ABD ile Sovyetler Birliği’ni nükleer savaşın eşiğine getiren Küba krizinin 61. yıl dönümünde açıklanan gizli Amerikan belgeleri, gerilimin taraflarından biri olan Ankara ile Washington arasındaki pazarlığın perde arkasını ilk kez gün ışığına çıkardı.
Washington’da bulunan National Security Archive (Ulusal Güvenlik Arşivi) krizin yıl dönümünde gizlilik kararı kaldırılan belgeleri yayınladı. İlk kez yayınlanan belgeler, Türkiye ile İtalya’ya yerleştirilen Amerikan Jüpiter nükleer füzelerinin krizin son bulmasını sağlamak amacıyla sökülmesi sürecinde yaşananlarla ilgili. ABD’li yetkililer İtalya ile yapılan pazarlığa “Pasta Kabı 1 Operasyonu”, Türkiye ile görüşmelere ise “Pasta Kabı 2 Operasyonu” adını vermiş.
“Süper kriz”, ABD’nin Küba lideri Fidel Castro’yu devirmekte kararlı olması üzerine Sovyetler Birliği destek amacıyla 1962 yılında Ada’ya füzeler yerleştirmesiyle başladı. Dünyanın soluğunu keserek izlediği füze krizinden doğrudan etkilenen ülkelerden biri de Türkiye’ydi çünkü 1961 yılında Türk topraklarına Amerikan Jüpiter füzeleri yerleştirilmişti. Belki de krizin gerçek tetikleyicisi bu olaydı çünkü dönemin Sovyet lideri Nikita Kruşçev, Sovyet nükleer hedeflerine yönelen Türkiye’deki füzelerden son derece rahatsızdı.
Dünyayı nükleer bir savaşın eşiğine getiren Küba krizi, ABD Adalet Bakanı Robert F. Kennedy ve Washington’daki Sovyet Büyükelçisi Anatoliy Dobrinin arasında yapılan görüşmelerle çözüldü. ABD’nin Küba’yı işgal etmeme güvencesi karşılığında Sovyetler füzelerini çekmeyi kabul etti. Ancak pazarlığın sonradan ortaya çıkan bir unsuru daha vardı: Sovyetlerin ısrarlı şekilde talep ettiği Türkiye ve İtalya’daki Jüpiter füzelerinin de sökülmesi.
National Security Archive’ın yeni yayınladığı Amerikan Hava Kuvvetleri’ne ait gizli belgeler bu süreçle ilgili.
Gizlilik kararı kaldırılan belgelere göre, İtalya da, Türkiye de güvenlikleri açısından füzelerin sökülmesini istemiyordu. ABD ise, iki ülkedeki füzelerin Moskova’ya verilen söz nedeniyle söküleceğini gizli tutmaya çalışıyor ve nükleer güçlerinin modernize edilmesinin gerekmesi paravanına sığınıyordu.
Belgelerde, “Pasta Kabı 1 Operasyonu” adı verilen Amerikan-İtalyan pazarlığının nispeten kolay geçtiği belirtiliyor. ABD Başkanı John Kennedy ve İtalya Başbakanı Amintore Fanfani arasında 1963 yılının ilk ayında yapılan görüşmelerde Roma nükleer Polaris denizaltılarının Akdeniz’de devriye gezmesi karşılığında füzelerin sökülmesini kabul etti.
Türkiye’nin ikna edilmesi süreciyle ilgili yazışmalar.
Belgelerde Türkiye ile yapılan görüşmelerin ise zor ve sıkıntılı geçtiği belirtiliyor. Sovyet tehdidi altında bulunduğunu düşünen Türkiye Jüpiter füzelerinin çekilmesine sıcak bakmıyordu.
“Pasta Kabı 2 Operasyonu” adı verilen Türkiye’yi ikna sürecinde Ankara’daki Amerikan Büyükelçisi Raymond Hare önemli rol oynadı. Pazarlıkta Türkiye, Polaris denizaltılarında Türk subayların da görev yapmasını istedi ancak Washington bu talebi kabul etmedi. Yine de Polaris denizaltısı U.S.S. Sam Houston Türkiye’ye destek gösterisi olarak İzmir’i ziyaret etti.
Açıklanan belgelerde Amerikan yönetiminin Ankara’yı füzelerin sökülmesine ikna edebilmek amacıyla iki “havuç” kullandığı belirtiliyor.
Bunlardan ilki, nükleer silah da taşıyabilen Amerikan F-104 bombardıman uçaklarının Türkiye’ye planlanandan önce teslim edilmesiydi. İkinci “havuç” ise ABD’nin Türkiye’ye yaptığı askeri yardımı azaltma planından vazgeçmesiydi. Beyaz Saray’ın aldığı bu karar, o dönemde ülke yönetiminde söz sahibi olan orduyu füzelerden vazgeçmeye iknaya yönelikti. Zaten ABD Savunma Bakanı Robert McNamara, Türk ordusunu ikna edebilmek amacıyla bakanlığının askeri yardımlardan sorumlu dairesinin başı Robert J. Wood’u da devreye sokmuştu. Washington, Türkiye’nin Meclis’teki onayı geciktirmesinden ya da sökülme sürecinde “teknik sorunlar” çıkarmasından endişe ediyordu.
Türkiye’ye “havuç” ifadesi belgelerde de yer alıyor.
Sonunda Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin 1963 yılı başında Türkiye’nin Jüpiter füzelerinin sökülmesini kabul ettiğini açıkladı.
Varılan anlaşma uyarınca İtalya’daki füzelerin 1 Nisan, Türkiye’dekilerin ise 15 Nisan’da sökülmesi işleminin başlamasına karar verildi.
Belgelerde, ABD yönetiminin Türkiye’deki füzelerin sökülmesinin Moskova ile varılan anlaşmanın bir parçası olduğunun kamuoyuna yansımasını istemediği görülüyor. Bu konuda örneğin, füzelerin sökülme sürecinin fotoğraflanarak basına yansımaması için önlem alındığı ancak meselenin gizemli bir hal almaması için sökülen füzeleri taşıyan araçların görüntülenmesine ise karşı çıkmadığı aktarılıyor.
Ankara’daki Amerikan Büyükelçisi Hare’ın Washington’a mesajı.
İnönü: Kandırıldık
CHP lideri İsmet İnönü’nün 22 Ocak 1970 tarihinde TBMM’de yaptığı konuşmada Jüpiterler konusunda ABD tarafından aldatıldıklarını açıklaması tutanaklara şöyle yansıdı:
IBRM oldu “İbrahim”
26 Aralık 2010 tarihinde Habertürk gazetesinde Seçkin Ürey imzasıyla yayınlanan haberde Türkiye’deki füzeler konusunda ilginç detaylar yer alıyor.
Habere göre, Türkiye’ye 1961 yılında teslim edilen 15 füzenin her bir nükleer başlığı 1.44 megaton kapasitesiyle Hiroşima’ya atılan bombanın 100 katı gücündeydi. Türkiye’nin bu füzeleri kullanacak elemanı olmadığı için 2000 personel Amerika’da eğitim gördü, 18 Nisan 1962’de ise tamamen Türkler tarafından bir füze deneme amaçlı fırlatıldı.
Jüpiterler için İngilizcedeki “orta menzilli balistik füze”nin kısaltması olan IBRM kullanılıyordu. Füzelere Türkiye’de ise “İbrahim 2” kod adı verildi. (Bazı kaynaklara göre Deli İbrahim)
İbrahim’e dönüşen füzelerin ilk partisi ve ilk fırlatma rampası İzmir Çiğli’de 6 Kasım 1961’de faaliyete geçti. Füzelere Türk bayrakları çizildi. 1962’de bütün füzeler operasyonel hale geldi. 22 Ekim 1962’de füzeler tamamen Türk ordusuna devredildi. Sökülme işlemine kısa bir süre kala çekilen fotoğrafta füzenin üzerinde Türk bayrağı yer alıyordu. Resimde net gözükmese de bayrağın altında bir ok ve nükleer bombanın patlamasından sonra ortaya çıkan mantar bulutu çizimi de bulunuyordu.
Türkiye’deki füzelerin başından ilginç olaylar da geçti. Füzeler açıkta durduğu için çevredeki köylüler ne olduklarını soruyordu. Onlara füzelerin minare olduğu anlatılıyordu. ABD Senatosu araştırma için geldiği Çiğli’de bir füzenin motoruna bir kurşun isabet ettiğini ortaya çıkardı. Bir füzenin de elektrik bataryasının patladığı ve kontrol panelinin bozulduğu anlaşıldı.