Gazeteci Cenk Başlamış, Rusya ile Batılı ülkeleri tehlikeli şekilde karşı karşıya getiren Ukrayna krizinin perde arkasını Cumhuriyet’e yazdığı yazıda değerlendirdi:
Batı başkentlerinden yapılan açıklamalara, medyadaki haberlere, sınıra 100 binden fazla asker yığılmasına, ve sivillerin tahliyesine bakılacak olursa Rusya Ukrayna’yı işgal etti edecek.
Çok katmanlı krizin görünürdeki nedeni, bir zamanlar Sovyetler Birliği çatısı altında yer alan akraba iki ülkeyi savaşın eşiğine getiren Ukrayna’nın NATO üyeliğini yüksek sesle dile getirmesi. Moskova-Kiev arasında zaten son sekiz yıldır azalmayan bir gerginlik yaşanıyor. 2014 yılında Ukrayna’daki Moskova yanlısı iktidarın Batı destekli güçler tarafından devrilmesine Rusya’nın misillemesi, Karadeniz Donanmasının karargâhının da bulunduğu Kırım’ı ilhak etmek oldu. Hemen ardından, Ukrayna’nın doğusundaki Rusya yanlısı ayrılıkçılar silahlı isyan başlatarak Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetlerini ilan etti. Moskova’nın el altından desteklediği ayrılıkçılarla Ukrayna ordusu arasındaki çatışmalarda 14 bin kişi hayatını kaybettikten sonra 2014 ve 2015 yıllarında imzalanan Minsk anlaşmalarıyla ateşkes sağlandı. Anlaşmaların önemli maddeleri arasında söz konusu bölgelere özerklik verilmesi ve seçimlerin yapılması da vardı. Ancak Ukrayna’nın, sahadan sonra masada da yenilgisinin onaylanması anlamına gelen bu maddeler uygulanmadı.
Hem Kırım’ı hem de ülkesinin doğu bölgesini kaybeden Ukrayna’nın, dev komşusu Rusya’nın ezici gücüne karşı NATO kalkanına sığınmak istemesi son krizin fitilini ateşledi. NATO üniformalarını karşısında görme fikrinden dehşete kapılan Rusya, Kiev’i geri adıma zorlamak için, bir zamanlar Türkiye’nin Abdullah Öcalan’ı çıkarmak için Suriye’ye uyguladığı taktiğe benzer şekilde güç kullanmakla tehdit etmeye başladı.
Krizin öznesi Ukrayna görünse de bu aslında Rusya ile Batı arasındaki bir kapışma. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Doğu Avrupa’daki eski sosyalist ülkeleri alarak Rusya’ya adım adım yaklaşan NATO Rusları kendi sınırları içinde yaşamaya mahkûm etmek istiyor. İmparatorluk hırsından vazgeçmeyen Rusya ise, eski Sovyet coğrafyasını kendi nüfuz alanı olarak görüyor ve sınırları içinde kalmayı reddediyor.
“Bir santim bile…”
9 Şubat, tarihî bir olayın 32. yıl dönümüydü.
“Berlin Duvarı”nın yıkılmasından kısa süre sonra, 9 Şubat 1990’da dönemin ABD Dışişleri Bakanı James Baker Sovyet lideri Mihail Gorbaçov’a iki Almanya’nın birleşmesi halinde NATO’nun doğuya “bir santim bile” genişlemeyeceği sözü vermişti. Ama o sözü verdiği anda NATO’nun Avrupa’nın göbeğindeki en uç noktası olan Batı Berlin’den başlayan yayılma bugün Ukrayna sınırına dayandı. “Bir santim bile olmaz” denilen genişleme kaba bir hesapla 800 kilometreyi buldu. Tarih boyunca dış düşmanla yüz yüze gelmekten korktuğu için sınırları çevresinde hep tampon bölgeler oluşturmaya çalışan Rusya bu ilerleme karşısında dehşete kapılmış durumda.
Gelinen noktada Moskova açmazla karşı karşıya: Hem Ukrayna sorununa “ölüm kalım” meselesi gözüyle bakıyor ama hem de Batı’nın kendisini bir savaşa çekmek için tuzak kurduğunu düşünüyor.
Ukrayna NATO konusunda geri adım atmazsa bundan sonrasını Rusya’nın şu anda geçirdiği “panik atak”a yenik düşüp düşmeyeceği belirleyecek.