ABD Başkanı Donald Trump’la Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında 15 Ağustos’ta Alaska’da yapılan zirvenin az bilinen yönlerinden biri, görüşmenin tutanağının bulunmaması.
Amerikan kaynaklarına göre, ABD heyetinde yer alan Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Trump’ın özel temsilcisi Steve Witkoff Rusça bilmiyor. ABD Dışişleri Bakanlığı tercümanı da sürekli çeviri yaptığı için not tutma fırsatı bulamıyor. (Rus tarafının not tutup tutmadığı bilinmiyor.) Trump’ın ilk döneminde Putin’le yaptığı görüşmelerin çoğunda da Amerikan tarafının not tutmadığı belirtiliyor.
Ancak, Amerikan National Security Archive (NSA-Ulusal Güvenlik Arşivi), Putin’in bir Amerikan başkanıyla yaptığı ilk görüşmenin notlarını geçen hafta yayımladı. George Washington Üniversitesi çatısı altında yer alan NSA, kâr amacı taşımayan ve devlete ait gizli belgelerin kamuoyuna açıklanmasını sağlamaya çalışan bir kuruluş. NSA’nın Amerikan Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası kapsamında açtığı dava sonucunda 25 yıl önce yapılan görüşmenin notları üzerindeki gizlilik kararı kısa süre önce kaldırıldı.

NSA’e göre, ABD Başkanı Bill Clinton’la 3-4 Haziran 2000’de Moskova’da yaptığı görüşmeler Putin’in sık kullandığı diplomatik taktikleri ortaya koyuyor. Örneğin, muhatabına bolca iltifat ediyor, spor konusunda şakalaşıyor, “evet” der gibi yaparken aslında “hayır” diyor ve tarih konusunda uzun konuşmalar yapıyor.
O dönemde ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Strobe Talbott’un kaleme aldığı notlar, Putin’in Batı’ya en yakın ve iş birliğine en açık olduğu dönemi yansıtıyor. Putin, Rusya’nın Avrupa güvenlik sistemine ve hatta NATO’ya entegre olmasını umut ediyor, stratejik ve ekonomik tüm başlıklarda iş birliğine vurgu yapıyor. Başkanlık görevinde henüz deneyimsiz olmasına rağmen öz güvenli davranıyor ve konular arasında rahatça geçiş yapabiliyor.
Rusça bilen Talbott’un tuttuğu notlarda, Putin’in parlamentoya START II nükleer silah anlaşmasını onaylaması için baskı yaptığı hatırlatılıyor. Kendisinden önceki Başkan Boris Yeltsin söz konusu anlaşmanın onaylanması için yıllarca çaba göstermiş ancak başarılı olamamıştı. Talbott notlarında Clinton için “POTUS” (President of the United States-ABD Başkanı) kısaltması kullanıyor.
Yeni yayımlanan belgeler, Putin’in üslubuna dair renkli yorumlar, psikolojik analizler, retorik oyunları, “gerekirse güç kullanma” yönündeki sözleri, Çeçenistan savaşına yönelik çok sert açıklamaları ve füze savunma sistemine karşı çıkışları gibi ayrıntıları içeriyor. Tüm bunlar, 2000 yılında Kremlin’de yapılan Putin–Clinton zirvesinde Rusçaya hâkim olan Talbott’un bire bir gözlemlerinden oluşuyor.

Strobe Talbott-Vladimir Putin
Moskova zirvesi, Putin’in başkan seçildikten sonra iki lider arasındaki ilk yüz yüze görüşmeydi. Rusya Devlet Başkanı Yeltsin’in 31 Aralık 1999’da istifa etmesinin ardından Putin görevi vekaleten üstenmiş, 26 Mart 2000’de yapılan seçimi kazanarak resmi başkan olmuştu. Dolayısıyla Clinton görüşmesi sırasında sadece üç aydır başkanlık koltuğunda oturuyordu.
Talbott’un notlarına göre, Putin, Clinton’ı Roosevelt’ten bu yana en başarılı ABD başkanı gördüğünü söyleyerek iltifat ediyor, başkan olarak judoda antrenman arkadaşı bulmanın zorluklarından yakınıyor, Sovyet nükleer programını Amerikalı bilim insanlarından elde edilen casusluk bilgileri sayesinde geliştirdiklerini anlatıyor ve Clinton’ın Çeçenistan’daki insan hakları ihlallerini gündeme getirmesi üzerine Çeçen direnişçilerini “acımasız insanlar” olarak nitelendiriyor, ayrıca “Yahudi düşmanı” olmakla suçluyor. Rus lider, Gürcistan’ı topraklarından Çeçenlerin Rusya’ya düzenlediği saldırılarını engelleyemediği gerekçesiyle eleştirirken, “Gürcü dostlarımız aptal ve korkak” diyor. O sırada Rusya’nın iç gündemindeki en önemli sorunların başında Çeçenistan geldiği için bu konu görüşmede önemli bir yer kaplıyor.
Yayımlanan belgeler arasında ayrıca, Rusya’nın NATO’ya katılma ihtimaline dair Putin ve Clinton arasında geçen bir diyalogun yer aldığı resmi tutanak da bulunuyor. Putin bu olasılık için “Memnunum” diyor.

Tutanağa göre Putin, “NATO’nun bizi kabul etmeye hazır olduğunu duyarsak biz de adım atarız. Ama görüşlerimiz önemsenmezse bunu yapmamız zor” diyor.
Talbott, görüşmelerin özetini 2002’de yayımladığı “The Russia Hand: A Memoir of Presidential Diplomacy” adlı kitabında aktarmış, ancak notların tamamı gizli kalmaya devam etmişti.
Clinton da, 2004 yılında çıkardığı “My Life” adlı anı kitabında Putin’le görüşmesinden söz ediyor ve onun füze savunma sistemi konusundaki endişelerini paylaştığını belirtiyor.
“Miloşeviç kandırdı”
Gizlilik kararı kaldırılan belgelere göre, Clinton görüşmede Balkanlar konusunu gündeme getiriyor ve Kosova’nın bağımsız bir ülke olmasını istemediklerini, bunun ABD’nin çıkarına hizmet etmediğini söylüyor ancak Sırp lider Slobodan Miloşeviç’in devrilmesi gerektiğini, böylece Rusya-Sırbistan ilişkilerinin de doğal seyrine döneceğini belirtiyor.

Putin ise “çetin ceviz” dediği Miloşeviç’in geleceği konusunda Moskova’nın henüz bir karar almadığını söylüyor ancak “İkimizi de kandırdı” diyerek Clinton’a dolaylı destek veriyor.
Uzmanlar, 25 yıl önceki Moskova zirvesi ile Alaska’daki Putin-Trump görüşmesinin tamamen aynı olmasa da benzerlikler taşıdığına dikkat çekiyor. Çeçenistan savaşı dönemindeki Putin’in sert tavrı ile günümüzde Ukrayna konusundaki tutumu arasında paralellik kuruluyor.
Manşet fotoğrafı: Sputnik
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: