Tabii ki günümüzde İzlanda’da Türkler var ama ben 20 Haziran 1627’de oralara gitmiş olduklarından söz edeceğim…
Şaka değil gitmişler ama tabii ki turistik amaçla değil, yağma için. Bernard Lewis 1953 yılında İstanbul Üniversitesi, Türkiyat Enstitüsü, Türkiyat Mecmuasında yayımlanan bir yazısında bu konuda yazılmış yapıtlardan söz ediyor.
Aşağıda özgün yazıda da göreceğiniz gibi 1627 yılında Kuzey Afrikalı korsanlar İzlanda’ya gitti. Bu akınların başını İslam’a döndürülmüş veya kendi rızasıyla dönmüş Hristiyanlar çekiyordu ama korsanlar arasında Türkler (Müslümanlar) de vardı. İşin garibi onları, esir düşmüş bir İzlandalı, serbest bırakılması vaadiyle korsanları İzlanda’ya sefer yapmaya yönlendirmişti. Seferin nasıl yapılırsa başarılı olacağını onlara öğretmişti.
Aynı İzlandalının orada halka kötü muamele yapanların mühtediler (dinsiz veya başka bir dine inanırken İslam’a inanmaya başlayanlara verilen ad) olduğunu hayretler içinde belirtmesi olayın bir başka ilginç noktasını oluşturuyor.
Bu olayın anısına İzlanda’da Türklerin öldürülmesinin serbest olduğuna dair yazılanların bizzat İzlanda Dışişleri Bakanlığınca yalanlandığını da burada belirteyim. Zaten İzlanda’daki kentleri basan kişilerin Osmanlı donanması gemileri değil imparatorluğa otonom biçimde bağlı olan Cezayir’deki korsanlar olduğunu görüyoruz. Yazıyı olduğu gibi alıntılıyorum, Bernard Lewis o kadar güzel yazmış ki açıklamak zorunda kalacağım hiçbir yer olmadı, yalnızca Arapça veya Farsça sözcüklerin Türkçelerini parantez içinde verdim. Ayrıca bugünkü Türkçe yazım kurallarına uymayan yerleri düzelttim, bazı sözcüklerin ise Türkçelerini kullandım. Uzunluğundan dolayı yazıyı iki bölüm halinde yayınlayacağız.
Sözü uzatmadan sizleri yazıyla baş başa bırakayım.
“Şimalî (kuzey) Afrika korsanları, asırlar boyunca daha ziyade çektirilerle iş görmüşlerdir. Bu gemiler, tedariki ve muhafazası güç olan yüzlerce kürekçiye ihtiyaç gösterdiğinden, çok masraflı oluyor, kürekçiler için fazla miktarda yiyecek ve içecek yüklemek mecburiyetinden dolayı faaliyet sahaları da mahdut kalıyordu. Bundan başka, bu cins gemiler, Akdeniz’in sakin sularına göre yapılmış olup engin okyanusun şiddetli fırtınalarına mukavemet edecek şekilde değildiler.
Bununla beraber, 17. asrın başlarındaki değişiklikler neticesinde korsanlar, faaliyet sahalarını genişletti. İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in 1603’te ölümünden sonra, Kral James I, İspanya ile sulh aktetmiş (imzalamış) ve 1604 muahedesiyle (antlaşmasıyla*), iki memleket arasında cereyan eden deniz muharebeleri, aynı zamanda, İspanya ile Hollanda arasındaki çarpışmalar da nihayet bulmuş ve 1609’da İspanya, Danimarka’nın istiklâlini nihayet tanımaya mecbur kalmıştı. İspanya’ya karşı harplerde mühim bir rol oynayan İngiliz ve Danimarkalı korsanlar, lüzumsuz olmak şöyle dursun, şimdi zararlı birer unsur haline gelmişti ve bundan dolayı İngiltere ile diğer garp hükümetleri tarafından milletler arası ticareti himaye için korsanlara karşı gittikçe şiddetini artıran tedbirler almaya başlanmıştı.
Kendi memleketlerinde mesleklerinin tatbiki için şartların gittikçe fenalaştığını gören birçok korsan, Şimalî Afrika sahillerine kaçtı ve orada hüsnükabul gördüler. Dört köşe yelkenli gemilerle okyanuslarda seyretmeye alışık olan İngiliz ve Danimarkalı korsanlar, bu gemileri Şimalî Afrika sakinlerine tanıttı ve onların nasıl inşa ve istimal (kullanıldığını) edildiğini öğretti. Korsanlar, bu yelkenlilerin çektirilerden daha istifadeli bulunduğunu derhal kavrayarak, az zaman içinde bu yeni gemileri kullanmak ve onlarla harp etmekte usta oldular ve çok geçmeden büyük ve kuvvetli filolarla Şimalî Afrika’dan kalkıp Cebelitarık’ı geçerek Mader, İngiltere ve İrlanda gibi uzak yerleri vurmaya başladılar. Korsanların en cüretkârane maceraları, şüphesiz, 1627 senesinde İzlanda’ya yaptıkları akındır.1
Bu sefer hakkında malûmat veren neşriyatın ilki, Hristiyan esirlerinin fidye-i necatı (kurtuluş fidyesi) işini halletmek üzere 1634 senesinde Şimalî Afrika’ya giden Fransız papazı Pierre Dan tarafından yapılmıştır. Pierre Dan, Şimalî Afrika korsanlarına ait olup 1637’de neşredilen eserinde Cezayir korsanlarının 1627’de İzlanda’ya yaptıkları bir akını hulâsaten (özetle) anlatmıştır. Müellifin dediğine göre, bu akın üç gemi ile yapılmış ve aslen Alman** olup Come Murat adıyla tanınan bir mühtedi tarafından idare edilmiştir. Korsanlar İzlanda sahillerinin muhtelif yerlerine birçok hücumlarda bulunarak 400 esir almıştır.2
Diğer bir Fransız eseri de 1642 tarihine tetabük (denk gelen) etmektedir. Mezkûr (adı anılan) senede Sieur Emmanuel d’Aranda, esaretten fidye vermek suretiyle kurtulup Cezayir’den ayrılacağı sırada yanına genç bir ‘Türk’ yaklaşmış ve kendisine Danimarka’nın Madrid sefirine bir mektup götürmesini rica etmiş. Bu garip ricadan şaşıran d’Aranda, adamı isticvap etmiş (sorgulamış) ve onun mühtedi bir İzlandalı olduğunu anlamış. Bu adamın dediğine göre : ‘Cezayir korsanlarıyla uzun seferlerde bulunduğu halde hiçbir mükâfat kazanmamış olan İzlandalı bir mühtedi, birkaç sene evvel, korsanların reisine, İzlanda’ya bir sefer yapmayı teklif etmişti. Bunun üzerine sefer yapılmış ve 800 esir alınmıştır ki bunların çoğu hâlâ fidyelerini beklemektedir’.3
Cezayir korsanlarının İzlanda seferi zamanına ait garp kaynaklarında mevcut malûmat, bildiğime göre, bu iki kısa ve mütenakız (çelişkili) hikâyeden İbarettir. Bununla beraber, gerek İzlandalılar ve gerek o zaman İzlanda’nın hâkimi bulunan Danimarkalılar böyle fevkalâde bir hadiseyi meskût geçmemişlerdir (söylememişlerdir). Filvaki (gerçekten), İzlanda ve Danimarka dillerinde, şimal milletleri ve bütün Avrupa Hristiyanları tarafından Berberistan (Kuzey Afrika) Korsanları denilen Türklerin akınlarına ait külliyetli ve mühim materyal mevcuttur. Bu meseleye dair ilk neşredilen rivayet, Vestmann takım adalarından ‘Heimaey’li olup korsanların eline düşerek Cezayir’e gönderilen Olaf Egilsson adlı bir İzlanda papazının hikâyesidir. Bu papaz, Cezayir’de kısa bir zaman alıkonulduktan sonra, esirlerin fidyesi hakkında müzakere etmek üzere, kendini esir edenler tarafından Danimarka payitahtı Kopenhag’a gönderilmişti. Esaretinden 6 Temmuz 1628 senesinde vatanına avdetine (dönünceye) kadar geçirdiği maceraları Danimarka diline çevrilmiş hikâyesi, ilk defa olarak 1641’de neşredilmiştir.4 Bu eserin İzlanda dilindeki metni ise Klâus Eyjolfsson’un o asra ait kısa bir hikayesiyle birlikte ancak 1852’de Reykjavik’te tab’ edilmiştir (basılmıştır).5
Muasır (çağdaş) ve ehemmiyetli kaynaklardan bir diğeri Björn Jonsson’un (1574- 1655) Tyrkjarânssaga adlı kitabı olup 1866’da basılmıştır.6 1643’te yazılan bu kitaba yukarıda zikredilen iki metin esas teşkil etmiş ve buna Cezayir’deki esirlerin mektupları, fidye ile kurtulanların rivayetleri ve artık mevcut olmayan bazı yazılı kaynaklar ilâve edilmiştir. Bu vekayi hakkında tenkitli bir inceleme, İzlandalı ilim adamı Sigfus Blördal tarafından Danimarka dilinde 1899’da neşredildi 7…
İzlanda akınının hikâyesi 20 Haziran 1627’de başlar. Bu esnada İzlanda’nın garp sahilinin en cenubî (güney) kısmı olan Rykjanes’in güney kısmındaki küçük Grindavik’e bir Cezayir korsan gemisi geldi ve korsanlar bu sahilde karaya çıktı. Akının ilk safhaları hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Avdet eden (geri dönen) İzlandalı esirler, bu akına önayak olan (kişinin) Paul adı ile zikrettikleri (andıkları) bir Danimarkalı esir olduğunu söylemişlerdir. Bu adam, serbest bırakılmak vaadiyle korsanlara, çok iyi tanıdığı Şimal (kuzey) denizine ait malûmat vermiş ve akına bizzat katılmıştır. Bu adamın d’Aranda tarafından zikredilen İzlandalı mühtedi olması muhtemeldir.
İzlanda raporlarına nazaran, akın on iki gemi ile başlamış, fakat bunlardan yalnız dördü İzlanda’ya varabilmiştir. Diğer gemiler ihtimal İngiltere’ye gitmiştir. Seferin başında bulunan Murat Reis adlı kimse, Cermen ve Flaman (=Dutch) mühtedisi olarak gösterilmektedir. Bu adamın daha ziyade Flaman olması daha makul görülüyor ve iki tavsif (nitelendirme) arasında bir tezat görmeye lüzum yoktur. Zira Cermen (Tydsk) adı o zaman daha ziyade müphem (belirsiz) bir mana ifade ediyor ve bu isim Danimarkalılara da veriliyordu. Sefere iştirak edenlerin mütebakisi (geride kalanı) kısmen Türklerden ve kısmen mühtediler ve köle olarak istihdam edilen esirlerden oluşuyordu. Olaf Egilsson kendini esir edenler hakkında bu malûmatı vermiştir. Olaf’ın, bu korkunç korsanların da ‘tıpkı diğer insanlar gibi’ olduğuna safdilâne hayret göstermesi ve kötü hareketlerin mühtediler tarafından yapıldığını kaydetmesi okuyucunun dikkatini çekecektir.8
İkinci bölüme kadar herkese keyifli günler.
Manşet görseli:
Cezayir’de Avrupalı esir/kölelerin satıldığı pazar, 1684.
*Barış esasına dayalı uluslararası ilişkileri ve bu amaçla yapılan antlaşmaları ifade eden bir terim.
** Murat’ın daha sonraki araştırmalarda Hollanda kökenli olduğu belirlenmiştir.
KAYNAK
Yazan: Bernard Lewis, Çeviren : H. D. Andreasyan, 277-283 arasındaki sayfalar, Yayın yılı 1953. Bu yazı A026319 demirbaş numarası, A.I/9412 yer numarası, Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi’nde Kitap Deposu’nda bulunuyor. İstanbul Üniversitesi, Türkiyat Enstitüsü, Türkiyat Mecmuası Cilt: X Yıl: 1951-53 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/172716
1-Bak : S. Lana – Pool, The Barbarg Corsairs, London, 1880, pp. 228. fi Azi z Sa – rorh, Şimalî Afrika’da Türkler, İstanbul 1937, I, s. 174.
2-Pierre Dan, Histoire de Barbarie et de ees Corsaires, Paris 1637, Liv . III, p. 276. “E n 1627 trois vaisseau* d Alger, conduits par un Renégat Allemand, nommé Como Murat, furent si hardis que d’aller jusques en Danuemarc, ou prenant terre eu l’Isle d’Island, ils enlevèrent plusieurs messages escertez l’u n de l’autre, et firent esclaves quatre cens personnes qu’ ils emmenèrent,,. Bu kitııbın Danimarka diline tercümesinde (Amsterdam, 1684) reisin adı Kur e Murat olarak yanlıdır.
3-Emmanuel d’ Aranda , Relation de ta Captivité, 4 th édition, Leyden, 1671, pp. 368 – 72.
4-Oluf Eigilssen, En Kari Berelninğ om de Tyrkiske Söröv eres Önde Medfari og Omgang ete. Cophenagen, 1641.
5-Olafr Egilsson, Litil Sega umm herhlaup Tgrltfcnt arid 1627. Reykjavik, i 852 Müellif adının Danimarka ve İzlanda lisanlarındaki şekillerinin farkı dikkat edilecek bir noktadır.
6-Bjö’rn Joosson, Tyrkjaranssaga, Reykjavik, 1866.
7-Sigfus Blöndal, De Algierske Söröveres Tog tİl Island aar 1627, Nord og Syd, Copbenagen, 1898-9 , pp. 193 – 208. Bu mükemmel makale, burada verilen malûmata esas teşkil eder.
8-En Kort Bcretning, pp. 19 – 20.