Pazartesi, 22 Eyl 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Arkeoloji Müzemize dokunma!

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 10 Temmuz 2025 19:42
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

Antalya Arkeoloji Müzesi’nin yıkılmak istenmesi ülke gündemindeki konular arasına girdi.

Müze Antalya’nın simge yapılarından biri. Kültür ve Turizm Bakanlığı binayı yıkmayı planlıyor. Gerekçe olarak binanın depreme dayanıksız olmasını ve artan depolama ihtiyacını gösteriyormuş.

Özellikle Perge’de bulunan Roma Dönemi heykeltıraşlık eserleriyle ve müze kurtarma kazılarından ortaya çıkan ilginç ve ünik (benzersiz) buluntularıyla Antalya Arkeoloji Müzesi dünyanın en önemli müzeleri arasında sayılıyor. Müze 1988 yılında “Avrupa Konseyi Yılın Özel Ödülü”ne layık görülmüştü.

Böyle önemli ve değerli bir müzenin yıkılması kararına tepkiler yoğun. Yıkımı önlemek amacıyla açıklama üzerine açıklama, toplantı üzerine toplantı yapılıyor. Bu amaçla bir de Müze Çalışma Grubu oluşturuldu. Grup Antalya’nın önde gelen şu sivil toplum kuruluşlarından oluşuyor:

Antalya Barosu, Antalya Kent Konseyi Platformu, Antalya Kültürel Miras Derneği, Akdeniz Serbest Mimarlar Derneği, Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, Arkeologlar Antalya Şubesi, Eğitim İş Antalya Şubesi, İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi, Koruma ve Restorasyon Uzmanları Derneği, Kültür Sanat Sen Antalya Şubesi, Mülkiyeliler Birliği Antalya Şubesi.

Grubun geçen hafta sonunda düzenlediği basın toplantısında Müze Çalışma Grubu sözcüsü Profesör Dr. Gül Işın, binanın sıradan bir bina olmadığına işaretle, “Bu yapı, Türkiye’nin yarışma projesi ile inşa edilen ilk müzesidir. Bu özelliği bile tek başına, ona tarihi ve belgesel bir değer katmaktadır. Sadece Antalya için değil, Türkiye’nin mimarlık kültürü için de eşsiz bir değere sahiptir… Özgün nitelikleri sayesinde, 1988 yılında Avrupa Konseyi’nden ‘Yılın Müzesi” unvanını almıştır’ dedi. Profesör Işın, Kültür ve Turizm Bakanlığına, yıkım kararının ertelenmesi ve tüm uzmanların katılacağı bir çalıştay düzenlenmesi çağrısında bulundu.

Yıkım kararına tepki olarak çok sayıda sivil toplum kuruluşu, meslek odası, akademisyen ve yurttaş hafta başında müze önünde toplandı. “Müze halkındır satılamaz”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganlarının atıldığı eylemde yapılan açıklamalarda, yıkım sürecinin kapalı kapılar arasında yürütüldüğü, kamuoyunun bilgilendirilmediği ve katılımcı bir süreç işletilmediği vurgulandı. Müzenin hem mimari hem de kültürel açıdan korunması gerektiği belirtildi. Geleneksel Akdeniz mimarisinin avlulu yapısının modern bir yorumla birleştirildiğine işaret edildi.

Konuşmacılar arasında bulunan Mülkiyeliler Birliği Antalya Şubesi Başkanı Nazire Öztürk (manşet fotoğrafında en önde), “Mülkiyeliler olarak bizler yaşadığımız bu şehirde nerede bir hukuksuzluk varsa, nerede haksızlık varsa, nerede adaletsizlik varsa orada mümkün olduğunca kenetlenmeye ve kentimize sahip çıkmaya çalışıyoruz” dedi. Öztürk devamla, “Biz de tüm bu olup bitenlerden burada olan herkes gibi endişe duyuyoruz. Yıkıma gerekçe gösterilen depreme dayanıksızlık belgesini merak ediyoruz. Geçmişte ödül almış bir müzenin restore edilebilecekken yıkım kararının alınmasının yanı sıra, tarihe tanıklık eden eserlerin korunamamasından endişe ediyoruz. Herakles kadar üç güzellerin zarar görmesinden endişe ediyoruz. Milyonlarca yıl öncesine ait bir fosilin zarar görmesinden endişe ediyoruz. Geleceğe miras bırakamamaktan endişe ediyoruz” diye konuştu. 

Öztürk, Müze kapandığı andan itibaren olacakları da şöyle sıralayarak Bakanlığa seslendi:

“Müze-ziyaretçi iletişimi kesilecek. Kütüphanesinden yoksun kalacağız. Arkeolojik gelişmelere yönelik düzenlenen seminerlerden yoksun kalacağız. Salonda sergilenen sanat eserlerinden mahrum kalacağız. Tüm bunların önüne geçmek için henüz çok geç olmadan Bakanlığa sesimizi duyun demek istiyoruz. Konunun uzmanlarından oluşan bir çalıştay yapılarak Antalya halkının sesine kulak verilmelidir. Demokrasinin gereği budur.”

Yıkıma gösterilen tepkiler çerçevesinde, Antalya Kent İzleme Platformu tarafından çevrim içi panel düzenlendi.” Antalya Müzesi neden ve nasıl korunmalı?” başlığı ile düzenlenen panelde konunun uzmanları bir araya geldi. Panelde ortak görüş, binanın yıkılması değil, güçlendirilerek korunması gerektiği yönünde oldu. Binanın güçlendirilmesinin mümkün olduğu, yıkılması halinde 180 milyon  TL’lik bir yatırımın çöpe gideceği vurgulandı. Kente sürdürülen kazı çalışmaları dikkate alındığında yeni birçok müzeye ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Antalya Müzesi’nin sadece bir sergi alanı olmadığı, adeta bir üniversite niteliği taşıdığı ifade edildi.

Düzenlenen bu toplantıların yanı sıra Antalya içinden ve dışından yıkım kararına kamuoyundan ciddi tepkiler geliyor.

Müze Çalışma Grubu’nun basın toplantısını elinde “Herkül yardım istiyor!” pankartı ile izleyen 17 yaşındaki İstanbullu bir lise öğrencisi Dora’nın söyledikleri dikkat çekici. Dora diyor ki:

“Bu basın toplantısında dikkat ettiğim en önemli ayrıntı katılan gençlerin sayısının oldukça az olması oldu. Bunun sebebi üzerine düşündüğümde ise günümüzde bulunduğumuz toprakların tarihi, kültürü ve mirasına yönelik bir eğitimin ve bilgilendirmenin yapılmadığını açık bir şekilde fark ettim. Gençlerin bu konuda bilgilenmesi ancak ailelerinin sunduğu kültürel sermayeyle sağlanabiliyor. Ayrıca ülkemizin içinde bulunduğu durumdan ötürü sanat, kültür ve tarih bilinci arka planda kalıyor.”

17 yaşındaki Dora’nın söyledikleri, gözlemleri son derece önemli. Üzerinde uzun uzun düşünülmeye ve adımlar atılmaya değer.

Dora’nın işaret ettiği, sanat, kültür ve tarih bilincini ön planda tutmayı A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinde öğrenciyken öğrenen 80’lik Mülkiyeliler de müze hakkında sosyal medyada dikkat çekici yorumlar yapmışlar. 1968-69 yılları mezunlarından oluşan Mülkiye 68 Grubu iki yıl önce Antalya’ya yaptığı gezide Arkeoloji Müzesi’ni de ziyaret etmişti. Yıkım haberini okuyan Mülkiye 68 grubundan bir Mülkiyeli sosyal medyada şu paylaşımı yapmış:

“Müzeyi iki yıl önce gezmiştik. Mimari açıdan özgün içeriği çok zengin övündüğümüz bir müze muhtemelen konumuna bakarsak ranta kurban edilecek.”

Bir diğer Mülkiyeli, “Müze bizi çok etkilemişti. Bina ve içindeki eserler mükemmeldi. Konumu da fevkaladeydi. Umarım tarih ve mantık üstün kalır” yazmış.

Avrupa Konseyi ödülü almış harika müzeyi çok kez ziyaret ettiğini yazan bir Mülkiyeli dostum da şöyle demiş:

“Yeri de çok güzeldi. Tramvayla gidilebiliyordu. O konum birilerinin iştahını kabarttı anlaşılan. Biz Napoli Müzesi ile burayı üst üste tesadüfen gezmiştik. Kıyaslanınca Antalya Müzesi eserler açısından baskın çıkmıştı. Göğsümüz kabarmıştı. Napoli’deki bina da muhteşemdi. Kim bilir kaç yüz senelik.  Üstelik sadece deprem değil Vezüv Yanardağ tehlikesi var. Kimse başka yere taşımıyor. İtalya’da müzeler 300-400 senelik binalarda. Orası da deprem bölgesi, kimse ‘başka yere taşıyalım, burayı da yıkalım’  demiyor. Biz bunu yaparsak ilk iş Almanlar ‘iyi ki Pergamom Müzesi’ni kurmuşuz yoksa bunların elinde kalsa işte böyle telef ederlerdi’ diyecekler. Kültür ve Turizm Bakanı bilsin.”

“Her ülkede sayısız müze gezdim. Bazen müze görmek için bir ülkeye gittiğim de vakidir. Antalya Arkeoloji Müzesi hem çok değerli hem de çok sevimli bir müzeydi bahçesiyle birlikte… Ve tabii şehirdeki konumu itibarıyla…” diye yazmış bir başka Mülkiyeli dostum da.

Sosyal medyada yıkıma yoğun tepkiler var. “Depreme dayanıklı değil diye yıkılacakmış. Güçlendirme düşünülmemiş. Yeni inşaatı kim üstlenecek o belli olduğunda gerçek niyet de belli olur” demiş bir yurttaş. Öfkeli bir yurttaş da, “Oradaki tarihi eserleri kaçıracaklar. Onu da talan edecekler” diyerek güvensizliğini dile getirmiş.

Bir yurttaş da arkeoloji müzelerinin önemini şöyle anlatmış:

“Bir yıkma merakıdır gidiyor. Antalya gibi turizmin merkezi olan bir kente, değil bir, iki arkeoloji müzesi, beş tane arkeoloji müzesi gereklidir. Milyonlarca turist her yıl bu kenti ziyaret ediyor. Unutmayın ki Paris’te üç bin müze vardır. Gelin dört müze daha yapalım Antalya’mıza. Koruyarak büyütelim. Geliştirelim. Yüceltelim. Yıkıma hayır. Daha dört arkeoloji müzesine evet. Tüm toplum kesimlerine çağrımdır: Yıkması kolay yapması zor. Bu ülke binlerce arkeoloji müzesi kaldırır. Depolar arkeolojik eserlerle dolup taşıyor. İstanbul 20 arkeoloji müzesi kurulmayı hak ediyor. Ankara, İstanbul, İzmir onar arkeoloji müzesinin eserlerine sahip. Yeni müze binalarının inşasına ihtiyaç var. Gelecek kuşaklara borcumuzdur bu.”

Bir yurttaşımız ise, “Her alanda neredeyse, sürekli bir ‘antagonizma’ ya da ‘zıtlaşma’ ile karşılaşıyoruz. Antalya Müzesi’nde de benzer bir durum söz konusu. Umarım sağduyu galip gelir” diyor.

Bakanlık şu ana kadar sessiz, tepkisiz. Belki Bakan veya Bakanlık ilgilileri başta Napoli, Avrupa’da deprem tehlikesi yaşayan asırlık müzeleri tetkik, inceleme ve kaç yıllık olduklarını öğrenme gezisine çıkarlar, Antalya’daki müzeye kazmayı vurmadan önce.

Benim de dileğim yurttaşımız gibi, sağduyunun, aklıselimin galip gelmesi. Şu sıralar buna çok ihtiyacımız var. Odak noktamız müzenin yıkılması değil, restore edilerek korunması olmalı. Bakanlığın toplumdan gelen tepkileri dikkate alması, önemsemesi, yıkım kararını erteleyerek, bir çalıştay düzenlemesi. “Dediğim dedik, çaldığım düdük” dememesi. Yanlış kararda ısrar edilmesinin yol açabileceği sorunları, Kartalkaya felaketi anımsanarak, göz önünde tutmak gerekiyor.

Ayrıca bir dileğim de Antalya milletvekillerimizin konuyu yüce Meclis’in dikkatine sunarak Kültür ve Turizm Bakan’ından bilgi talep etmeleri. Bakanlık bugüne kadarki suskunluğunu sürdürür mü, yoksa yöneltilecek soruları yanıtlar mı bilemiyorum. Milletvekillerinin bu tür sorularına yanıt vermemek ileri demokrasi devrinde adettenmiş zira!..

İlgili yazı:

Akdeniz Sanat ve Yaşam Vadisi

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale “Karartma ışığımızı söndüremez”
Sonraki Makale Mehmet Şüküroğlu çiziyor

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

İsrail solunun Gazze çıkmazı

Metin Duyar
22 Eylül 2025
ManşetSerbest Kürsü

Türkiye’nin kayıt dışı gerçeği

Yıldırım Aktuğan
22 Eylül 2025
EditörSerbest Kürsü

Aziz Nesin gerçekten mizah ustası mıydı?

Alper Eliçin
21 Eylül 2025
Serbest Kürsü

Gelecekte bireysel saygınlık karneniz olacak

Adil Gürkan
21 Eylül 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?