“Müşteri her zaman haklıdır” denirdi.
Azdı o zamanlar müşteri. Satmak için elindekini, canını yerdi tacir efendi.
Gel zaman git zaman diye masal okumaya gerek yok. Anladı kapitalizm tüzel kişiliği bu iş böyle gitmezi.
Alım gücünü artırmalıydı satmak için şeyini, şeylerini ve satın almak için üretenleri.
Yaptı.
Hem de şeytana pabucu ters giydirerek yaptı.
Bırakın şeytanı, tanrının bile aklına gelmez, gelemezdi insan olan işçiyi köylüyü, kadını erkeği, çocuğu yaşlıyı meta haline getirmek hatta hammadde yapmak daha çok kâr, en çok kâr amacına.
Rockefeller ya da Bill Gates, Zuckerberg değil sözünü ettiğim, tüzel kişiliği kapitalizmin.
Gelir ve sorar, izin almaya çabalar hatta karşılığında kendi kazancının çok cüzi bir miktarını teklif ederdi kapitalistler reklâm asmak için iki göz evinizin duvarına.
Sonra ne mi yaptı o dinine yandığım kapitalizmi?
Misal: Ray-Ban yazdı gözlük camına ve o kadar paraya satın aldığınızı sandığınız gözlükle sizi satın aldı.
Artık iki ayaklı Ray-Ban gözlükler boy gösteriyordu sokaklarda, barlarda, kafelerde, partilerde.
Ömrünü kapitalizmle savaşarak geçirmiş Che’yi 100 dolarlık tişörtlere bası basıverdi doların üzerindeki Rockefeller gibi 14’ünden 77 sine kadar biçimciler.
Sonrası mı? Sanki çorap sökülmüş ayağınıza dolanmış gibi geldi.
Müşterisi oldunuz telefonunuzun, televizyonunuzun, onlar sizin aletiniz değil de siz onların aksesuarı gibi oldunuz.
Değil mi?
“Hayır, değil” deseniz de kaç paralık hükmü var afra tafranızın.
“Gel de göğsüne firmamızın şirketimizin tabelasını asıp seni koşturtacağız” dediğinde GSM şirketleri emirlerine amade şeyler, metalar, eşyalar değil misiniz?
Öylesiniz.
Dert etmeyin ya da edin.
Her derdin var bir dermanı.
Sayıyla kendinize gelin, bakın dernekler kurdular ve yasalar çıkardılar sizin için.
Artık onlara sarılın.
Tüketiciyi koruma dernekleri ve yasaları var.
Tüketici olun ve tükenelim.