Yazarların hayatlarında genel olarak göze çarpan şey ilk aldıkları eğitimden veya mesleklerinden memnun kalmayıp edebiyata yönelmiş olmaları. Fakat bu kararı hayatlarının oldukça erken döneminde veriyor çoğu.
Yine başka önemli bir nokta ise, kendi hayatlarındaki sıra dışılıkların yanı sıra dönemlerinin toplumsal ve ekonomik koşullarının, sınıf çatışmalarının ve kırılmaların yazarlar ve dolayısıyla yapıtları üzerinde önemli etkileri olması.
19. yüzyıl Rusya toplumu Batı düşüncesinin etkileri, sosyalist söylemler, fakirlik ve serflik düzeni gibi nedenlerle çalkantılı bir dönemden geçiyor.
Söz konusu dönem acılar, sefalet, Çarlık düzeninin çöküşü, baskı ve değişim dinamikleri nedeniyle Rus klasik yazarlarını önemli ölçüde etkilemiş durumda.
Dönemin en önemli yazarlarından biri de Rus ve dünya edebiyatının devlerinden olan Fyodor Mihayloviç Dostoyevski.
Dostoyevski’nin hayatı da birçok büyük yazar gibi zorlu ve sıra dışı. Dostoyevski gelmiş geçmiş en büyük yazarlar arasında gösteriliyor. Yazarın insanın iç dünyasındaki karanlık yönleri ustaca ve açıklıkla aydınlattığı söylenir.
Dostoyevski 1821 yılında Moskova’da dünyaya geliyor. Yedi çocuklu bir ailede ikinci çocuk. Babası askeri doktor ve topraklarındaki bir serf tarafından öldürülüyor. O sırada 18 yaşında olan yazar belki de suç kavramının bu denli yakınında gerçekleşmesi nedeniyle konu üzerinde fazlaca düşünmeye başlıyor.
Dostoyevski askeri mühendislik alanında eğitim alıyor ancak sıkıcı bularak edebiyata yöneliyor. Turgenyev ve Tolstoy gibi yazarların aksine varlıklı olmadığından çoğu zaman para kazanmak için yazıyor.
Dostoyevski de döneminin diğer yazarları gibi toplumsal boyutu olan hikayeler yazmakla başlıyor. Alt sınıftaki insanların trajik öykülerine yer veriyor. Fakat onun getirdiği yenilik felsefe ve psikoloji enstrümanlarını ustalıkla devreye sokmuş olması.
Dostoyevski’nin hayatındaki ilginç noktalardan biri de devlet düzenini yıkmaya çalıştığı iddiasıyla tutuklanması. Fransız ütopyacı sosyalistlerin görüşlerini yaydıkları gerekçesiyle 21 kişi ile birlikte tutuklanmasına karar veriliyor. Ancak cezanın infaz edilmesine yakın bir zamanda Çarlık fermanıyla cezasında indirime gidiliyor.
Cezasını çektikten sonra Petersburg’a dönüyor ve en önemli eserleri burada ortaya çıkıyor. Maddi sorunlar nedeniyle daha fazla yazmaya yöneliyor. Vremya adlı bir dergi çıkararak yazılar yazamaya başlıyor. “Ölüler Evinden Hatıralar” adlı yapıtı Turgenyev ve Tolstoy tarafından övgüyle karşılanıyor.
Bilahare karısı ve kardeşini kaybediyor ve çıkardığı yeni dergi de batıyor. Daha önce birkaç kez gittiği Avrupa’ya kaçıyor deyim yerindeyse. Burada kumar oynamaya başlıyor ve bağımlısı oluyor.
Borçları artınca tasarısını anlattığı “Suç ve Ceza” romanı için bir yayımcıdan avans alıyor ve yeniden Rusya’ya dönüyor. Bu roman temel olarak maddi durumun ve paranın önemli bir sorun olarak ele alınmasına dayanıyor. Suç ve ceza kavramları çok yönlü olarak tartışılıyor. Psikoloji ve felsefe enstrümanlarını ustalıkla kullanıyor yazar. Romanın başkahramanı Raskolnikov yaşaması için bir neden görmediği yaşlı tefeci bir kadını öldürüyor ve olaylar bu minval üzere gelişiyor.
Dostoyevski çok önemli romanı “Karamazov Kardeşler”i yazarken ülke genelinde büyük bir üne kavuşuyor. Yazar bu romanda evrensel uyumdaki gize akılla değil, duygu ve inançla ulaşılabileceği yönünde bir düşünce işliyor. Bunu düşünürken Einstein’in sezgi bilgiden daha güçlüdür yönündeki sözü geldi aklıma nedense.
“Karamazov Kardeşler”de konu edilen dört kardeşe atfedilen özellikler romana önemli bir boyut ve dinamizm kazandırıyor. Dimitri tutku, İvan akıl ve nedensellik, Alyoşa inanç ve ruh ve Smerdyakov ise en kötü alışkanlıklarla özdeşleşmektedir. Smerdyakov babasını öldürür fakat diğer üç kardeşin de düşünce ve niyet açısından farklı derecelerde katkıları vardır buna.
Bu romanı için şu tespitte bulunuyor yazar: “Böylesine yeni, böylesine eksiksiz, böylesine görülmemiş bir konu az bulmuştum.”
Nietzsche ise yazar hakkında şu yorumda bulunuyor: “Dostoyevski’yi bulmak benim için Stendhal’i keşfetmekten daha önemli oldu; ruh bilim konusunda bana bir şeyler öğretmiş olan tek kişi o.”
Dostoyevski’nin genel olarak Batı düşüncesine önemli etkileri oluyor. Modernizm, psikoloji, teoloji, edebi eleştiri gibi alanları önemli ölçüde etkiliyor.
1881 yılında St. Petersburg’da hayata veda ediyor büyük yazar.
Dostoyevski Batı düşüncesinden kurtulması halinde Rusya’nın parlak bir geleceğe sahip olacağını düşünüyor ve geleneklere ve Hristiyan inancına bağlanıyor.
Dostoyevski’nin sipariş üzerine ve para kazanma amacıyla yazması da ilginç bir tartışma konusu. Yazar, bir süreye bağlı olarak yazmanın edebi gücünü tam ortaya çıkaramadığını söylese de bu durumun belli bir enerji ve yaratıcılığı beraberinde getirdiği de anlaşılıyor.
Not: Samih Güven’in bu yazısı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.