“Gelecek-Saadet Grubumuzun, ülkemizde gerçek manada bir adalet reformuna katkı sunmak, konuyla ilgili önemli sorunların tespiti ve sorunlara yönelik gerçekçi çözümlerin belirlenmesi amacıyla TBMM’ye sunduğu Meclis Araştırma Önergemiz, Ak Parti-MHP oylarıyla reddedildi!”
Gelecek-Saadet Grubu tarafından yapılmış bu açıklama. Sosyal medyada okudum açıklamayı ve düşündüm: “Bu önerge sadece bu Grup yerine TBMM’deki Cumhur İttifakı dışındaki partiler tarafından ortaklaşa sunulsaydı böyle kolaylıkla reddedilebilir miydi?”
Meclis’teki muhalefet partilerinin kimi konularda ortaklaşa hareket etmelerinin daha çok etkili bir muhalefet tarzı olacağını düşünüyorum. Muhalefet partilerinin aralarında istişare ederek halkın gündeminde olan konularda ortak önergeler sunmalarının daha çok ses getireceğine inanıyorum. AKP-MHP ortaklığının bu tür önergeleri reddederken daha zorlanacağına inanıyorum. Bakanların da, muhalefet partilerinin ortak yönetecekleri sorulara yanıt verirken daha özenli ve dikkatli davranacaklarını düşünüyorum.
Mevcut Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde yasamanın güçsüzlüğünden yakınıyoruz. Yürütmeye karşı denetleme, sorgulama görevini yeterince yapmadığından yakınıyoruz. Yakınmayı bırakıp bu koşullarda yasamanın etkisini, gücünü artırma yolları araştırılmalı. Kimi konularda muhalefetin ortak hareket etmesinin Meclis’teki ağırlıklarını, etkilerini artırabilecek bir yol olarak görüyorum.
Demokratik sivil toplum kuruluşlarından oluşan “Parlamento dışı muhalefet” de TBMM’de muhalefetin ortak hareket ettiği konularda desteğini esirgemeyecektir. Bu şekilde iktidar kendisini daha büyük baskı altında hissedecektir. Sorunlarının bu şekilde gündeme getirildiğini, iktidarın baskı altına alınmaya çalışıldığını gören yurttaşlarımızın da bu ortak harekete desteği, ilgisi artacaktır.
Yurttaşlarımız ekonomik krizin yaşandığı bu dönemde zor koşullar altında yaşamlarını sürdürmekte. Bu koşullar sosyal bunalımları da tetiklemekte. Yurdun her köşesinden iç karartıcı haberler gelmekte. AKP iktidarının “gidici “olduğunu hissettiğini ve devleti artık “yönetemediğini” düşündüğü söyleyen bir yurttaşımız şöyle yazmış :
“Deprem bölgesinde konteynerde yaşayan bir yakınım, bulunduğu şehirde uyuşturucu kullanımının ve özellikle gençler arasında fuhuşun yaygınlaştığını, metamfetamin maddesinin kullanımının çok yaygın olduğunu, işsizliğin yoğun olduğunu, rezerv alan diyerek milletin malına çöküldüğünü, hafriyatın henüz tam kaldırılmadığını, Ankara’nın bu durumu göremediğini söylüyor.”
Deprem bölgesinde yaşayan yurttaşımızın sıraladığı sorunlar başka illerimizde de gözleniyor. Sosyal çürümüşlük her yerde. Şehirlerde yaşayan yurttaşların çoğu umutsuz ve öfkeli, yarınların daha da kötü olacağını düşünüyor. 22 yılda mevcut sorunlara çözüm getiremeyen iktidarın bundan sonra da getiremeyeceği kanısında. AKP’nin iktidarını uzatmak amacıyla aldığı “palyatif” tedbirlerin yurttaşın derdine deva olmayacağını, halkın gerçek sorunlarının önemsenmediğini düşünüyor.
Öfkeli bir yurttaşımız şöyle yazmış:
“Bir insan 7’sinde neyse 70’inde de odur. 22 yıldır iktidarda yeni mi aklına geldi demokrasi? Kendimizi kandırmayalım…”
Tabii farklı düşünen, iktidardan umut kesmeyen, düzenden memnun yurttaşlarımız da mevcut. Ekonominin düze çıkacağına, istikrarın sağlanacağına inanan insanlarımız da mevcut. “Yeni anayasa masasına doğru” başlıklı yazımın bir yerinde şöyle demişim:
“Öngörüldüğü şekilde yeni bir anayasa veya mevcut anayasanın büyük ölçüde gözden geçirilmiş metni Meclis’ten geçerek, halkın desteğini alsa bile, yapılacak seçimlerin sonuçları hiçbir parti ve cumhurbaşkanı adayı için ‘çantada keklik’ değil. Özellikle cumhurbaşkanı adayları kimler olursa olsun, sonucunu bugünden kestirmek olanaksız. O zamana kadar köprünün altından çok sular akar. Bakarsın yapılan planlar ters teper. Bakarsın ekonomik sıkıntılardan bunalan Anadolu seçmeni bu kez ‘yetti gayrı, yıllardır taşıdığın bayrağı bir başkasına devret. Kalan ömrünü ailene, torunlarına hasret’ der. Bakarsın Kürt kökenli yurttaşlarımız da bu koroya katılır… Veya bakarsın ‘hizmetlerine doyamadık, Allah uzun ömür versin. Millet için çalışmaya devam etsin’ der. Seçmenin ne diyeceğini zamanı geldiğinde göreceğiz.”
Bir yurttaşımız yazdığım bu ihtimallere atıfla, “Yurdumuzdaki seçmen profili maalesef son cümledeki ihtimali gerçekleştirecek gibi görünüyor” demiş. Geçmiş deneyimler ışığında yurttaşımızın öngörüsü doğru olabilir. Bakarsın seçmen bu kez farklı bir tutum da sergileyebilir. Zamanı gelince göreceğiz seçmenin tercihini.
Bu aşamada muhalefete düşen, stratejik düşünmek, stratejilerini iyi belirlemek olmalı. Günübirlik, günü kurtarmak amaçlı demeçlerle yetinilmemeli, stratejik açıdan düşünülmüş, taşınılmış, seçmenin güvenini kazanacak bir muhalefet tarzı belirlenmeli. İktidarın, onca çözüm bekleyen sorun varken, neden yeni anayasa konusunda bu kadar ısrarcı davrandığını iyi analiz etmeliler..
Muhalefet partileri TBMM’de etkili bir muhalefet sergilemeliler. Kimi konularda ortak hareket etme, halkın önde gelen sorunlarıyla ilgili ortak önergelerde bulunma, ortak açıklamalar yapma bu bağlamda değerlendirilmeli…