Türkiye’de yazılmış sözlükler, Rusçadan Türkçeye geçen kelimelerin sayısını 39 ile 54 arasında veriyor. Ödünç aldıklarımızın önemli bir bölümü Rusya’ya ait kavram ve nesneleri adlandıran kelimeler. Örneğin “votka”, “mujik”, “ruble”, “çariçe”.
Bunlara ilaveten, gerek iş, gerek ailevi sebeplerden ötürü uzun süredir Rus kültürüyle içli dışlı olanların Rusça kökenli olduğunu “zaten bildiği” bir grup kelime var. “Semaver”, “şapka”, “vişne”, “kapuska” gibi. Hatta “izbe” kelimesinin de dilimize Karadeniz’in öte yakasından sirayet ettiğini bilenlerin sayısı az olmasa gerek.
Ancak izbenin Türkçede “harap yer” manasına gelirken, Rusçada “kütük köy evi” anlamıyla daha ferah, daha otantik çağrışımlara sahip olduğunu belirtmek gerek. Bu farklılık atalarımızın, geleneksel Slav mimarisine “geçer not” vermediği, ya da bir yerlerde Baba Yaga’nın “izbuşka”sına rastladığı şeklinde yorumlanabilir belki.
Öte yandan, dilimize Rusçadan ya da başka bir Slav dilinden girdiğini öğrendiğimizde muhtemelen şaşıracağımız bir dizi kelime daha var. Yazımız işte bu gruptaki 9 kelimeyi ele alıyor.
Pulluk
Anglosakson dillerinden Slav dillerine “plug” şeklinde giren bu kelime, Rusça ya da Bulgarca üzerinden Türkçenin dağarcığına da katılmış. Bugün gündelik dilde kullanımı oldukça nadir olsa da, Sovyetler Birliği, dolayısıyla da Rusya tarihi açısından apayrı bir önem taşıyor. Zira İşçi-Köylü Kızıl Ordusu’nun ve Sovyetler Birliği’nin ilk sembolü “pulluk-çekiç” idi (plug i molot). Ne var ki pulluk-çekicin iktidarı kısa sürdü ve bir süre sonra yerini “serp i molot”, yani orak-çekice bıraktı.
Vatka
1980-1990’lı yılları yaşayanların bizzat kendi gardıroplarından, 2000’lerin çocuklarının ise “Luis Figo’nun ceketi”nden tanıdığı bu tekstil malzemesi de Rusçadan dilimize intikal eden kelimelerden. Anlamı “pamuk parçası” (vata -> vatka). Enteresan olansa, bizim “vatka” dediğimiz nesneyi Rusların bugün başka bir isimle anması: “podpleçnik”.
Mazot
Tarih boyunca ilginç bir yolculuk yapmış kelimelerden biri de “mazot”. Türkçede “motorin” ya da “dizel yakıtı” manasında kullanılan bu kelime Rusçadan dilimize girmiş. Ne var ki Ruslar bizim mazot dediğimiz yakıta “solyarka” diyor. Solyarka ise Rusçanın Almancadan ödünç aldığı bir ifade (Solaröl). Bu köşe kapmacayı daha da karmaşıklaştıran ise “mazut” kelimesinin Rusçada bugün de var olması ve “petrol rafinasyonu atığı” manasında kullanılması.
Dahası, ünlü Rus sözlükçü Uşakov “mazut”un Arapça kökenli olduğunu ve Türki diller üzerinden Rusçaya girdiğini iddia eder. Buna göre, ifadenin asıl kökeni Arapça “mahzulat” (atılmış, terk edilmiş) kelimesidir.
Çatpat (Çatapat)
Slav dillerinden Türkçeye geçmiş en ilginç ifade hangisi diye sorulsa, cevabım tereddütsüz “çatpat” olur. Çünkü insan kırk yıl düşünse, bunun aslında Slavca bir ifade olduğu aklına gelmez. Ancak ifadenin “çatra patra” şeklinde bir versiyonu daha var ki, duyar duymaz Rusça bilenlerin kafasında bir ampul yanıverir. Zira ifadeyi “çetire pyat”, yani “dört beş” ile ilişkilendirmeleri uzun sürmez.
Bizim bugün “üç beş” diye ifade etmeyi tercih ettiğimiz “yarım yamalaklık” olgusunu vakti zamanında belki Bulgar topraklarında, belki Kırım’da, belki de Gagavuz elinde birileri “dört” ve “beş” sayılarını yan yana getirerek dillendirmeyi seçmiş. Atalarımızın da pek hoşuna gitmiş olsa gerek ki bu söylenişi özümsemekte tereddüt etmemişler.
Hamut
Türkçede daha çok “hamuduyla yutmak” deyiminden bildiğimiz bu aletin (arabaya koşulan hayvanın boynuna geçirilen ağaç veya meşin çember) adı da Rusçadan ya da bir ihtimal Sırpçadan ödünç aldığımız kelimelerden. Ana dili Türkçe olan dilbilimcilerin itirazları olsa da, başta Maks Vasmer olmak üzere Rus etimologlar bu konuda büyük ölçüde net ve argümanlarında ikna edicidir.
Mamut
Kelimenin asıl kökeni hala tartışmalı ancak Türkçeye ve diğer dünya dillerine girişinin Rusça üzerinden olduğu kesin. Zira bugün bile en büyük mamut keşifleri Sibirya’nın Kuzey-Doğu bölgelerinde yapılmakta. İlk bulan, adını da koyar.
Koçan
Türkçeye en erken girmiş Rusça kelime “koçan” olabilir. Çünkü Anadolu’nun yanı sıra Çağatay Türkçesinde, hatta Tatarcada da mevcut. Öte yandan kelimenin “bilet koçanı” manası Rusçada bulunmuyor. Buna karşılık, Rusçadaki “Kafa değil, lahana koçanı!” (u nevo ne galava, a kaçan!) sözündeki olumsuz mana da bizde yok.
Şıllık
Rusçadan ödünç aldıklarımız arasında en ilginç olanlardan biri de hiç kuşkusuz “şıllık” kelimesi. Evliya Çelebi’nin Kırım dolaylarında gezdiği günlere ait, sıradan insan için çağın acımasızlığını da ortaya koyan şu cümlesine bakalım:
“Şu şehre bir çapul civerüp şu şılga kızlardan ve devkelerden alup Kırımğa doyum varsak”.
Rusçaya aşina kulaklar “devke” kelimesini deşifre etmekte zorlanmayacaktır. Zira “devka” (kız) bugün de kullanılan bir kelime. “Şılga” ise Tatarcada “cariye, köle kız”, anlamına geliyor. Ancak kelimenin kökeni Rusça “sluga” ifadesi, yani hizmetkar ya da uşak.
Buna göre on yedinci yüzyıl sonunda Tatarcadan Türkçeye giren şılga kelimesi, sonraki yüzyıllarda anlam kaymasına uğrayarak bugünkü olumsuz anlamına ulaşmıştır.
Nemçe
Evliya Çelebi’nin sıkı bir takipçisi olan Ömer Seyfettin’in ve çağdaşlarının hikayeleriyle büyüyen kuşaklar “nemçe” kelimesini hatırlayacaktır. Akıncılık ve savaş temalı hikayelerde Alman, Avusturyalı manasında kullanılan bu kelime de Türkçenin Lehçeden ve Rusçadan aldıkları arasında.
Zira Rusların ataları da Almanlara, “dilsiz, Slav dilini bilmeyen” manasında “nemtsı” ifadesini yakıştırmıştır. Hatta Rusça konuşulan topraklarda bu kelimenin uzun süre bütün “yabancılar” için kullanıldığını belirtmekte yarar var.
(Mustafa Kemal Yılmaz, TürkRus.Com)