Home Serbest Kürsü Asgari ücret artışı 2500 yıllık farkı kapatabilecek mi?

Asgari ücret artışı 2500 yıllık farkı kapatabilecek mi?

0

“Duydunuz mu aziz dostum Temenos? Trakyalılar 170 drahmiye çıkmış.”

“Evet dostum Harmatides. Dün de vatandaş Orsiphantos bir Suriyeliye 240 drahmi ödedi.”

“Gerçekten bugünlerde en çok primi Suriyeliler yaptı.”

“Ama ben olsam Karyalılara yatırım yaparım; fiyatları oldukça düştü.”

Eğer bugünkü borsa kültürleri olsaydı, haftanın belirli günleri kurulan Atina Köle Borsası’nda Milattan Önce 461 yılında geçirilen yoğun bir işlem gününden sonra yukarıdaki konuşma gerçekleşirdi. Yoğun geçen bir işlem gününün akşamında kent agorasında yapılan ayaküstü sohbetlerinde günün fiyatları konuşuluyordu elbette; ama büyük olasılıkla günümüzden 2500 yıl önce, köle tacirleri ve sahipleri arasında geçen konuşmalarda, kölenin prim yapması değil, daha çok fizyolojik yapısının işe yararlılığı söz konusu ediliyordu.

“Trakyalı çok ucuza alıcı buldu; öküzün yardımı olmadan bile tarla sürer.”

ya da

“Lidyalının artık sahibine pek yararı olmaz, o nedenle 140 drahmi bile çoktu.”

gibi.

Atina Köle Borsası’na, Anadolu, Trakya, Karadeniz ve diğer yakın bölgelerden, savaş ya da baskın ganimeti olarak kadın, erkek, çocuk köleler getiriliyor ve sıkı pazarlıklarla Atina’nın özgür vatandaşlarına satılıyorlardı. Yüksekçe bir yere çıkarılan kölenin tüm meziyetleri tek tek sayılıyor, alıcıların da yakından gelip incelemeleri sağlanıyordu.

Tarih kayıtlarından Milattan Önce 461 yılında geçtiği anlaşılan böyle bir işlem gününün ardından oluşan fiyatlar şöyleydi:

KÖLENİN VATANI  (Drahmi)

Lidyalı Kadın:170

Miletoslu:151

Trakyalı Kadın:165

Trakyalı Kadın:135

Trakyalı Adam:170

Suriyeli:240

Karyalı:105

İlliryalı:180

Trakyalı Kadın:220

Trakyalı:115

İskitli:140

İlliryalı:121

Kolkhialı:153

Karyalı Çocuk:124

Karyalı Küçük Çocuk:72

Suriyeli:301

Karya: Güneybatı Anadolu

İllirya: Yunanistan’ın kuzey Adriyatik kıyıları

Kolkhia: Doğu Karadeniz-Kafkasya arası

Lidya: Batı Anadolu

Miletos: Bugünkü antik Milet kentinin olduğu bölge

İskit: Kuzeybatı Karadeniz kıyıları

Aynı bölgeden gelen kölelere biçilen fiyatların çeşitliliğinden de anlaşılacağı gibi, köleler daha çok yaşlarına, yapabilecekleri işlere, fizyolojik yapılarına, hasta ya da sağlam olmalarına göre değerlendiriliyorlardı. Köle olmadan önce kendi ülkelerinde birer özgür insan olan köleler, zanaatkâr olabildikleri gibi iyi birer balıkçı ya da çiftçi olabiliyorlardı. Kölelerin bu niteliklerinin yanında, bir de sağlıklı olmaları onların borsa fiyatlarını yükseltiyordu.

Bazen borsaya bir tane demirci ustası köle getirildiği halde, demirci ustasına talep birden fazla olunca fiyatlar birden tırmanıyor ve akşam agorada ayaküstü sohbetlerin tek konusu olabiliyordu. Ayrıca, köle tacirleri de bu gelişmeden talebin yönünü yakalıyor ve baskıncı-ganimetçilerden “toptan alışveriş” yaparken, “para edecek” köleye daha çok ödüyorlardı.

Kölelerin, bir de geldikleri yöreye göre istihdam biçimleri vardı. Örneğin, İskitler devlet işlerinde çalıştırılmak üzere Atina kent yönetimi tarafından satın alınıyorlardı. Her türlü ev işlerinin en gözdeleri de Trakyalı kadınlardı. Kumaş dokuma, demir-çelik eşya yapımı, çanak çömlek yapımı, elbise dikimi gibi işlerin yapıldığı imalathanelerin sahipleri ise her zaman kalifiye eleman arıyorlardı. Bu kölelerin çalıştığı imalathaneler Atina’da o denli yaygındı ki, bazılarının istihdam sayısı 160’ı bulmuştu. Bir Atinalı tarihçiye göre, Spartalıların radikal reformcu Kleisthenes zamanında Attika’yı talan ettikleri zaman kentten kaçan imalathane çalışanı köle sayısı 20 bini geçiyordu.

Günümüzden 2,500 yıl önce yaşanan bu köle düzeninde çalıştırılmak üzere esir alındıktan sonra pazarlardan satın alınan erkek, kadın ve çocuklar evlerde, tarlalarda ve küçük atölyelerde çalıştırılıyor; kaba emek sömürüsü yapılıyordu. Köle sahipleri elbette bu insanlara bir ücret ödemiyordu; ancak, yatacak yer, temizlenmeleri için ortam, mevsimlik ve yaptırılan işe ve yaşamaya uygun giysileri karşılanıyor ve elbette karınları doyuruluyordu. Kısacası, o dönemin koşullarında işgücünün büyük bölümünü oluşturan köleler, “yoksulluk sınırı”nın üzerinde bir yaşam süremeseler de, en azından “açlık sınırı”nı aşabiliyorlardı.

Tarihin gerilerinde kalan bu enstantane, uzun süredir, çoktan kaldırılan kölelik düzenini aratacak kadar yerlerde sürünen, açlık sınırının altında kalan asgari ücretin belirlenmesine ilişkin görüşmelerin sürdüğü bugünlerde yeniden güncellik kazanacak ölçüde önem kazanıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ev sahipliğinde, emek kesimini Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ve işveren kesimini temsilen Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) temsilcilerinin katılımıyla sürdürülen toplantılar sonucunda, asgari ücretin açlık sınırını aşıp, aşamayacağına ilişkin tartışmalar da kamuoyunun en önemli gündem maddelerinden birini oluşturuyor.

Yapılan araştırmalar, asgari ücretin açlık sınırını son 222 ayda yalnızca 8 ayda geçebildiğini gösteriyor. Kalan 214 ayda dört kişilik bir ailenin yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcamasına yetmedi.

Türk-İş Araştırması’nın 2023 Kasım ayı sonucuna göre de; Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı)  14.025 liraya, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 45.686,81 liraya yükseldi.

DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası Sınıf Araştırmalar Merkezi’nin (BİSAM), yaptığı hesaplamaya göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı, Kasım 2023 için 13 bin 745 lira olarak belirlendi. Açlık sınırı üzerinden hane halkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı 47 bin 544 lirayı buluyor.

Bugün geçerli olan net aylık asgari ücret geçen Temmuz ayında 11 bin 402 liraya çıksa da, çoktan açlık sınırının altında kaldı. Gıda ürünlerinde özellikle son dönemde hız kazanan fiyat artışları, yeni asgari ücretin geçerli olacağı yeni yılın başında açlık sınırını daha da yukarıya taşıyacağını gösteriyor. Kısacası, daha önceki bir yazıda da (https://medyagunlugu.com/davut-ve-golyat/) üzerinde durduğumuz gibi, kapitalist dünyanın “ucuz emek cenneti” olma yolundaki Türkiye’de emeğin, rakipleriyle boy ölçüşecek kadar ucuzlaması için de, bir yandan içeride sendikaların üzerindeki baskılar ağırlaştırılırken, bir yandan da, ucuz emeğin omurgasını oluşturan göçmen işçi girişlerinin de artırılmasına ağırlık veriliyor.

Türkiye’de de, yukarıdaki kölelik dönemine ilişkin veriler de göz önüne alındığında, açlık sınırının çok altında ücretlerle alabildiğince ağır koşullarda çalıştırılan oldukça çok göçmen işçi girişi olduğu ortada.

Göçmen Sendikası Girişimi’nin sitesinde (https://gocmensendikasi.org) yer alan “Seviyor, sevmiyor: Sanayi odaları hangi mülteciyi seviyor?” başlıklı yazıda da belirtildiği gibi, “Ankara’da çok görülmese de Türkiye’nin birçok bölgesinde ciddi oranlarda Suriyeli işçi çalıştırılıyor. Suriyelilerin ülkelerine gönderilmeleri halinde sanayide çok büyük sıkıntılar yaşanır. Ülkenin bir göç politikası olmalı. Türkiye’nin acilen bir Göç Bakanlığı kurması lazım… Bir göç politikanız olursa hepsini kayıt altına alırsınız.”

Kısacası, bir yandan, insanca yaşanacak ücret için mücadele eden sendikalar üzerindeki ağır baskılar daha da ağırlaştırılırken, kaçak çalıştırılan göçmen işçiler, insanlık dışı koşullarda ve karınlarını dahi doyuramayacak ölçüde ücretlerle çalıştırılıyor. Örneğin, Zonguldak’ın yerel gazetelerinden Pusula, Kasım ayında, ormanlık alanda yakılmış halde 50 yaşlarında bir erkek cesedi bulunmasının ardından yayınladığı bir haberde, en az 800 göçmen işçinin, il geneline yayılmış kaçak maden ocaklarında çalıştırıldığını yazdı.

Bugünlerde gündemin ilk sıralarındaki asgari ücretin açlık sınırını aşması, yoksulluk sınırını yakalaması çok büyük önem taşıyor; ancak, gerek işçilerin alacakları asgari ücretin dahi bir bölümünü işverene iade etmeye zorlanması, gerekse de, “Bu paraya çalışırsan çalış…” baskısıyla asgari ücretin de altında kaçak çalıştırılma gibi birçok yol, asgari ücreti, asgari olmaktan dahi çıkarıyor. Bu nedenle, bugün artık tüm ücretlerin yüzde 60’ına kadar yayılan asgari ücretin insanca yaşam düzeyine yükseltilmesi değil, yükseldiği noktada tüm asgari ücretlilere olduğu gibi uygulanmasını sağlayacak mücadele için, tüm emekçilerin dayanışma içine girerek, ülkeyi kapitalistler için “ucuz emek cennetine” emekçiler için de “yoksulluk cehennemine” dönüştürme saldırılarına karşı omuz omuza durmaktır.

Türk-İş’in hesaplamalarına göre, mevcut asgari ücret açlık sınırının yüzde 81.3’ü, BiSAM’ın hesaplamalarına göre de yüzde 82.9’u düzeyinde bulunuyor. Asgari ücret, Türk-İş hesaplamalarına göre yoksulluk sınırının yüzde 24.9’unu, BİSAM’ın hesaplamalarına göre de yüzde 23.9’unu oluşturuyor. Kısacası; emekçilerin 2,500 yıl önceki kölelerin koşullarında yaşayabilmeleri için asgari ücretin, yalnızca açlık sınırının iki katını aşabilmesi için yüzde 150 dolayında artırılması, yoksulluk sınırına ulaşabilmesi için ise yüzde 300 dolayında yükseltilmesi gerekiyor.

Osman Şenkul

Gazetecilik yaşamına 1983 yılında Dünya gazetesinde başladı ve sırasıyla Milliyet, Yeni Asır İstanbul ve Cumhuriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabir olarak 1993 yılında göreve başladığı Reuters Haber Ajansı Türkiye Bürosu'nda Haber Müdürlüğü ve Yazıişleri Müdürlüğü yapan Şenkul, Doğan Haber Ajansı'nda (DHA) Ekonomi ve Dış Haberler servislerini kurup yönetti. Halen Scala Yayıncılık'ta Editörlük görevini yürüten Şenkul'un Ölümün Efendileri, Dava Themis'e Havale, Parahistoria, Parahistoria Faiz ve Ajans Haberciliği, Hermes News And News Agency Journalism kitapları bulunuyor. “Bir kimsenin düşüncelerini konuşamaması esarettir.” Euripidis (M.Ö. 485-406)

Previous articleNoel ve yılbaşı çamı
Next articleAcıklı bir final…
Gazetecilik yaşamına 1983 yılında Dünya gazetesinde başladı ve sırasıyla Milliyet, Yeni Asır İstanbul ve Cumhuriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabir olarak 1993 yılında göreve başladığı Reuters Haber Ajansı Türkiye Bürosu'nda Haber Müdürlüğü ve Yazıişleri Müdürlüğü yapan Şenkul, Doğan Haber Ajansı'nda (DHA) Ekonomi ve Dış Haberler servislerini kurup yönetti. Halen Scala Yayıncılık'ta Editörlük görevini yürüten Şenkul'un Ölümün Efendileri, Dava Themis'e Havale, Parahistoria, Parahistoria Faiz ve Ajans Haberciliği, Hermes News And News Agency Journalism kitapları bulunuyor. “Bir kimsenin düşüncelerini konuşamaması esarettir.” Euripidis (M.Ö. 485-406)

Exit mobile version