“Kuzenimin eşi Ermeni’ydi. Kayınpederi, ‘Ermeni olaylarını bizimkiler başlattı. Bizler onlar yüzünden mağdur olduk. İzmit’te yaşıyorduk onların yüzünden İstanbul’a taşınmak zorunda kaldık. Emperyalist devletlerin maşası oldular bizimkiler’ diye anlatırdı.”
1915 olayları ve Türkiye-Ermenistan ilişkileri üzerine bir yazı kaleme aldığımı söylediğim bir dostumun ifadeleri bunlar. 1915’te yaşananlara ilişkin iki ülkenin yaklaşımları farklı. Gerçek, Ermeni yurttaşımızın ifadelerinde saklı. Bu yurttaşımızın açık yüreklilikle dile getirdiği gerçeği Ermenistan ve diaspora Ermenileri kabule yanaşmamakta. Keza Ermenileri maşa olarak kullanan dünün emperyalist devletleri.
Ermeni yurttaşımızın, “bizimkiler başlattı” dediği Ermeni olaylarının tarihçesi özetle şöyle:
Osmanlı İmparatorluğu, yönetimi altındaki farklı kültürlere, farklı dinlere asırlar boyu saygı ve hoşgörü ile yaklaşmıştır. Bu çerçevede Osmanlı bürokrasisinde çok sayıda Ermeni görev almıştır. Dışişleri ve Maliye bakanlıkları gibi önemli kurumlarda üst düzey mevkiler kimi zaman Ermenilerce üstlenilmiştir. Ermenilerin, diğer gayrimüslim azınlıklar gibi, hak ve özgürlükleri teminat altına alınmıştır.
19. yüzyılın sonlarından itibaren Ermeniler, emperyalist devletlerin tahrik ve destekleriyle Osmanlı Devleti’ne karşı isyanlar başlatmışlardır. Dönemin emperyal güçleri Ruslar, İngilizler, Fransızlar bölgeye yönelik çıkarları nedeniyle Ermenileri kullanmışlardır.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında peşpeşe gelen isyanlar, Doğu Anadolu da başlayan Rus işgaline Ermeni ihtilalcilerin desteği, Osmanlı idaresini 1915’te önemli kararlar almaya zorlamıştır. Rus işgali altındaki bölgede yaşayan halkın daha güvenli bölgelere sevk edilerek yerleştirme kararı alınmıştır. “Tehcir” olarak bilinen Yer Değiştirme ve İskan Kanununda, herhangi bir etnik grup veya zümre zikredilmemiş, ima edilmemiştir. Bu kanun ülkesi işgal edilen bir devletin kamu düzeni ve toprak bütünlüğünü sağlayabilmek için bir yetki kanunudur. Ayrıca geçici bir kanundur.
Kanunun çıkarılmasından sonra, Erzurum, Bitlis gibi sıcak savaşın yaşandığı bölgeler ile aynı zamanda isyan bölgesi olan Sivas’tan hareket eden Ermeni konvoylar önce geçici toplama bölgelerinde buluşmuşlardır. Bu arada yaşlıların, kadın ve çocukların kağnı, at arabası ve binek hayvanlarıyla taşınması yolunda devletin bir nizamnamesi yayınlanmıştır. Güzergahlar üzerinde askerin kurduğu sahra hastanelerinde, aşevlerinde hizmet verilmiş, emniyet için her türlü tedbir alınmıştır.
Devletin aldığı bu tedbirlere rağmen göç sırasında insanlar sıkıntılar çekmişler, kayıplar vermişlerdir. Bu arada Ermeni çetelerinin bölge halkına yaptığı mezalim devam etmiştir. O savaş yılları her iki tarafın da kurbanlar verdiği, trajedilerin, acıların yaşandığı yıllardır..
O tarihlerden yıllar sonra, Ermeni terör örgütü ASALA’nın terör eylemleriyle 1970’li yıllardan itibaren çekilen acılar, yaşanılan trajediler, verilen kurbanlar gündeme getirilmiştir. Bu terör eylemleriyle birlikte, düzmece belgelere dayanılarak, Ermenilere karşı o tarihlerde bir soykırım uygulandığı propagandasının giderek yoğunlaştırıldığı bir döneme girilmiştir. 1990’lı yıllardan itibaren ise Avrupa Parlamentosu ve kimi parlamentolar 1915 olaylarını soykırım olarak gördüklerini belirten kararlar kabul etmişlerdir.
Bu gelişmeler pek çok tarihçi tarafından eleştirilmiş, tepkiyle karşılanmıştır. Örneğin İngiliz tarihçi Prof. Dr. Andrew Mango’nun (1926-2014) Ermeni iddiaları ile ilgili şu görüşleri dikkat çekicidir:
“Ermeni iddialarının amacı siyasidir. Orası açık. Ve bir değil birkaç amacı var. Biri bütün dünyaya yayılmış Ermeni milletini bir arada tutmak ki soykırım iddiaları Ermeni kimliğinin bir öğesi, bir temeli haline gelmiştir. İkincisi, Ermeni milliyetçilerinin kabahatini unutturmak. Çünkü Ermenilerin başına ne gelmişse, milliyetçi önderlerinin yanlış hesaplarından gelmiştir.
Katliamlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun gerilemesinden sonra başladı. İlk katledilen insanlar Müslümanlardı. Halbuki o zaman kendisini Hristiyan bilen Batı, bunu gözardı ediyor ve Osmanlıların gerilemesine sanki yalnız ve yalnız Hristiyanların kurtuluşu gözüyle bakıyordu. Aynı tutum uzun müddet sürdü.
Şimdi sorulması gereken soru şudur: Niçin 800 küsür yıldan sonra iki millet arasında böyle bir kavga başlamış olsun? Çünkü Ermeni milliyetçileri diyorlar ki ‘Türkler bizi daima ezmişler’. 800 yıl boyunca Ermenileri ezmeyen bir millet, niçin durup dururken 19. yüzyılın sonlarında Ermenileri ezmeye başlasın? Tabii ki bu hiçbir şekilde doğru değildir. 19. yüzyılın sonlarında vukua gelen hadiseler, Ermeni milliyetçiliğinin baş göstermesinin neticeleridir.”

Amerikalı tarihçi Prof.Dr. Justin Mc Carthy de sözde Ermeni soykırım iddialarıyla ilgili olarak şu görüşleri vurguluyor:
“İnsanların soykırımdan anladığı, Hitlerin Yahudilere yaptığıdır. Birçok insanı öldürmek ve bir gruptaki insanları öldürmeye çalışmaktır. Ama, Türklerle Ermeniler arasında yaşanan, aslında bu değil, bunun bir soykırım olmadığını bize gösteren birçok neden var. Temel nedenlerden biri, Ermenilerin hayatta kalmış olması, Suriye ve Irak’a gönderilen Ermenilerin çoğu hayatta kaldı. Öldürülebilirlerdi ama öldürülmediler. Türk ordusu ve insanları, bu insanları besledi.”
Kimi parlamentolarda alınan kararlara duyulan tepkiye bir örnek de 2007’de silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Ermeni Agos gazetesi Genel Yayın yönetmeni Hrant Dink’ e ait. Dink’in yıllar önceki şu çağrısı önemli:
“Fransız Senatosunun kararı mı? Amerikan Senatosunun kararı mı? Kim reçeteyi verecek, kim bizim doktorumuz? Ermeniler Türklerin doktoru, Türkler de Ermenilerin doktoru, bunun dışında, doktor, ilaç, hekim yok. Diasporaya sesleniyorum, Ermenilere şunun için sesleniyorum. 1915’e takılıp kalmayın. Orada artık bir Ermenistan gerçeği var, kendi soyunuzun, halkınızın gerçeğini düşünüyorsanız, bakın ki sizler de bizler gibi bu iki toplumun birbirleriyle nasıl barışık yaşar bunun için çaba sarf edesiniz.”
İki toplumun birbirleriyle barışık yaşama yolları yıllar sonra araştırılmaya başlandı.Bu çerçevede Türkiye, barış ve iş birliğinin sağlanması amacıyla Ermenistan’a elini uzattı. .
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1915 olaylarına ilişkin her yıl yayınladığı mesajlarda, Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı topraklarında yol açtığı yıkımın, hafızalarda derin izler bıraktığını belirtir. Erdoğan mesajlarında, Birinci Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı olumsuz şartlarda hayatını kaybeden Osmanlı İmparatorluğu vatandaşı Ermenileri anar, torunlarına taziyelerini iletir. Cumhurbaşkanı ‘Ecdadımızdan bize miras kalan huzur ve barış ikliminin devamı, ancak müşterek gayretlerimizle mümkün olabilir’ der.
Cumhurbaşkanı 24 Nisan’ın 110. yıl dönümünde, aynı barış, iş birliği mesajını verdi. Erdoğan Ermeni Patriği Sahak Maşalyan’a gönderdiği mesajda, “Ermeni Toplumu’nun geçmişte yaşadığı acıları samimiyetle paylaştığımı yineliyor, Birinci Dünya Savaşı’nın zorlu şartlarında hayatlarını kaybeden Osmanlı vatandaşlarını saygıyla yad ediyor, torunlarına bir kez daha taziyelerimi iletiyorum” dedi. Geçmişin acı hatıralarının bugünü esir almaması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “86 milyon olarak, geleceğimizi beraber inşa etmemiz gerektiğinin farkındayız” dedi. Tarihten husumet çıkarmak isteyenlerin emellerine ulaşamadıklarını vurguladı.
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ise yayınladığı mesajda, “Ermeni soykırımın kurbanlarının 1915’ten itibaren yoğunlaşan katliamların ve kitlesel tehcirlerin kurbanı oldular” ifadelerine yer verdi. Başbakan mesajında, gelişmiş, egemen, güvenli, sınırları belirlenmiş ve çizilmiş bir Ermenistan Cumhuriyeti’nin önemini vurguladı. Devlet ve devlet çıkarlarını, “uluslararası bir şekilde tanınan sınırlara sahip bir Ermenistan Cumhuriyeti, komşularıyla düzenlenmiş ilişkiler, açık sınırlar, barış, çalışma, refah, özgür ve korunmuş bir vatandaş” olarak tanımladı….
Diğer yandan 110. yıl dönümü vesilesiyle kimi ülkeler mesajlar yayınladılar. Bu çerçevede, ABD Başkanı Trump, 1915 olaylarını “büyük felaket” olarak nitelendirdi. Fransa Cumhurbaşkanı, “soykırım kurbanlarını analım ve anılarını canlı tutalım” dedi. İtalya Başbakan yardımcısı Salvini, “tarihte bir yara” olarak nitelendirdi. Yunanistan Başbakanı Mitsotakis, ” soykırımda” hayatını kaybedenleri saygıyla andıklarını söyledi. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zaharova,” Ruslar kardeş Ermeni halkının acısını her zaman kendi acıları olarak algıladılar” diye konuştu.
Ermenistan ve Ermeni diasporasının güçlü olduğu ülkelerde Türkiye aleyhtarı gösteriler düzenlendi. Amerika Ermeni Ulusal Komitesi, Trump’ın açıklamasında “soykırım” ifadesine yer vermemesini kınadı ve Türkiye’nin baskısına boyun eğmekle suçladı.
Dışişleri Bakanlığı ise, “bazı ülkelerin yetkililerince 1915 olaylarına ilişkin yapılan beyanları” reddettiğini açıkladı. 1915 olaylarının hakkaniyetli ve bilimsel şekilde incelenmesi amacıyla arşivlerini açan ve Ortak Tarih Komisyonu kurulmasını öneren Türkiye, yapılan tek taraflı açıklamaları her daim reddetmiştir.
Ermeni toplumunun Birinci Dünya Savaşı’nın zorlu şartlarında yaşadığı acıları paylaşan ve hayatlarını kaybedenleri saygıyla yad eden Türkiye, tarihi gerçekleri çarpıtan açıklamaların uluslararası hukuka aykırı olduğu görüşünde. Geçmişteki acıların siyasi saiklerle istismar etmeyi amaçlayan bu tür girişimlerin hiçbir hükmü olmadığını savunuyor.
Radikal çevrelerin tarihten husumet çıkarma yönündeki çabalarının teşvik edilmemesi gerektiğine inanıyor. Bu tür tarafgir, ön yargılı açıklamaların iki toplum arasındaki uzlaşı çabalarına zarar verdiğini düşünüyor. Türkiye-Ermenistan arasında devam eden normalleşme sürecine destek olunmasını, halklar arasında daha yakın ilişkilerinin nasıl kurulabileceğinin araştırılmasını, sürece zarar verebilecek dış müdahalelerden kaçınılmasını istiyor.
Türkiye, keza, asılsız Ermeni iddialarını çürüten araştırmaların yapılmasına önem veriyor. Bu çerçevede son yıllarda tarihçiler, akademisyenler, uzman araştırmacılar tarafından arşivlere dayanarak pek çok kitap yayınlandı. Üniversiteler, düşünce, araştırma kuruluşları bu konuya el attı.
Güney Kafkasya’da kapsamlı barış ve iş birliği ortamının yaratılmasına yardımcı olacağı ve bölgenin istikrarına katkıda bulunacağı inancıyla da Türkiye Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesine önem vermekte. Bu düşünceyle Türkiye, bazı adımlar atmakta ve güven arttırıcı önlemleri tek taraflı olarak uygulamaya koymakta.
II. Karabağ Savaşı sonrası oluşan uygun siyasi konjonktür çerçevesinde, ilişkilerin kademeli olarak normalleştirilmesi için ön koşulsuz olarak Ermenistan’la doğrudan diyaloga başlandı. Gerçekleşen görüşmeler sonucu 2 Şubat 2022 tarihinden itibaren doğrudan uçuşlar başladı. 1 Temmuz 2022 tarihinde Türkiye-Ermenistan sınırının üçüncü ülke vatandaşlarına açılması ve iki ülke arasında havayolu kargo ticaretinin başlatılmasına karar verildi.
Karabağ savaşı boyunca ve sonrasında Azerbaycan’a destek veren Türkiye, Azerbaycan ile Ermenistan arasında barış anlaşmasının gerçekleşmesi için de çaba harcıyor. Barış anlaşması imzalanmasının, normalleşme sürecine olumlu katkı sağlayacağını düşünüyor.
Son dönemde bölgede yaşanılan gelişmeler, bölgesel huzur, iş birliği, barış, umudunu güçlendirecek, saygı ve hoşgörüyü yüceltecek nitelikte. Ankara ile Erivan arasındaki normalleşme sürecine de yeni bir ivme kazandıracak bu barış ve iş birliği umudu tüm taraflarca en iyi şekilde değerlendirilmeli, desteklenmeli.
İlgili yazı:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: