Açlık sebep… Sokak sonuç!-Mustafa Balbay (Cumhuriyet)
“Önümüzdeki ayları, yılları şekillendirecek günlerin içindeyiz. İçimizde birbiriyle yarışan iki duygu var:
– Güzel ülkemiz hâlâ böylesine vicdansız, vahşi hukuksuzluklara mı sahne olacak hüznü…
– Milletin uyanışının, itiraz sesini yükseltişinin yarattığı tarifsiz umut ve mücadele sevinci…
Birincisi durum, ikincisi çözüm.
İkisinin toplamı içinden geçtiğimiz gerçek.
Saray’ın hedefi ise şu:
Mevcut cumhurbaşkanının seçilmesinin garanti olduğu, göstermelik bir iki adayın yanına konduğu çok adaylı seçim! Bunun somut örneği dibimizdeki Suriye’de yaşandı. 26 Mayıs 2021’de yapılan seçimlerde üç aday vardı; mevcut başkan Beşşar Esad ve adaylığı kabul edilen Ahmet Marey ile Sallum Abdullah. Beş adayın da başvurusu kabul edilmedi. Sonuç; Esad yüzde 95!”
CHP dünyayı ‘görüyor’ ama ‘sokakta’ kalıyor?-Nedred Ersanel (Yeni Şafak)
“… Batı’dan İmamoğlu vakasına gelen cılız eleştirilerin, medya veya siyasiler fark etmez, ‘kaynak kodu’ hep akılda tutulmalı. Hepsi Bidencı’dır. ‘Eski dünya’ diye okunur…
Şimdi; her iki yayın organının da aidiyetleri vardır. Nitekim Politico’daki yazı bir CHP milletvekili eliyle kaleme alınmıştır. Türk iç siyasetine ilişkin yorumları açık taraftır…
Yine de, her ikisi de küresel jeopolitikteki değişimi hissediyorlar. Vurgulamak istediğimiz odur. “Onlar bile” diyoruz. ‘Anlıyorlar’ demiyorum, ‘çözüm önerilerinden’ yine “eski metotlara/alışkanlıklara” sadık kaldıkları görülüyor. Hem yeni dünyayı görüp hem ‘sokağa davet etmenin’ Ekrem İmamoğlu’nun siyasi mevtasının üzerinde dans etmek olduğunu görmüyorlar. Yapacak bir şey yok…”
Çağlayan’da İmamoğlu’na saygı, yargıçları durduran cümle, ah gazeteciler-Yalçın Doğan (T24)
“Şaşkınlıkla avukatına bakıyor Ekrem İmamoğlu Çağlayan Adliyesi’nde ifadesi alınırken. Avukatı Fikret İlkiz ifadenin tam olarak yansıtılmasını, metnin düzeltilmesini isterken, “bizi korkutamazsınız” diye sert tepki gösterince, İmamoğlu şaşırıyor.
Şaşırmakla kalmıyor, ifade boyunca avukatların sözünü hep dinliyor.
Savcılar ise, son derece saygılı.
Emniyet’te bulunduğu süre içinde polislerin gösterdiği nezaket gibi.
Meydanlarda insanlara biber gazı ve basınçlı su sıkan, cop sallayan polisler gitmiş, yerlerine uzaydan polisler gelmiş gibi!..
Aynı saygı Çağlayan’da duruşma sırasında da devam ediyor.
Yargıçlar duruşma salonunda İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu, çocukları ve CHP lideri Özgür Özel ile kucaklaşmasına, sohbet etmesine göz yumuyor.
Oysa, böyle bir adet yok.”
Kazan dibin kara, seninki benden kara-İsrafil Bayrakçı (Milli Gazete)
“Gelinen bu noktada tarafların vebali çok büyük. Lakin kimse ayranım ekşi demiyor. Kazan dibin kara, seninki benden kara diyerek toplumun kutuplaşması ve ayrışmasındaki kaynayan kazanın altına odun atmaktalar.
İktidar tarafı her zaman bekadan söz eder ama bu bekanın menfaat ve koltuk bekası olduğu da her haliyle ortadadır. Evet bu ülkede kimse layüsel değildir. Tabii ki herkes hesap verecek. Kanunlar önünde ispat edilen suçların da cezasını çekecektir. Burada hemen herkes hemfikirdir. İtiraz eden de olamaz. Yalnız olayların akışına bakıldığında diploma iptalinin, gözaltıların akabinde tutuklama tarihlerinin de tesadüfi olmadığını da aşikâra gösteriyor. Hele de Cumhuriyet Halk Partisi’nin ön seçimle aday belirleme gününe denk gelmesi de manidardır.”
‘Gözaltı’ sosyolojisi-Şükrü Aslan (BirGün)
“1980 askeri darbesini takip eden günlerde, çoğu evlerde TV olmadığı için genellikle radyo dinlenir, gündelik siyasi gelişmeler oralardan takip edilirdi. Televizyon ve/veya radyo başında toplanıp her gün haber ajanslarını dinlemek bir ortak davranış gibiydi. Hatta TV bulunan evler, ‘ajans saatleri’nde konu komşunun toplanma mekânlarına dönüşürdü. Herkes büyük merakla haberleri dinler ve bu seremoni genellikle sessizlik ve hüzünle biterdi. Çünkü çoğu kişi için bir tanıdık, bir yakın ya da hiç tanımasa bile üzüntü duyacağı birilerinin gözaltına alındığına dair haberler izlenir/dinlenirdi.
Bütün bu haberlerin öncesi ve sonrasında ‘milli birlik ve bütünlük’ söylemi ise eksik olmazdı. Sanki her gün bir ‘milli savaş’a gidiliyormuş gibi ‘yüce milletin’ kahramanlıkları anlatılırdı. Zaten TV ve radyolardaki günlük programlar mutlaka İstiklal Marşı ile biterdi. Tuhaf ama askeri rejimi yöneten darbeci generallerin konuşmalarında ‘demokrasinin daha güçlü biçimde inşa edileceği’ vurgusu da muhakkak yer alırdı.”
Hiçbir şey yok sanki sadece küfür edilmiş gibi anlatıyorlar-Can Ataklı (Nefes)
“Halk günlerdir ayakta.
CHP’lilerin bile tahmin edemediği, iktidarın aklına bile getirmediği bir büyük olay yaşanıyor.
Her gece ülkenin birçok yerinde milyonlar son derece barışçıl, akıllı, sağduyulu protesto eylemleri yapıyor.
Bu gösterilerde en küçük bir saldırı, taşkınlık yok.
Sadece protestoların sonuna doğru polisin güya “izinsiz gösteriye kalkışan” bazı gruplara su ve gaz sıkması var.
Bunların da neredeyse tamamı aklı başında kalabalıklar ve bazı yerlere anında koşan CHP milletvekillerinin sağduyulu yaklaşımları sayesinde önleniyor.
Ancak yandaş medya ne Saraçhane’ye toplanan bir milyonu aşkın kişiyi ne de ülkenin çeşitli yerlerinde protesto eylemi yapan on binleri haber yapmıyor.
Hepsi gösteriler sonunda polisin saldırısıyla yaşanan olayların görüntülerini veriyor ve CHP’yi, alanlardaki milyonları “vandallıkla, provokatörlükle, terörist olmakla” suçluyor.
İnsaf yani.
Bunun üstüne bir de “küfür edebiyatı” geldi.”