Rusya’nın yakın geçmişi sayılabilecek son 30-40 yılda halkın en çok nefret ettiği politikacılar listesinde son Sovyet lideri Mihail Gorbaçov kuşkusuz birinci sırada yer alıyor.
Gorbaçov iktidarda bulunduğu 1985-1991 yılları arasında yurt dışında çok popüler bir politikacı olsa da ülkesinde ilk zamanlar hariç hiç sevilmedi. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri olduğunda aslında önce halkı heyecanlandırmayı başarmıştı. Ülkenin sorunlarına koyduğu teşhisler ve çözüm önerileriyle söz özgürlüğünü savunan konuşmaları insanlarda umut yarattı. Ancak savunucusu olduğu reformların yaratabileceği depremden korktuğu için frene basınca ve bir adım ileri iki adım geriye gitmeye başlayınca halkın güvenini kaybetti, ülkeyi çıkmaza sürükledi ve nefret edilen bir figüre dönüştü.
Gorbaçov’un tartışmasız birinci sırada yer aldığı halkın nefret ettiği politikacılar listesinde ikinci sırada yer alan kişi ise, ülkesi dışında fazla tanınmayan Anatoliy Çubays.
Rus halkının gözünde Çubays, 1990’larda yaşanan ve milyonlarca kişinin yoksullaşmasına yol açan yağmalama ve kaos döneminin mimarı.
Gorbaçov’un istifa etmesinin ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Rusya’da iktidar gelen Boris Yeltsin, 1 Ocak 1992 tarihinde piyasaya ekonomisine geçilmesi kararı aldı.
Yeltsin’in ekibinin önünde zorlu bir görev vardı: 74 yıl kumanda ekonomisiyle yönetilen ülkede kapitalizmi kurmak. İronik bir durumdu, piyasaya ekonomisine geçme sorumluluğu üstlenenlerin hiçbiri kumanda ekonomisinden başka bir sistemde yaşamamıştı, teorik bilgiler dışında hiçbir deneyimleri yoktu.
Başbakan Yardımcısı göreviyle Çubays, günümüzde orta yaş ve üzeri olanların şu an bile nefretle hatırladığı özelleştirme çekleri uygulamasını başlattı. Kağıt üzerinde sistem basitti: 10 bin ruble değer taşıyan çekler yardımıyla vatandaşlar özelleştirilen işletmelere ortak olacaktı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı ve bazı “uyanık” girişimciler çekleri, ne yapacaklarını tam anlayamayanların elinden kolayca toplayarak milyon dolarlık işletmeleri sudan ucuza ele geçirdi. Zaten siyasi, ekonomik ve etnik kaos içinde bulunan ülkede kısa sürede iki grup oluştu. Piyasa ekonomisine geçilmesinin faturasını ödemek zorunda bırakılan milyonlar ve bir avuç yeni zengin. O kadar büyük haksızlık, adaletsizlik ve yolsuzluk yapılmıştı ki, 1990’larda zengin olan neredeyse herkesin serveti şaibeliydi.
O dönemde özdeşleşen Çubays, 1996 başında görevden ayrıldı. Ancak o yıl başkanlık seçimleri yapılması gerekiyordu ve yaşanan kaosun sorumlularından biri olarak görülen Yeltsin’in halk arasındaki desteği yüzde sıfıra yakındı! Çubays’ın seçim kampanyasının sorumluluğunu üstlenmesiyle öyle bir hava yaratıldı ki Yeltsin kaybederse iktidara komünistler gelecek ve iç savaş çıkacaktı. Sonuçta iç savaş korkusu iktidara duyulan nefrete ağır bastı ve Yeltsin mucizevi bir şekilde seçimi kazandı. Oysa aslında komünistler ne gerçek komünistti ne de iktidara gelseler bile iç savaş çıkacaktı.
1998 yılında Rus enerji tekeli RAO UES’in başına getirilen Çubays bu görevi Yeltsin’den koltuğu devralan Vladimir Putin döneminde de sürdürdü ve şirketi özelleştirdi.
Çubays, 2008-2020 tarihleri arasında ROSNANO’nun başkanlığını üstlendi, hemen ardından Putin’in uluslararası kuruluşlarla ilişkilerden sorumlu temsilciğine atandı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden kısa süre sonra İstanbul üzerinden İsrail’e gitti ve orada yaşamaya başladı. Çubays, savaşı protesto ederek görevi bırakan en üst düzey Rus yetkili oldu.
Ama geçmiş peşini bırakmadı: Başkanlığı yaptığı ROSNANO’nun açtığı dava dün sonuçlandı ve mahkeme şirketi zarara uğrattıkları gerekçesiyle Çubays’le şirketin diğer yöneticilerinin 61 milyon dolarlık mal varlığına el konulmasına karar verdi. Çubays, okullarda kullanılacak tabletlerle ilgili bir proje geliştirmiş ve Putin’i ikna etmişti. Ancak proje hiçbir zaman uygulanmadı, devlet zarara uğradı.
Bu gidişle, şu anda 69 yaşında olan Çubays’in bir daha Rusya’ya dönmesi zor görünüyor…
İlgili yazı:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: