruya bir suç işlemiş değil.

Ne olursa olsun böylesine büyük bir şairin fikirleri yüzünden on üç sene hapis yatması son derece üzücü.

Vâla Nureddin, “Bu Dünya’dan Nâzım Geçti” adlı kitabında Atatürk ve Nâzım Hikmet’in 1921’de ilk defa karşılaştığı anı şöyle anlatıyor:

“Mustafa Kemal konuştuğu gruptan ayrılıp bize yaklaşmıştı. Salonun tam ortasında buluştuk.

İsmail Fâzıl Paşa isimlerimizi söyleyerek, “Genç şairler” diye bizi takdim etti. 

Mustafa Kemal, elini ilk önce bana uzattı. Aklıma öpmek geldi. Sonra askeri bir edayla sıkmayı üsluba daha uygun buldum. Yine balkonda gördüğümüz kılıktaydı. Ve meşin getrleri vardı.

“Yolculuğunuz nasıl geçti, Ankara’yı nasıl buldunuz” gibi basmakalıp lâflara ihtiyaç duymaksızın, Mustafa Kemal, bizim için çok önemli olan konuya girdi: 

-Bazı genç şairler, modern olsun diye, mevzusuz şiir yazmak yoluna sapıyorlar. Size tavsiye ederim, gâyeli şiirler yazınız dedi.”

Bu iki büyük ismin birbirlerini sevip sevmedikleri ve birbirlerine yönelik bazı ifadelerine ilişkin çeşitli rivayetler var ama onlara girmeyeceğim. Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’nda Atatürk’le ilgili o muhteşem satırları ne yazık ki Atatürk’ün ölümünden sonra yayımlanmış. Keşke Atatürk bunları görebilseydi. Keşke Nâzım hiç hapis yatmasaydı. Ama görüşüm şu: Atatürk yaşasaydı Nâzım Hikmet’in bu uzun ve haksız hapisliğine razı olmazdı. Onun gibi entelektüel bir insan bir şairin mahpusluğuna er veya geç tepki gösterirdi.

Nereden bakılırsa bakılsın keder veren bir konu.

Not: Samih Güven’in bu yazısı Nâzım Hikmet’in 123. doğum günü nedeniyle yeniden yayınlanmıştır.

EtiketlendiRusya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale ‘Rusya Orta Doğu’dan ayrılmıyor’
Sonraki Makale ‘Türkiye güneyimizdeki tehlike’

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

GünlükManşet

Putin’e “toplu dilekçe”

Medya Günlüğü
30 Eylül 2025

Mehmet Şüküroğlu çiziyor

Mehmet Şüküroğlu
30 Eylül 2025
GünlükManşet

Akif Beki Akif Deki’ye karşı!

Medya Günlüğü
30 Eylül 2025
EditörGünlük

Turgay Ciner’in portresi

Medya Günlüğü
30 Eylül 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?