Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Kadın Gazeteciler Komisyonu 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü öncesinde “Şiddet, Toplumsal Ruh Sağlığı, Siyaset ve Medya İlişkisi” başlıklı bir toplantı düzenledi.
Kadına yönelik şiddetin toplumun ruh sağlığıyla, siyasetle ilişkisinin değerlendirildiği toplantıda, şiddetin medyaya nasıl yansıdığı değerlendirildi. Medyanın cinsiyet eşitlikçi bir dilin kullanımının sağlanması için neler yapılması gerektiğine dikkat çekildi.
Toplantıda konuşan TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, ”Demokrasinin bir türlü yeşeremediği yaşadığımız ülkenin korku ikliminde kadına, çocuğa, sağlık çalışanlarına, gazetecilere, emekçilere, hayvanlara ve yeşile yönelik şiddet sarmalının içindeyiz. İktidarın kamu yararına olmayan eylemlerinin haberleştirilmesinin, hak ihlallerinin görünür kılınmasının da engellenmeye çalışıldığı bir dönemdeyiz” diye başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şiddetin görünürlüğünün engellenmesi suçuna, bir yandan da sorumlularının bulunup cezalandırılmaması suçu eşlik ediyor. Her yurttaşın sahip olması gereken can ve çalışma güvenliği açısından ciddi sorunlarımız var. Cumhuriyetimizin 101. yılında kadınların hakları birer birer alınmaya çalışılıyor. Kadına, sağlık çalışanlarına, gazetecilere şiddet, gazetecilere yönelik haksız gözaltı ve tutukluluk süreci normalleştirilmeye çalışılıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, kadın haklarına yönelik göz ardı edilen yasal düzenlemeler ve mevcut tutum, kadınların geleceğine, en önemlisi can güvenliğine yönelik endişeleri çoğaltıyor. Bu ortam medyaya, şiddet kapsamına giren tüm olayları görünür kılma ve şiddete karşı sıfır tolerans gösterilmesi gerektiğini vurgulama sorumluluğu yüklüyor. Haberlerimizde ekonomik, psikolojik, fiziksel şiddet, ısrarlı takip, cinsel taciz, tecavüz, cinsel şiddet, çocuk yaşta zorla evlendirme, eziyet gibi suçlara ilişkin caydırıcı cezaların uygulanıp uygulanmadığının takipçiliğini yapma sorumluluğumuz var. Şiddetin politik olduğunu unutmadan, şiddetin normalleştirilmesine, cezasız bırakılmasına, medyada haber olmasının engellenmesine karşı gazeteciler olarak dayanışmayla mücadelemizi sürdüreceğiz. Haberin serbest dolaşımını sağlamak için çalışacağız.”
TGC Yönetim Kurulu Üyesi-Kadın Gazeteciler Komisyonu Koordinatörü Göksel Göksu, BM’nin 1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumsal farkındalık yaratmak amacıyla 25 Kasım’ı Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ilan ettiğine dikkat çekti. Göksel Göksu konuşmasında şunları söyledi:
“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, Türkiye’de 2010 yılı ile 2024 yılının Ekim ayı arasında erkekler tarafından öldürülen kadınların sayısı 4 bin 255. Sadece 2024 yılının başından Ekim ayına kadar 296 kadın cinayeti işlendi, 184 kadının ölümü de şüpheli. Bugün ise Diyarbakır’da Narin Güran Cinayeti’ni, Tekirdağ’da Sıla Yeniçeri bebeği, Van’da Rojin Kabaiş’i konuşuyoruz. İçişleri Bakanı Plan Bütçe Komisyonu’nda açıkladı KADES’e bu sene 246 bin 325 ihbar yapıldı. Bunların 131.201’i asılsız. 44 bin 393 kadın için koruyucu tedbir kararı çıkarıldı. Önleyici tedbir kararı çıkarılan erkek sayısı ise 162 bin 897. Artan şiddet biz habercilerin omuzlarındaki yükü önemli ölçüde artıyor.”
TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu Başkanı Ayşegül Aydoğan Atakan ise yaptığı konuşmada kadın cinayetlerindeki artışa işaret ederek, “Ne yazık ki şiddete bağlı ölüm oranlarında son yılların rekoru kırılıyor” diye konuştu. Ayşegül Aydoğan Atakan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şiddet adeta freni patlamış TIR gibi her an, her yerde üzerimizden geçecek bir tehdit olarak yanı başımızda. Şiddet olaylarını okullarda, hastanelerde, adliyelerde, evde, iş yerinde, mecliste, yine sıklıkta sokakta olağan bir durum gibi duyuyor, görüyoruz. Biz gazeteciler son yıllarda belki de bugüne kadar hiç olmadığı kadar şiddet haberi hazırlıyoruz. Böyle bir ortamda basın mensuplarının işi de hayli zorlaşıyor, sorumlulukları artıyor. En başta şiddete sıfır tolerans vurgusunu yaparak, kadın haklarına yönelik sorunları ve ihlalleri görünür kılma sorumluluğumuz var. Kadın haklarına yönelik göz ardı edilen yasal düzenlemeleri ve ihmalleri gündemde tutarak, şiddet kapsamına giren tüm olayların üstünün örtülmemesi için takipçisi olmak zorundayız.”
Eşitlik İçin Kadın Platformu Gönüllüsü Avukat Hülya Gülbahar kadın cinayetleriyle, kadına yönelik şiddetle ilgili istatistiklerin doğru olmadığını, görünenden çok daha fazla olduğuna dikkat çekerek konuşmasına şöyle devam etti:
“Kadın Cinayetleri Platformu medyaya yansıyan kadın cinayetlerinin çetelesini tutmaya çalışıyor. Ancak bu, buzdağının sadece görünen yüzü. Bazı gün 8 kadın cinayetiyle karşılaşıyoruz. Örneğin Adana’da bir günde 5 kadın öldürüldü. Şiddetle ilgili geçen yıl TBMM’de bir komisyon kuruldu. Komisyon başkanı Türkiye’de yabancı kadınların uğradığı şiddetin, öldürülen yabancı kadınların istatistiklere yansıtılmadığını söyledi. Yayınlanan istatistikler gerçek değil. Yaralı olarak hastaneye kaldırılan kadınların uğradığı şiddet ya da ölüm yine istatistiklere yansımıyor. Medyanın da sorumlu yayıncılık yapmadığı zaman kadına yönelik şiddeti körüklemede bir rolü oluyor. “
Sağlıktaki şiddetin boyutunun tırmandığını vurgulayan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayşen Yavru konuşmasında şu görüşlere yer verdi:
“Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ne yazık ki artıyor. Kışkırtılmış sağlık talebi, sağlık çalışanları üzerindeki performans baskısı, güvencesiz çalışma, emeğin değersizleştirilmesi, şiddete karşı korunaksız çalışma, hekimleri, sağlık çalışanlarını şiddetle karşı karşıya getiriyor. Tek yanlı yapılan haberler, sosyal medya mesajları sağlıkçıya karşı halkın bilenmesine yol açabiliyor, düşman hale getirebiliyor. Sosyal medyada ise şiddet körükleniyor. “
(TGC)