Gazeteci Varol Ersoy’un Medyaradar sitesinde kaleme aldığı “Fatih Portakal sen artık gazeteci değilsin” başlıklı yazı:
“CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun DEVA Partisi ilçe başkanlarıyla yaptığı gizli görüşmeyi eleştiren Sözcü TV “anchorman”i Fatih Portakal kardeşimiz, “Kılıçdaroğlu’nun yaptığı şey siyasi ahlaksızlıktır” demiş…
Kim bunu söyleyen?
DEVA Partisi’nin Genel Başkanı Ali Babacan mı?
Hayır…
O bu konuda şimdiye kadar böyle bir yorum yapmadı…
Partinin üst düzey yöneticileri mi?
Değil…
Onlardan da biri hariç ses seda çıkmadı.
Kahvehanede muhabbet eden vatandaşlardan biri mi?
Hayır…
Üçüncü bir partinin genel başkanı mı, yöneticisi mi?
O da değil…
Peki kim?
Bir gazeteci…
Üstelik bir “televizyon habercisi…”
Şunu yapsa anlarım…
Gönderse muhabirlerini sokağa ya da siyasi partilere…
“Kılıçdaroğlu’nun, DEVA’nın ilçe başkanlarıyla gizlice görüşmesini ve bu görüşmeden sonra o kişilerin partilerinden topluca istifa etmelerini nasıl karşılıyorsunuz?” diye sordursa…
Onlar da bu durumun “siyasi ahlaksızlık” olduğunu söylese…
Eyvallah!
Bu haberdir…
Söyleyecek hiçbir sözüm olmaz…
Ama sen böyle bir suçlamada bulunursan…
Siyasi kavgada gazeteci olarak taraf almış ve hatta açıkça tetikçilik yapmış olursun!
***
Sakın yanlış anlaşılmasın…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir başka partinin ilçe yöneticileriyle gizlice buluşmasını, onlara bir takım vaatlerde bulunmasını, bu arkadaşların da partilerinden istifa etmesini asla doğru bulmuyor ve kabul etmiyorum.
Ama bu gazeteci olarak benim görüşüm.
Makalemde yazarım; kimse de bir şey diyemez…
Çünkü makalem, beni bağlar…
Ana haber bülteni ise çalıştığın kurumu yani koca bir camiayı bağlar!
Senin o yorumun, Sözcü TV’nin CHP’deki yarışta açıkça Özgür Özel’i desteklediği, Kılıçdaroğlu’na karşı tavır aldığı anlamına gelir ki; bu da bazı izleyiciler nazarında tarafsızlığınızı ve güvenilirliğinizi kaybetmenize yol açar.
***
Sen Fatih kardeş… Sen benimle ya da diğer köşe yazarlarıyla, siyasetçilerle, sıradan vatandaşlarla aynı durumda değilsin…
Sen habercisin…
Muhabir kardeşlerin topladıkları haberleri “objektif” ve “yorumsuz” bir şekilde vermek zorundasın…
Ha istersen, patronun da uygun görürse sana haber bülteninin başında ya da sonunda bir “yorum” bölümü açarlar, orada istediğini söylersin…
Ama haberi sunarken, haber bandını ekrana getirmeden hemen önce ya da sonra bunu yapamazsın!
Siyaset ahlakını çok iyi bilen (!) birisi olarak eminim basın ahlakını da iyi bilirsin…
Yaparsan…
Basın ahlakını, gazeteciliğin temel ilkelerini ayaklar altına almış olursun!
“Anchorman” olman, sana her haber hakkında özgürce saçmalama hakkı vermez…
İngilizce bir sözcük olan anchorman, televizyonların en çok izlenen saatlerinde yani ‘prime time’de yayınlanan ana haber bültenlerini sunan kişi demektir.
Hepsi bu…
Bir zamanlar gerçekten iyi bir gazeteciydin…”
Yazının devamı için tıklayın