Cuma, 4 Tem 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Siyasetin felsefesi ve sefaleti

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 18 Ağustos 2024 20:35
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

Sosyal medyada geçen de şöyle bir paylaşımda bulundum: “Gün gelecek torunlar dedelerinden utanacaklar.”

Mülkiye’den bir sınıf arkadaşım bu paylaşımıma şöyle bir yorum getirmiş:

“Ne yazık ki öyle. Hiç ışığın erişemediği alacakaranlık günlerde biz olmayacağız. Ancak yapmadıklarımızdan, yapamadıklarımızdan dolayı genç neslin aklı başında olanları bizi sorumlu tutup, bizden utanacaklar. Aydınlık günlerin kararmasına ilgisiz, duyarsız  kaldığımız için..”

Cevaben “Ülkeyi bu hale getirenlerden de..” diye yazdım.

“Artık o hale gelince, bizler de onlar kadar sorumlu tutulacağız, o kesin..” diye cevap vermiş arkadaşım.

Bir dostum da, “Bu konu işe nereden bakıldığına bağlı, zaviye önemli..” demiş. Bir başkası ise, “Eğer o kuşaklara utanma duygusu miras kalırsa tabii” diye yazmış.

Biz Mülkiyelilerin siyasete ilgileri yıllar öncesine dayanır. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde öğrenciyken (1964-1968) çok değerli öğretim üyelerinden siyaset bilimi üzerinde dersler görüyorduk. Siyasetin felsefesini öğrenmeğe çalışıyorduk. Hocalarımız, sadece bilimsel alanda değil, ülke siyaseti üzerinde de etkili kişilerdi. Hak ve özgürlükler başta pek çok alanda ilerici hükümler içeren 1961 Anayasası’nın hazırlanması sırasında değerli katkılarda bulunmuşlardı. Siyasi gelişmelere ilişkin yeri geldikçe açıklamalar yapmaktan çekinmezlerdi. Siyaset felsefesinin önemsediği temel kavramlar olan demokrasi, adalet, özgürlük, eşitlik, hukuk, hak, yasa, birey, sivil toplum hakkında bizleri en iyi biçimde donatmaya çalışırlardı. Bunların, mutlu birey, huzurlu toplum ve iyi bir yaşam için olması gereken değerler olduğunu sık sık hatırlatırlardı.

Mülkiye Marşı’ndaki “Başka bir aşk istemez/Aşkınla çarpan kalbimiz/Ey vatan gözyaşların dinsin/ yetiştik çünkü biz…” dizeler beynimize adeta kazınmıştı. Bu temel kavramlar ve ülke sorunları konusunda çok duyarlıydık. Bu kavramlardan saptığını, ülke sorularına eğilmekte yetersiz kaldığını düşündüğümüz İktidarları uyarmak amacıyla Kurtuluş’tan Kızılay’a yürüyüşler yapmaktan çekinmezdik. Hukuk, Tıp, Dil ve Tarih Fakülteleri öğrencileri, ODTÜ’lüler bize katılırlardı. Düzenin değişmesini isterdik, daha özgür, hak ve özgürlüklerin daha sağlam güvenceler altına alındığı demokratik bir Türkiye özlemi çekerdik. Hiçbirimizin aklına gelmezdi gün gelecek o yılları arayacağımız. Düzen değişmesine değişmişti ama daha beteri geldi. “Tam demokrasi” istiyorduk, “hibrit demokrasi” ile karşılaştık.

Fakültede, siyaset bilimi, siyasetin felsefesi üzerinde öğrenim görmüştük. Gerçek hayatta ise, siyaset biliminin “b”si, siyaset felsefesinin “f”si yoktu. Siyasetin sefaleti vardı. Yarım asrı aşan süre içinde siyasetin sefaletine ilişkin akla hayale getiremediğimiz gelişmelere tanık olduk. Anayasa’nın ilerici hükümlerinin çöpe atıldığını, siyasete “Balyoz” indirildiğini gördük. Tankların altında ezildiğini, demir parmaklıkların ardına itildiğini gördük. Siyasete ilgi duyan gençlere olmadık işkencelerin yapıldığını gördük. Ardından gençlerin aklını karıştıran “köşe dönmeci” yönetimlere tanık olduk. Rüşvetle, adam kayırma ile devlet gelirinin, kaynaklarının  yağmalanması ile karşılaştık. Kamu kadrolarının siyasi saiklerle kifayetsiz, donanımsız kişilerle şişirildiğini gördük. Politikacı geçinenlerden, halkı oyalayan samimiyetten uzak sahte söylemler dinledik. Kapalı kapılar ardından yapılan pazarlıklarla siyasilerin parti değiştirdiklerine tanık olduk. Bu kayışları da süslü cümlelerle kendilerine oy veren yurttaşlara izaha çalıştıklarını gördük. Laikliğin aşındırıldığına tanık olduk. Dini siyasete alet edenleri, tarikatlarla, cemaatlarla yakın temas içinde olanları gördük. Saymakla bitmez siyasetin sefaletine ilişkin örnekler.

Gelelim günümüze…

Geçen yıl “Altılı Masa” diye bir masa vardı. CHP öncülüğünde irili, ufaklı 6 parti bir araya gelmişti. Mevcut iktidardan yaka silken milyonlarca insan büyük umutlar bağlamışlardı bu altılı ittifaka. Ancak başarılı olamadılar, kendilerine umut bağlayanları hayal kırıklığına uğrattılar. Şimdi duyuyoruz ki masanın önde gelen iki siyasetçisi birbirlerini suçluyor. Mahkemelik olmak üzereler. İnanılır gibi değil. Rüyada görse insan inanmaz. Yurttaşın derdi ne, bular neyin peşinde! Tam bir siyasetin sefaletinin  örneği.

23. kuruluş yıl dönümünü kutlayan iktidar da başka bir alem. Sanki futbol takımı. Yeni transferlerle takımı güçlendirme peşinde. Seçmenin tercihi umursanmıyor. Sosyal medya da bir paylaşım var: “Çökecek binayı kurtarmak için komşu binalara göz dikmişler.”

Güç kaybeden AKP’nin diğer sağ partilerden yapmaya çalıştığı siyasi transferlere işaret etmek amacıyla paylaşılmış bir tanımlama, belirleme. Transferi yapanların niyeti belli. Planı belli. Sorsan “siyaset mühendisliği” derler. Oysa bu da bir başka siyasetin sefaleti örneği. Al birini vur ötekine.

Yurttaşın derdi aş, iş. Evlerde tencere kaynıyor ancak nasıl kaynıyor, siyasilerin umurunda değil. Üniversite mezunu binlerce genç umutsuzluk içinde kıvranıyor. “AKP’den torpilin yoksa iş bulamazsın” fikri beyinlerine kazınmış. Çiftçiler, işçiler meydanlarda, emekliler meydanlarda, pahalılık almış yürümüş. Gelir dağılımında büyük adaletsizlik var. Ekonomik yoksulluk başka sorunları tetikliyor. Çevre katliamı diz boyu. Yolsuzluk, yağmalama, rüşvet diz boyu. AKP gündeme bu sorunların gelmesini istemiyor. Bu konular tartışılsın istemiyor. Çözüm yolları araştırılsın istemiyor. Tali konularla toplumu oyalamaya çalışıyor.

Hak, hukuk, özgürlük gibi kavramlar da iktidarın mesafeli olduğu kavramlar. Milletvekillerinin ana işlevi, Saray’dan gelen tekliflere el kaldırmak. Yasamanın gücü yeni düzende giderek zayıflamış. Keza yeni düzende siyaset-yargı adeta kol kola. Adalet heykelindeki  “kör kız”ın terazisinin ayarı sanki bozuk. Siyasi konularda adeta iktidardan yana tartıyor. Birkaç yıl öncesine kadar Anayasa Mahkemesi kararlarına, AİHM kararlarına uymayı kendine vecibe bilen AKP, son yıllarda bu konuda ayak sürtüyor. Bu çerçevede Can Atalay’ın tekrar milletvekili olabilmesi için bir engel bulunmamasına karşın, Mahkeme kararının uygulanmasına yönelik net bir tutum takınamıyor…. Siyasetin felsefesinin adı yok, sefaletinin adı var.

23 yıl önce kurulan AKP sanki hayal aleminde. Fildişi kulelerinde yaşıyorlar sanki. Üç maymunu oynuyorlar. Halkın yaşadıklarını görmüyorlar, duymuyorlar, dillendirmiyorlar. Yaşanılan sorunların, ekonomik krizin, sosyal gerilim, kültürel çöküşün sanki farkında değiller, memleketi güllük gülistanlık sanıyorlar. İş birlikçileriyle, yandaşlarıyla birlikte… Parti içinden yapılan sağduyulu uyarılar dahi umursanmıyor. 2028 sonrası iktidarı sürdürmeye yönelik planlar bugünden uygulamaya konuluyor. CHP’li belediyeleri baskı altına çalışan iktidarın, 31 Mart öncesi AKP belediyelerine bağış altında maddi yardımlarda bulunduğunu yeni  öğreniyoruz. 2028’de seçmenin 31 Mart’taki gibi bir ders verebileceğini akıllarına getirmiyorlar.

Yurt dışında yaşayan genç bir yakınım geçende sordu. “Atatürk’ten sonra ülkemizden onun gibi sevilen, sayılan bir lider çıktı mı?”

“Seçimlerle iş başına gelen liderlerin her birinin  kendilerine has özellikleri vardı, kâh beğendiğimiz, kâh eleştirdiğimiz. Her birini sevenler de vardı, sevmeyenler de. Ancak bugün gibi ‘Tek Adam’  konumunda değillerdi” dedim.

Bu kez sordu “Erdoğan’dan sonra AKP nin dağılacağı söyleniyor. Ne dersin?”

“Erdoğan sonrası AKP’nin mirasına konmayı hayal edenler yok değil. Bence AKP dağılmamalı, ancak kendisini yenilemeli. Muhafazakar demokrat bir parti olarak varlığını sürdürmeli. Demokrasiye inanan, vizyon sahibi, değişimi, dönüşümü savunan, etik ilkeleri benimseyen, tabanına güven veren AKP’lilerin önümüzdeki süreçte partiye ağırlıklarını  koymaları halinde partinin bütünlüğünün korunması mümkün olabilir” yanıtını verdim meraklı gence. Ekledim: ” Siyasete ilgi duyuyorsan üye ol görüşlerini yakın bulduğun  bir partiye. Avrupai siyasetin buralara taşınması için uğraş ver.”

Yanıt vermedi, gülümsemekle yetindi…

Ülkemizde son yıllarda yaşananları gelecek kuşaklar nasıl değerlendirecek? Tarih neler yazacak bugünler hakkında, günümüz siyasileri hakkında? Siyasetin genç kadroları, siyasetin sefaletine çekidüzen verebilecekler mi? Bir arkadaşım bizim kuşağın da sorumlu tutulacağına inanıyor. Diğer arkadaşım, konuya nereden bakıldığına, zaviyeye bağlı diyor.

Zaman en iyi yargıç. Zaman gösterecek bugünlerin gelecekte nasıl değerlendireceğini, torunların dedelerini nasıl anacaklarını…

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Sinemanın büyük kaybı…
Sonraki Makale Yeni sezonda ‘3 büyükler’… (3)

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Süreç uzun ince bir yol

Gürsel Demirok
4 Temmuz 2025
ManşetSerbest Kürsü

Özgürlüğün pozitifi negatifi

Medya Günlüğü
4 Temmuz 2025
ManşetSerbest Kürsü

ABD’lilerin İran’dan kaçışı

Alper Eliçin
3 Temmuz 2025
EditörSerbest Kürsü

Gelişen ekonomilerin altın ilgisi

Metin Duyar
3 Temmuz 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?