Eserleriyle edebiyat dünyasında unutulmaz izler bırakan ünlü Rus yazar Lev Tolstoy’un nispeten az bilinen yönlerinden biri de Türkler ve Türkçe ile yakın ilişki içinde bulunması.
Üstelik sadece o değil…
Örneğin, Tolstoy’un dedesi Pyotr Tolstoy, 1701-1714 yıllarında Rusya İmparatorluğu’nun Osmanlı devletindeki ilk daimi büyükelçisi görevini yapmış. Rus kaynaklara göre, ilişkiler gerilince Sultan’ın talimatıyla tutuklanmış, 1711-1713 yıllarında İstanbul Yedikule cezaevinde yatan dede Tolsytoy, iki ülke anlaşınca serbest kalmış. Rusya’ya geri dönen Büyükelçi dönemin çarı Büyük Petro tarafından “kont” unvanıyla onurlandırılmış.
Tolstoy’un torunu Vladimir Tolstoy şu anda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kültür danışmanlığını yapıyor. 2013 yılında Rus basınına konuşan torun Tolstoy, kendi soyu ve Türkiye arasındaki ilişkilerinin 18. yüzyıla dayandığını söyledi ve büyük dedesinin Yedikule’de hapis yattığını hatırlattı. Bunun üzerine muhabirin, “Türklerden intikam almak gibi bir arzunuz yok mu” sorusuna Tolstoy, ünlü Rus şair Aleksandr Puşkin’in şiiriyle yanıt verdi: “Çoktan geçmiş günlerin olayları, kadim zamanların masalları.”
Torun Tolstoy daha sonra Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği rezidansına şairi anma programı vesilesiyle davet edildi. Etkinlikte konuşan dönemin Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi Ümit Yardım, “‘Her şeyden önce Tolstoy ailesiyle fiziki bir bağlantımız var. Ailenin büyük dedelerinden birisi General Volkonskiy’nin bulunduğumuz binanın olduğu yerde bir evi bulunuyordu. Dolayısı ile ‘Savaş ve Barış’ta da yaşayan isimler olan General Volkonskiy ve Mariya Nikolayevna’nın burada izlerinin olması bizleri çok onurlandırıyor” dedi.
Moskova’daki Türk büyükelçiliği konunutunun bulunduğu arsa da, 18. yüzyılın sonlarında Tolstoy’un dedesi General N.S. Volkonskiy’e aitti. Arsada yer alan ahşap yapı, Fransa İmparatoru Napolyon Bonapart’ın 1812 yılında Moskova’yı işgali sırasında çıkan yangın sonucunda kül oldu. General Volkonskiy’nin kızı ve Lev Tolstoy’un annesi Prenses Mariya Nikolayevna arsayı Yarbay Azançevski’nin ailesine sattı.
Tolstoy, 1844’te Kazan Üniversitesi’ne girmeden önce Doğu dilleri okumaya başladı. Halası onun dedesi gibi gelecekte İstanbul’da büyükelçi olarak görev yapmasını arzu ediyordu. Azeri asıllı Rusyalı ünlü Şarkiyat uzmanı Mirze Kasım Bek onu Türkçe sınavlarına hazırladı. Giriş sınavlarında Tolstoy Türkçeden 5 aldı. Tolstoy uzmanı Sovyet araştırmacı yazar Aleksandr Şifman, “Lev Tolstoy ve Doğu. Tolstoy ve Türkler” adlı eserinde ünlü yazarın Kazan Üniversitesi’nin kütüphanesinde Türk kültürü ve edebiyatı ile ilgili zengin bilgiler edindiğini belirtiyor.
Böylece Tolstoy Türklere karşı ilgi duymaya başladı.
Fakat, üniversite eğitimini tamamlayamadan orduya katıldı ve 1854 yılında Kırım’da Osmanlı’ya karşı savaştı. İşte burada yazar, Türklerle karşılaştı. Karşıdaki siperlerde Türk askerlerini dikkatle izliyor, tutsak alınanlarla muhabbet etmeye çalışıyordu. Ne de olsa Türkçe eğitimi almıştı…
Rus yazar Pavel Biryukov’un 1905-24 yıllarında kaleme aldığı 4 ciltlik “Tolstoy” adlı eserinde Tolstoy’un 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda esir düşen Türk askerlerini ziyaret ettiğini anlatılıyor. Esirlerin Tula’ya geldiğini duyan Tolstoy, onlarla görüşerek bir şeye ihtiyaçları olup olmadığını soruyor. Yazar, Türk esirlerin arasında bir imamın olup olmadığını da merak ediyor. Tolstoy, bütün askerlerin çantasında Kuran bulunmasından çok etkilendiğini anlatıyor.
Daha önce Türk basınında Tolstoy’un İslam’ı kabul ettiği yolunda iddialar çıkmıştı. Bu haberler üzerine Türk basınına konuşan torunu Pyotr Tolstoy, “Büyük dedem Tolstoy dünya dinlerine ilgi duyardı. İslam’ı da derin şekilde araştırdı. Tolstoy, dinlerin halklar arasında engel değil, tam tersi birbirlerini anlama, karşılıklı saygı ilişkilerini arttırdığına inanıyordu” demişti.
Son yıllarında Kazan’dan konuklarıyla Tatarca konuşmaktan büyük keyif alan Tolstoy, Kumuk (Dağıstan’da yaşayan Türk asıllı bir halk) Türkçesi de biliyordu.
Fuad Safarov, Moskova