Türk sözcüğünün bilim çevrelerince kabul edilen ilk kullanımı Milattan Sonra (M.S.) 1. yüzyılda Pomponius Mela ve Plinius adlı Romalı tarihçilerce yapılmıştır.
Azak’ın doğusunda yaşayan insanlar Turcae/Tyrcae adı ile kayda geçmiştir. Bu tarihte oralarda yaşayan “Türkler” kimlerdi acaba? Dağılan Hiong-noi İmparatorluğu’nun bakiyeleri mi? Yani Romalı tarihçiler Hunlardan arta kalanlara mı bu adı veriyordu? Muhtemelen öyle. Türk sözcüğüne yakın ifadeler Çin kaynaklarında ise Milattan Önce (M.Ö). 3. yüzyılda geçmektedir. Türk sözcüğü Çin yıllıklarında T’ieh-lê, T’u-cüeh, Ting-ling şeklinde değişik biçimlerle ifade edilmiştir.
Onlar kendilerine ne ad veriyordu derseniz bu bilinmiyor. Yani ne Turcae/Tyrcae ne de T’ieh-lê, T’u-cüeh, Ting-ling sözcükleri/adları onlara bir şey ifade etmiyordu galiba. İlginç değil mi? Bazı kaynakları tarayarak aşağıda okuyacağınız bilgileri edindim.
Türkçe kaynaklarda
Eldeki belgelere göre Türk adının resmî olarak ilk kullanımı 6. yüzyıldaki Göktürk Devleti’nde görülür.
Türk adı Orhun Yazıtlarında Türük olarak geçer. Türkçe belgelere göre Türk adı ilk defa Cücen Kağanlığı’nı yıkıp Göktürk Kağanlığı’nı kuran kabileye (Aşina olarak da bilinir) verilmiş.]
Türk adı, Göktürk egemenliği altında bulunan Türk veya Türk olmayan kişilere verilen siyasi bir ünvan olarak kullanılmış. Daha sonra, Türklerle bağlantı kuran Müslümanlar tarafından Orta Asya’daki Türkçe konuşan çoğu boya/kabileye bu isim verilmiş.
10. yüzyıla ait Uygurca metinlerde Türk, “güç, kuvvet” anlamında kullanılmış. Ancak Göktürk Kağanlığı’nın çözülmesinden iki yüzyıl sonrasına ait olan bu kullanımın, reel bir gerçeklikten çok siyasi/tarihi bir referansa sahip olması olasılığı güçlü. Tarihe dikkat edin, 10. yüzyıl…
Anlamına ilişkin
Çinliler Türk kelimesini kendi fonetiklerine göre ancak “T’u-kue” veya “T’u-chüeh” şeklinde yazabilmiş. Görüldüğü üzere bu kelimede fazla ve eksik harfler bulunuyor. Ayrıca bu sözcük tek değil, çift heceli görünmekte. Bundan da anlaşıldığı üzere Çinliler “T’u-kue” kelimesini, “Türk” değil, “Türük” veya “Türküt” sözcüğünün karşılığı olarak yazmış.
İslam kaynaklarında Türklerin Ye’cüc-Me’cüc seddinin arkasında “terk” edilmiş olduklarından bu adı aldıkları belirtilmiş. Bu savı öne sürenler etimolojik açıdan da desteklenebilirliği söz konusu olan Arapçadaki Türk= (atrāk) isminin ”trk” kökenli bir kelime olmasını kanıt olarak gösteriyor. Trk kökünden türeyen kelimelere baktığımızda bir şeyi bırakmak, terk etmek anlamlarına geliyor; (Tark): “bırakma, bırakıp gitme” (matrūk): “bırakılmış, terk edilmiş”, (mutārakat): “bırakışma, kavgayı terk etme”.
Tarihçilerin görüşleri
Bir de Türkologların konuya ilişkin görüşleri var:
Louis Bazin, Türk kelimesi “Törük” veya ”Türük”, “var olmuş, şekil kazanmış” anlamlarına gelmektedir derken Arminius Vambery, “Türk”, Türkçede “türemek” kelimesinden türeyip “türe”, “töre” kelimesi ile de bağlantılıdır ve “yaratılmış” “yaratık” anlamına gelmektedir, “Törük” kelimesinde “ö” sesi zamanla “ü”ye dönüşerek, kelime “türük” şeklini almıştır, der.
İslam Ansiklopedisi’nde ise tarihçi Ahmet Taşağıl, Türklerin çok sayıda kavimle teması sonucunda Türk sözcüğünün farklı milletlerin kaynaklarında çeşitli şekillerde yazıldığına, Türk adının Göktürk (Kök-Türk) devletiyle resmi bir kimlik kazandığına ve bu devletin adının Kök-Türk değil Türk olduğuna ve bazen yazıtlarda “türük” şeklinde yazıldığına dikkat çeker.
Tarihçi İbrahim Kafesoğlu “Türk” kelimesinin 6-8. asırdan önce yalnız çift heceli söylendiği, daha eskiden ise, “törük” şeklinde olabileceğini belirtmekte.
Z.Gökalp’in Türk sözünü ‘türeli’ (kanun ve nizam sahibi) diye açıklamasına, W. Barthold’un da yatkın olduğu görülmekte. Cins isim halinde çok eskiden beri Türkçede mevcut olması gereken Türk kelimesinin Altaylı kavimleri ifade etmek üzere 420 tarihli bir Pers metninde, daha sonra, yine cins isim olarak, 515 yılı olayları dolayısıyla Türk-Hun (Kudretli Hun) tabirinde zikredildiği ileri sürülüyor. Bu sava karşın şu soru sorulacaktır doğal olarak: Türk sözcüğü Pers metninde niçin bir sıfat olarak kullanılıyordu?
Doerfer’e göre: Türk kelimesini Türk devletlerinin resmi adı olarak ilk kullanan siyasi teşekkül Göktürk İmparatorluğu’dur. Bütün bunlar Türk adının aslında belirli bir topluluğa mahsus kavmī bir isim olmayıp siyasi bir ad olduğunu ortaya koyuyor.
Çeşitli Sözlüklerdeki Türk Kavramı
Sözlükler incelendiğinde ise; Clauson’a göre Türk sözcüğü köken olarak isimdir ve anlamı olgunluk noktasında en üst düzeye ulaşmaktır. Ancak sıfat olarak daha sık kullanılır. Bir meyvenin tamamen olgun olması ya da bir kişinin hayatının, gençliğinin baharında olması anlamlarına gelecek şekilde kullanıldığını birkaç örnekle de desteklemiştir:
‘türk bolsam erdüm senün birle ğazilık kılğam erdi’ (Eğer hayatımın en olgun döneminde olsaydım, seninle İslam için mücadele etmeye giderdim.)’
‘türk üzüm’ (üzümlerin tamamen olgunlaştığı zaman)
Bu kelimenin etnik grup olan Türk ile aynı olduğu ileri sürülmüştür.
Tüm bunları okuduktan sonra Türk sözcüğünün özel ad mı yoksa sıfat mı olduğu konusunda kafanızda bir soru işareti oluşmuştur sanırım, en azından bende oluştu. Çünkü bu kadar çok boya Türk denmesinin bir nedeni olmalı, onlar bu adı hiç kullanmamış üstelik, Köktürkler hariç. Niye diğerlerine de Türk demiş Romalı tarihçiler o zaman?
Sanırım onlar işlerini kolaylaştırmak için bu adı kullanmış, doğudaki bu yeni insanlara Türk demişler. Otmanlı da (Niye Otmanlı yazdığıma ilişkin yazıma bakılabilir) tüm Avrupalılara Frenk diyordu. Yani Fransız, Alman, İsveçli diye ayırmıyordu. Romalı tarihçilerin yaptığı biraz böyle sanki.
Türk sözcüğünün özel bir anlam taşıdığını düşünüyorum ama sıfat olarak kullanılmış olmasını da gözden uzak tutmamalı.
Otmanlı devleti, Selçuklu devleti, Oğuz Yabgu devleti, Uygur devleti, Hazar devleti vb. kendisine Türk adını vermemiş, çünkü boy adları var, ama tüm diğer uluslar onları Türk diye niteliyor, niçin böyle yapıyorlar peki? Çünkü aynı kökenden geldiklerini düşünüyorlar onun için de tümüne ortak bir ad veriyorlar: Türk.
Batılılar için Asya Hunları da Türk, Oğuz Devleti de Türk, Hazarlar da Türk, Selçuklular da, Otmanlılar da Türk. Bu özel adı tarihte ikinci kez devlet adı olarak kullanan ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmuş. Bu biraz olayın kimyasını bozmuş sanki. Çünkü diğer boylar ortak köken olarak kabul ettikleri sözcüğün, sıfatın böyle kullanılmasıyla biraz açığa düşmüş.
Türk sözcüğünü acaba gerçek anlamında kullansaydık daha mı iyi olurdu demekten kendini alamıyor insan. Örneğin Türk Dünyası dediğiniz zaman Türkiye Cumhuriyeti kökenli bir dünyadan mı söz ediyorsunuz sorusu ile karşılaşıyorsunuz. Çünkü ortak ad şu anda Anadolu’da yaşayan milletin resmi adı durumunda. Yani diğer Türk milletleri/boyları kendi adlarını bu dünyanın içinde göremiyorlar. Oysa Avrupa ya da Amerika gibi kullanılsa Türk sözcüğü çok daha benimsenecek gibi duruyor. Biliyorum bu sözcükler kıta adı ama örnek olsun diye verdim yani hiçbir Fransız veya Alman ya da İspanyol Avrupalı adından rahatsız olmuyor. Ya da hiçbir Kolombiyalı, Brezilyalı veya Perulu Amerikalı adından rahatsız olmuyor. Yani böyle bir durum oluşsaydı keşke diyorum, çünkü Türk sözcüğü tüm boylar için çok önemli bir sözcük onu kendi tekelinize alırsanız önemini düşürmüş oluyorsunuz gibi geliyor bana. Cumhurbaşkanının çok sevdiği ve yerli yersiz kullandığı “dünya beşten büyüktür” sözünden esinlenerek ben de “Türk’ün kapsamı, Türkiye Cumhuriyeti’nden büyüktür” diyeyim.
Herkese keyifli günler.
KAYNAKLAR
– https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_(etimoloji)
– https://gcris.pau.edu.tr/bitstream/11499/923/1/Tuba%20Tursun.pdf