Hayatımızda mutluluğun kaynağının maddi mi yoksa manevi değerlerde mi yattığını hepimiz bir noktada sorgulamışızdır.
Lüks bir araba, büyük bir ev ya da pahalı kıyafetler gerçekten bizi mutlu eder mi? Yoksa sevgi dolu ilişkiler, güvenilir dostluklar ve adaletin gözetildiği bir toplumsal yapı mı daha önemlidir? Aslında bu sorular, Antik Yunan’dan bu yana süregelen ve hâlâ çözülememiş bir tartışmanın özünü oluşturuyor ve hepimiz bu soruları farklı cevaplıyoruz.
Para; bize güvenlik, konfor ve sosyal bir statü sunar. En başta; güvenli barınma, taze gıdaya ve kaliteli sağlık hizmetlerine ulaşma gibi temel ihtiyaçlarımızın karşılanması için elzemdir, bunlar olmadan hayat gerçekten zorlaşır. Yeni bir eve taşınmak veya lüks hizmetlere para harcamak gibi şeyler hayatımıza renk katabilir.
Bize daha iyi eğitim olanakları sağlayabilir ve bu sayede hedeflerimize daha kolay ulaşmamıza yardımcı olabilir. Ancak, maddi zenginliklerin kalıcı mutluluk getirmeyeceğini biliyoruz. Zenginlik zamanla sıradanlaşır ve hep daha fazlasını istemeye başlarız, ayrıca doygunluk hissine ulaşsak bile aslında mutsuzluğa doğru keyifsiz bir yolculuğa sürükleniriz.
Öte yandan, manevi değerler hayatımıza iç huzur ve anlam kazandırır. Sevgi, saygı, empati, merhamet ve güven gibi değerler insan ilişkilerini güçlendirir ve iç huzuru derinleştirir. Daha büyük bir toplumsal bütünün parçası olmak, yalnızlık hissini azaltır ve aidiyet duygusunu güçlendirir. Hayata dair bir amacımız olması, zorluklarla daha kolay başa çıkmamıza yardımcı olur. Başka bir deyişle manevi değerler, insana parayla elde edemeyeceği erdemler katar.
Bazılarımız mutluluğun maddi, bazılarımız ise manevi olduğunu savunabilir. Fakat bana göre mutluluk maddi ve manevi değerlerin bir arada bulunduğu bir denklemdedir. Çünkü mutluluk, sadece maddi ya da manevi değerlerden oluşmaz; ikisinin de iç içe geçmesiyle ortaya çıkar.
Daha somut bir örnekle göstermek adına, çok ama çok zengin bir iş adamı olduğunuzu varsayalım. Her ay arabanızı daha lüks ve yeni bir modeliyle değiştirdiğinizi ve her yıl farklı bir ülkede malikâne satın aldığınızı düşünelim.
Tüm bunları şu an hayal etmesi güzel olsa bile muhtemelen arkadaş ve aile bağlarınızın güçlü olmadığı ve sosyal olarak bir topluma aidiyet hissetmekte zorlandığınız bir ortamda kendinizi bulabilirsiniz. Bu zenginlikle dünyada sahip olabileceğiniz her şeye sahip olsanız bile mutluluğunuzun garantisi yoktur.
Bu durumun tersini de düşünebiliriz. Çok fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelerek, güçlü aile bağlarına, sağlam arkadaşlıklara ve geniş bir çevrede doyurucu sosyal ilişkilere sahip olabilirim. Ancak, maddi yetersizlikler yüzünden temel ihtiyaçlarımı karşılayamıyorsam, örneğin yırtık ayakkabımı yenileyemiyorsam ya da her gün üç öğün yemek yiyemiyorsam yine de mutlu olamayabilirim.
Maddi olanakların ve manevi değerlerin dengede olması, bireyin ve toplumun sağlıklı gelişimi için önemlidir. Maddi olanaklar hayata konfor ve renk katarken, manevi değerler de yaşamı derinleştirir ve anlamlı kılar. Ancak, arada bir denge kurulamadığında, mutluluğa ulaşmak zorlaşabilir.
Bu iki unsurun kesiştiği en güzel sanat örneklerinden birini, Belçikalı Jan van Eyck’ın 1434 yılında tamamladığı “Arnolfini’nin Evlenmesi” adlı eserinde görebiliriz (Manşet görseli). Ressam tabloda hem şık giysiler ve pahalı eşyalarla maddi dünyanın gösterişini hem de evlilik yemini ve dini sembollerle manevi dünyanın derinliğini bir arada sunuyor.
Bu kompozisyon, adeta maddi zenginliğin sağladığı refah ve manevi değerlerin kazandırdığı derinlik arasındaki dengenin mutluluk için ne kadar kritik olduğunu bizlere gösteriyor.
Özetle, hayatımızda maddi değerlerin yanı sıra manevi değerlere de dengeli bir şekilde yer vermek, mutluluğun anahtarı olabilir. Sadece maddi zenginlik peşinde koşmak, geçici tatmin sağlasa da uzun vadede içsel bir boşluğa yol açabilir.
Aynı şekilde, yalnızca manevi değerlere odaklanmak, yaşamın maddi gerekliliklerini göz ardı ederek zorluklara neden olabilir. İdeal olan, bu iki unsuru dengeli ve uyumlu bir şekilde bir araya getirip, maddi refahı ve iç huzuru yakalamaktır.
Altay Marco Ocaklı
Görsel: Jan Van Eyck, Arnolfini’nin Evlenmesi, 1434, Panel Üzerine Yağlı Boya