Gazeteci Varol Ersoy‘un Medyaradar sitesinde yayınlanan “Alevlerin arasında çırpınan gazetecilik!” başlıklı yazısı:
“Türkiye yine yanıyor… İzmir, Bursa, Karabük, Antalya, Manisa, Balıkesir…
Alevler büyüyor, ormanlar yok oluyor, hayvanlar can veriyor…
Yangınla mücadele eden orman işçileri ve gönüllüler şehit düşüyor! Ama bu yangının bir de “isimsiz kahramanları” var:
Yangının korkunçluğunu gösterebilmek için alevlerin arasına kameralarıyla dalan kameramanlar ve muhabirler…
Gördüğümüz kadarıyla çoğunun başında kask bile yok…
Yangın tulumu yok, ayaklarına giyecek doğru dürüst botları bile yok.
Çoğu tişörtle ve şıpıdık terlikle olay yerinde oradan oraya koşturuyor…
Haber bile olmuyorlar ama gazeteciler de büyük çile çekiyor alevlerin arasında…
Geçen hafta Hatay’da görüntü almaya çalışırken ısı çarpmasından bayılan Ali Ekber Yıldız bunlardan biri…
Hastaneye zor yetiştirildi…
Bir örnek de Çanakkale’den vereyim:
Genç bir stajyer muhabir, Ayvacık’ta çıkan yangını haberleştirmek için çırpınırken yanında içecek suyu olmadığı için bayıldı.
Daha somut veriler istiyorsanız…
2021 yılından bu yana orman yangınlarında görev yapan 300’den fazla gazeteci ve kameraman, sıcak çarpması, duman zehirlenmesi ya da kaza nedeniyle hastanelik oldu.
2023 yılında Manavgat yangınında TRT kameramanı Ali K., yangın sahasında düşüp kolunu kırdı.
2024’ün Temmuz ayında İzmir Bergama yangınında genç muhabir Elif A., dumandan bayıldı; kanalı, “Geçmiş olsun” bile demedi.
Seslerini sosyal medyada duyurmaya çalışıyorlar ama, kimse duymuyor… İşte bu mesajlardan bazıları:
@muhabirefe01 (Hatay yangını sonrası): Kameram 50 derece sıcaklıkta yandı, ciğerim dumanla doldu. Yayın bitti, arayan soran yok. Ama patron yayını övdü, “Reyting iyiydi” dedi. Ey patron, benim canım senin reytinginden değersiz mi?”
@kameraozgur (Manisa yangını): Yangının ortasındaydık. Tulum yok, maske yok, su yok! Ama, ‘Canlı yayına hazır olun’ emri var. İnsanız biz! Savaş muhabiri gibi çalışıyoruz ama maaşımız işportacıdan bile az…
@elif_haberci (Bodrum): Duman zehirlenmesi geçirdim, acile kaldırıldım. Kanaldakiler, ‘Geçmiş olsun’ bile demediler. Sadece ‘Kamera sağlam mı?’ diye sordular. Bu mudur gazetecilik?
Peki; meslek aşkıyla yangının ortasına dalan bu genç insanların aldıkları maaşlar ne?
Çoğu, haber başına 10-20 bin lira karşılığında kadrosuz ve sigortasız olarak çalıştırılıyor.
Kadrolu olanların maaşı ise en fazla 25-30 bin lira!
Yangın yerine çoğunlukla kendi araçlarıyla gidiyor, günlük giysileriyle çalışıyor ve itfaiye erlerinin ikram ettikleri kumanya ile karınlarını doyuruyorlar.
Sözü uzatmaya gerek yok…
Utanarak söylüyorum; gazetecilik mesleği, kendi çocuklarına sahip çıkamıyor!
Sendika suskun… Benzer durumlarda dünyadaki gazeteci örgütleri olay yerine uzman ekipler gönderip görev yapan gazetecilerin çalışma koşullarını denetlerken, bizim sendikanın böyle bir uygulamadan haberi bile yok!
Medya patronlarının ve yöneticilerinin tek derdi reyting!
Ateşin ortasına atlayan kahraman muhabirlerine ve kameramanlarına birer maaş ikramiye vermeyi bile çok görüyorlar.
Mesleğinin ilk yıllarını benzer koşullarda “sahada”geçiren, selden yangına, depremden deniz kazasına birçok olayda haber yapmak için çırpınan bir gazeteci olarak, yangınları izleyen genç meslektaşlarım için kaygılanıyorum.
Tüm gazete ve TV yöneticilerini, olay yerine gönderdikleri gazetecilerin can güvenliğini sağlamak için gerekli önlemleri almaya davet ediyorum.
Aksi halde çalışanlarının başına gelebilecek her kötü olayın bir numaralı sorumlusu onlar olacak!”
Fotoğraf: İhsan Çelepkolu-Evrensel
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: