Dr. Turgut Tuncel
Kazakistan’da 2 Ocak’ta başlayıp bir hafta içinde kontrol altına alınan toplumsal olayların ardından Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev 11 Ocak’ta parlamentoda yaptığı konuşmada ülkede siyasal modernleşme ve devlet ve vatandaş arasında yeni bir toplumsal sözleşmenin gerçekleştirilmesi için pek çok reformun yapılacağı sözünü verdi. Peki, gerçekten Kazakistan’da sistemsel bir dönüşüm olası mıdır? Ülkede kriz-sonrası dönemde ne gibi gelişmeler bekleyebiliriz? Bu ve benzeri sorular, kriz sonrası Kazakistan’a dair önemli sorular olarak karşımızda duruyor. Kazakistan’da yaşanacak olası gelişmeleri anlamak için kriz sonrası sürecin de yakından takip edilmesi gerekiyor.
Kriz sonrası süreçle ilgili olarak, Kazakistan Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı Kasım Masimov’un ve Kazakistan’ın kurucu cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in yeğeni olan yardımcısı Samat Abiş’in olaylar devam ederken görevden alınmaları ve sonrasında Masimov’un vatana ihanet suçlamasıyla gözaltına alınması önem taşımaktadır. Aynı şekilde, Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’in olayların hemen başlarında selefi Nazarbayev’in Ulusal Güvenlik Konseyi başkanlığını kendi üzerine almış olması da dikkat gerektirmektedir.
Bu gelişmeler, Kazakistan’da kriz sonrası dönemde devlet içinde tasfiyeler yoluyla yürütülecek bir yeniden yapılandırma sürecine işaret ediyor. Böyle bir sürecin yaşanması şaşırtıcı değil. Hangi ülkede olursa olsun, Kazakistan’dakine benzer bir kriz sonrasında devlet ve bürokraside görev değişiklikleri ve benzeri yollarla yeniden yapılandırmaya gidilmesi yaygın, dahası mantıklı bir uygulamadır. Ancak, yeniden yapılandırmanın nasıl bir karaktere sahip olduğu ve nasıl yürütüldüğü de önemlidir. Demokratik ülkelerden farklı olarak Kazakistan gibi otoriter ülkelerde yeniden yapılandırma sürecinin sistemsel dönüşümü hedeflemekten ziyade, mevcut ve potansiyel siyasi rakiplerin bertaraf edildiği bir siyasi temizlik anlayışıyla yürütüldüğünü gösteren pek çok örnek mevcut. Kazakistan’da da siyasi temizlik anlayışla yürütülecek bir yeniden yapılandırma sürecinin yaşanması ihtimali oldukça yüksek. Son günlerde, bir takım uluslararası haber kanallarında, Kazakistan’daki bazı üst düzey yetkililerin intihar ederek veya kalp krizi geçirerek yaşamlarını kaybettiklerine dair haberlerin yer alması bu ihtimalle alakalı olarak oldukça dikkat çekici.
11 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Tokayev’in, ülkedeki olaylar sürerken görevden aldığı kabinede başbakan yardımcılığı görevinde bulunan, bundan önce ise, 2018-2020 yıllarında, finans bakanı olarak görev yapan, Alikhan Smailov’u başbakan olarak atanması da değinilmesi gereken bir başka gelişme. Bu atama, önceki dönemde önemli pozisyonlarda bulunmuş olan bir kısım elitin, kriz sonrası dönemde de ülkedeki mühim mevkilerde bulunacağını düşündürüyor. Dolayısıyla, Kazakistan’daki olası siyasi temizlik sürecinin eski elitin tasfiye edilmesi ve yerine yeni bir elit grubunun ortaya çıkmasına neden olmayacağı, aksine elit içerisinde önemli ölçüde sürekliliğe şahit olacağımız öngörülebilir. Bu da, otoriter siyasal yönetimler açısından alışılmadık bir şey değil. Bir yandan elitler arasındaki oldukça girift ilişki ve sarılması oldukça riskli dengeler, öte yandan otoriter sistemlerin nitelik olarak yeni kadroların oluşmasına izin vermeyen yapısı, elit seviyesinde bir tür kısır döngü haline gelen bir sürekliliğe neden olmaktadır.
Barış gücü çekiliyor
Bu somut olayların yanında, Kazakistan’daki olası gelişmelerle ilgili olarak girişte değindiğimiz Cumhurbaşkanı Tokayev’in 11 Ocak’ta parlamentoda yaptığı konuşmayı da irdelemek yerinde olacak.
İlk olarak, Tokayev’in konuşmasında, 6 Ocak’ta ülkeye ayak basan Kolektif Güvenlik anlaşması Örgütü (KGAÖ) barış gücünün iki gün içerisinde ülkeyi terk etmeye başlayacağını ve bu sürecin on gün içinde tamamlanacağını açıkladığını hatırlatmak gerekiyor. Kazakistan’daki gelişmeleri takip eden pek çok yorumcuyu kaygılandıran bir soru, KGAÖ barış gücünün Kazakistan’da ne kadar kalacağıydı. Hatta bazı kişiler barış gücünün Kazakistan’a girişini, Rusya’nın, Rus azınlığın yoğun olarak yaşadığı Kazakistan’ın kuzeyini ilhak yönünde attığı ilk adım olarak değerlendirmişti. Şayet, Tokayev’in söylediği gibi on iki gün sonra yabancı askerler Kazak topraklarını terk etmiş olursa, bu endişeler, en azından bir süre için, ortadan kalkacaktır.
Bu konuyu bir kenara bırakırsak, Tokayev konuşmasında olaylara karışan kişilerin yakalanması için güvenlik güçlerinin çalışmalarına devam ettiklerini söyledi. Bu sözler, Kazakistan’da kriz sonrasında yaşanabilecek sürek avına işaret ediyor. Olası sürek avının, devlet ve bürokraside yaşanacak tasfiyelere yol vereceği tahmin edilebilir.
Tokayev’in konuşmasında, Nazarbayev döneminde toplumdaki belli kesimlerin zenginleştiğini söyleyerek, ilk defa olarak açık açık selefini eleştirmiş oldu. Tokayev’in, Nazarbayev’in on yıllardır sadık bir astı olduğu ve 2019’da onun tarafından seçilerek Cumhurbaşkanlığı makamına yerleştirildiği düşünüldüğünde kamusal alanda yapılan bu eleştirinin oldukça dikkat çekici olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Tabii ki Tokayev’in Nazarbayev eleştirisini, suçu önceki lidere atarak kendini aklama amacıyla yaparken, bir yandan da halka ‘sorunlarınızı biliyoruz’ mesajı vermek istediği akla geliyor. Akla gelen bir başka şey ise, Tokayev’in bu eleştirisinin Nazarbayev ve ona sadık çevrelerin tasfiyesine yönelik olası hamlelere dair bir diğer işaret olması.
Son olarak, Tokayev konuşmasının esasını kriz sonrası dönemde ülkede gerçekleştirilecek reformların oluşturmasının önemli olduğunu belirtmemiz gerekir. Tokayev bu çerçevede, ulusal güvenlik sisteminde ve polis, asker ve istihbaratta gerçekleştirilecek yeniliklerin yanında ekonomi, yasama, kamu yönetimi, bürokrasi, eğitim pek çok alanda yapılacak şeyleri detaylı bir şekilde anlattı. Ancak, Tokayev’in fiiliyatta bahsettiği reformları gerçekleştirmek için ne kadar samimi bir çaba sarf edeceği, reform sürecini devlet ve bürokraside gerçekleştireceği temizlik için bir bahane olarak kullanıp kullanmayacağı veya sistemin Tokayev’e reformlar konusunda ne kadar izin vereceği gibi oldukça önemli sorular halen karşımızda duruyor.
Sonuç olarak, önümüzdeki günlerde Kazakistan’da kriz günlerinde gerçekleşen tasfiyelerin devam edeceği tahmin edilebilir. Ancak bu tasfiyelerin, ülkede öncekinden nitelik olarak farklı yeni bir elit grubunu ortaya çıkarma ihtimali var mıdır sorusu önemli. Tokayev’in parlamentodaki konuşmasında ülkedeki olaylarla ilgili olarak Kazak halkına sadece komplo teorileri ve günah keçisi olarak iç ve dış düşmanlar sunmak yerine, kendini dışarıda tutmaya özen göstererek de olsa, ülkedeki sisteme dair bir eleştiri yapması ve reform sözü vermesi olumlu bir çerçevede değerlendirilebilir. Yine de, Kazakistan’ın siyasi yapı ve kültürünü ve bu zamana kadar gözlemlediğimiz gelişmeleri bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, 2022 yılının hemen başında yaşanan olayların ardından ülkede ciddi bir siyasi temizlik ihtimali görülse de, devlet ve vatandaş arasında yeni bir toplumsal sözleşmeyi tesis edecek sistemsel yeniden yapılandırma sürecinin yaşanması çok olası görünmüyor.
Fotoğraf: Regnum Ajansı