Fuad Safarov, Moskova
Rusya Komünist Partisi yayın organı Pravda gazetesinin köşe yazarı Sergey Kojemyakin, Türkiye’de iktidarının cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar oy kaybedeceği korkusuyla halkın dikkatini başka yöne çekmeye çalıştığını ileri sürdü
Kojemyakin gazetede yer alan “Demagoji kasılmaları” başlıklı yazısında, seçim öncesi yaşanan gelişmeleri yorumladı. Rus gazeteci, “Derin krizler, protestolar ve iktidarın popülaritesinin düşmesi; işte seçimlerden bir yıl önce Türkiye’de durum böyle. Yenilmekten korkan iktidar, muhalefeti bölmeye ve dış politika maceralarıyla halkın dikkatini başka yöne çekmeye çalışıyor” diye yazdı.
Ülkedeki durumu, “yoksulluk sınırının da ötesinde” diye nitelendiren Kojemyakin, “Kapitalizm başlangıcından bu yana doğasından kaynaklanan iç mücadelelerden kurtulamadı. Daha güçlü burjuva ülkeler, zayıf oyuncuları boyundurukları altına aldı. Yüzyılın başında Türk burjuvazisi iddiasını ilan etti. Enerjik siyasetçi Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP de bu iradenin uygulayıcısı oldu” dedi.
Bu hedeflere ulaşılmasının, manevi yerli değerlerle “imparatorluk ihtişamı”nın yeniden canlandırılması ve yoksulların korunması konularında spekülasyonlar yapan AKP ideolojisi sayesinde kolaylaştığını savunan Kojemyakin, “Popülizm sermayeye destek vererek, ülke içinde kârını artırmasına ve yurt dışında da Suriye’den Orta Asya’ya kadar uzanan büyük bir bölgede genişlemeye olanak sağladı” diye yazdı.
AKP’nin iktidar yıllarına devletin sosyal görevlerden kaçınmasının ve özelleştirmelerin damga vurduğuna işaret eden Rus gazeteciye göre, kapitalizmin küresel başarısızlıkları iç sorunlarla birleşerek Türkiye’de son yılların en kötü krizine yol açtı.
Kojemyakin, “Resmi verilere göre yıllık tüketici enflasyonu yüzde 60’ı aştı. Gıda fiyatları yüzde 70, ulaşım, yakıt ve elektrik fiyatları iki katından fazla arttı” dedi.
“İktidar, her şeyi ‘nesnel faktörlere’ bağlayarak sorumluluk üstlenmiyor. Erdoğan’a göre küresel bir sorun olan enflasyon, muhalefet tarafından abartılıyor” diyen Kojemyakin şöyle devam etti:
“Merkez Bankası rezervlerinin 16 milyar dolara yükselmesini başarı olarak gösteriyorlar ama borçlar hesaba katıldığında varlıklar çoktan gitti. İddiaların aksine, krizin sorumluluğu hükümette. Örneğin, devlet sübvansiyonları kaldırılmasa, köylüler için vergi kolaylıkları bırakılmasa ithal yakıt ve gübre fiyatlarındaki artışın tarıma verdiği zarar bu kadar büyük olmazdı. 2019’da Türkiye’de 17 milyon yoksul insan vardı ki bu, nüfusun yüzde 20’si demek.”
Mevcut krizin durumu daha da kötüleştirdiğine işaret eden Rus gazeteci, “İktidar medyası halkın sesini çıkarmasını engellemek için diğer ülkelerdeki boş rafların görüntülerini ve Erdoğan’ın ‘Batı’da işler daha da kötü’ açıklamalarını yayınlıyor ama Avrupa Birliği’nde enflasyonun neredeyse on kat daha düşük olduğunu anlatmıyor” diye yazdı.
Erdoğan’ın popülaritesindeki düşüşün doğal hale geldiğini savunan Kojemyakin’e göre seçmenlerin üçte birinden azı kendisine oy vermeyi düşünüyor.
Pravda’daki yazının son bölümü şöyle:
“Reytingleri artırmanın bir başka yolu da da demagoji. İnsanlar gelecekteki refahın görüntüleriyle baştan çıkarılıyor. 2053 stratejisi de böyle bir yem oldu. Erdoğan’a göre Türkiye Londra’dan Pekin’e, Sibirya’dan Güney Afrika’ya ulaşım ve altyapı yollarını birbirine bağlayan Avrasya’nın merkezi ve lojistik bir süper güç olacak. Yüzyıllardır Türkiye’yi zayıflatmak isteyen bir düşman imajı propagandada önemli rol oynuyor. Yetkililere göre ekonomik zorluklar dış kaynaklı. Ancak hükümetin kendisi Batı ile pazarlıklara girişiyor. Bu adımların elbette halkın çıkarlarıyla hiçbir ilgisi yok. Hedefleri, yetkililerin başarısızlıklarını gizlemek ve daha fazla sömürü olasılığını korumak. Egemen sınıfın bu siyaseti Türk komünistler tarafından teşhir ediliyor.”