Ukrayna savaşının üçüncü yılında uluslararası diplomasi trafiği yeniden hız kazanırken ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda ortaya çıkan 28 maddelik barış taslağı gündemin en sıcak maddesi hâline geldi.
Taslak, yüzeyde kapsamlı bir barış çerçevesi sunuyormuş gibi görünse de detaylarına bakıldığında Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve güvenlik mimarisi açısından kritik geri adımlar içerdiği, buna karşın Rusya’nın hem sahadaki kazanımlarını hem de uzun vadeli güvenlik hedeflerini önemli ölçüde garanti altına aldığı görülüyor.
Planın en kritik unsuru, Ukrayna’nın resmî olarak “egemen ve bağımsız devlet” olarak tanınmaya devam etmesi fakat bu egemenliğin 2014 öncesi sınırlar değil, savaş sonrası fiili cephe hattı üzerinden tanımlanması. France 24 ve Al Jazeera’nin paylaştığı anlaşmanın taslak metnine göre olası bir barış Ukrayna’dan işgal altındaki bölgelerdeki -başta Kırım, Donbass bölgesi ile Zaporojye ve Herson- Rus hakimiyetini fiilen kabul etmesini ve bu toprakların Kiev tarafından “geri alınması” hedefinden vazgeçilmesini talep ediyor.
Buna eşlik eden ikinci büyük sütun ise Ukrayna’nın NATO üyeliği talebinin tamamen bırakılması ve ülkenin uzun vadeli bir “tarafsızlık” statüsüne oturtulması. Taslak, Ukrayna’nın NATO’ya katılmayacağına dair taahhüt vermesini, bunun karşılığında da çok taraflı bir saldırmazlık ve güvenlik garantisi mekanizmasına dahil edilmesini öneriyor. Teorik düzeyde bu, “Rusya için NATO tehdidinin ortadan kaldırılması” söylemiyle meşrulaştırılıyor, pratikte ise Moskova’nın 2008’den beri masaya koyduğu temel güvenlik talebinin Washington imzasıyla kayıt altına alınması anlamına geliyor.
Üçüncü eksen, Ukrayna ordusunun büyüklüğü ve silah sistemleri üzerine getirilen sınırlamalar. Plan, Kiev’in uzun menzilli füze, ağır topçu ve bazı hava savunma sistemleri kapasitesini düşürmesini, buna karşılık Rusya’nın da belirli bölgelerde “geri çekilme ve yoğunluğu azaltma” taahhüdünde bulunmasını öngörüyor. Ancak sahadaki gerçeklik, Ukrayna’nın savaş sonrası dönemde yeniden inşa edeceği savunma gücünün daha en baştan tırpanlanacağı ve ülkenin fiilen zayıflatılmış bir tampon devlete dönüştürüleceğini gösteriyor.
Kremlin’in stratejik bilançosu
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in planı “barış için temel alınabilir” diye nitelemesi tesadüf değil. Reuters ve Guardian’ın aktardığına göre Putin, özellikle cephede Kupyansk hattında ilerleme sağlandığını vurgulayarak Kiev planı reddederse Rus ordusunun “ilerlemeye devam edeceği” uyarısında bulunuyor. Moskova, sahadaki askeri momentumunu diplomatik masada koza çevirebilmiş durumda ve bu 28 maddelik çerçeveyi, kendi taleplerinin Batı nezdinde tanımlanması için bir fırsat olarak görüyor.
Stratejik tablodan bakıldığında plan, Rusya’ya 2014’ten bu yana adım adım ilerlettiği toprak ilhaklarının uluslararası düzeyde fiilen tanınması, Ukrayna’nın NATO’ya girme ihtimalinin uzun vadeli olarak ortadan kalkması, Kiev’in askerî kapasitesinin kalıcı biçimde sınırlanması ve Rusya’nın çevresinde bir “güvenlik tamponu” oluşması, Batı’nın, özellikle Avrupa’nın “savaş yorgunluğu” üzerinden Moskova’nın taleplerini sindirerek kabul etmesi kazanımlarını sunuyor.
Kyiv Post’ta yayımlanan “Trump Colludes with Putin” başlıklı görüş yazısı bu nedenle planı “Ukrayna’yı fiilen ortadan kaldıran, Rusya’ya ise istediği her şeyi veren” bir metin olarak tanımlıyor. Kiev’in sadece savaş öncesi statükoyu değil, 2014 sonrası varoluş mücadelesini de kaybettiği, buna karşılık Rusya’nın hem Sovyet sonrası alanın yeniden tanımlanmasında hem de NATO’yu geriletme hedefinde ciddi bir zafer elde ettiği bir çerçeve söz konusu.
Kiev’in açmazı ne?
Ukrayna açısından planın yarattığı baskı iki katmanlı. Birincisi, ülke topraklarının yaklaşık beşte birine denk gelen işgal altı bölgelerden vazgeçilmesi talebi, ikincisi ise bu tavizin, ABD desteğinin devamıyla ilişkilendirilmesi. Financial Times’ın haberine göre, Trump yönetimi Kiev’e planı “perşembe gününe kadar” kabul etmesi yönünde ciddi bir siyasi baskı uyguluyor, planın reddi halinde ABD’nin askerî ve mali desteğinin sınırlanabileceği iması da Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski yönetimini tarihî bir ikilemin ortasına bırakıyor.
Zelenski bu çerçeveyi “özgürlük ve onurdan vazgeçme pahasına savaşın sonlandırılması” olarak niteliyor ve Ukrayna’nın bu şekilde bir barışa zorlanmasının ülkenin sadece bugünkü değil, gelecekteki güvenliğini de riske atacağını söylüyor. Kiev’deki temel kaygı, bir kez işgal altındaki bölgeleri ve NATO hedefini terk ettikten sonra Rusya’nın gerçekten durup durmayacağı. Zira Moskova’nın 2014’ten beri izlediği model, her ateşkes ve “donmuş çatışma” döneminin, ileride yeni saldırılar için zemin olarak kullanılması şeklinde işledi.
Bu nedenle Ukrayna için mesele sadece toprak kaybı değil, ülkenin uluslararası sisteme nasıl entegre olacağı, ne tür güvenlik garantilerine sahip olacağı ve gelecekte yeniden saldırıya uğrayıp uğramayacağı. Trump planı, bu sorulara Ukrayna lehine güven verici bir yanıt üretmediği için Kiev’de geniş kesimlerce “teslimiyet belgesi” olarak görülüyor.
Putin-Trump görseli: Rus ressam Aleksey Sergiyenko
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
