27 Temmuz 2024’te Golan Tepeleri’ndeki bir futbol sahasına yapılan roket saldırısı, pek çok gözlemcinin İsrail ile Hizbullah arasında topyekûn bir savaşın fitilini ateşleyebileceğinden korktuğu türden büyük çaplı bir olaydı.
Çoğunlukla Lübnan-İsrail sınırında olmak üzere dokuz ay süren çatışmaların ardından, akşam karanlığında Dürzi köyü Mecdel Şems’e düşen bir roket 12 gencin ölümüne neden oldu. İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri, roketin kalıntılarının fotoğraflarına ve atıldığı yöne atıfta bulunarak saldırının arkasında Hizbullah’ın olduğunu söylerken, Lübnanlı militan ve siyasi grup sorumluluğu reddetti.
Hizbullah genellikle saldırılarının sorumluluğunu üstlenmekte hızlı davranır. Örgüt son birkaç ay içinde Katyuşa roketleriyle Golan’daki İsrail ordu mevzilerini defalarca hedef aldı ve bunu yaptığını duyurdu. Hizbullah, Golan’daki seçkin bir İsrail dağ tugayının karargâhına isabet eden roketlerin sorumluluğunu üstlendi.
Ancak bu saldırı farklı. Her iki taraf da büyük can kayıplarına ve bölgesel bir yangına neden olabilecek saldırılardan kaçınıyordu. Dahası, Hizbullah sadece Lübnan’da değil, Lübnanlı grubun yıllardır kanlı bir iç savaşta Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yanında yer aldığı Suriye’de de Dürzi toplumuyla yıpranan bağlarını onarmaya çalışıyordu.
Ancak 12 çocuk ve genç öldü ve Dürzi toplumu derin bir üzüntü içerisinde. Bazı öfkeli bölge sakinleri İsrail’in ölenlerin intikamını almayacağını çünkü ölenlerin Yahudi değil Arap ve Dürzi olduklarını söyledi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu kasabayı ziyaret ettiğinde öfkeli bir şekilde karşılandı. İsrail 1967’de Suriye’den Golan Tepelerini ele geçirdi ve 1981’de bölgeyi fiilen ilhak etti. Uluslararası toplumun geri kalanının işgal altındaki topraklar olarak görmeye devam ettiği bölge üzerindeki İsrail egemenliğini 2019 yılında tanıyan ilk ülke ABD oldu. İsrail’in başka yerlerindeki Dürziler orduda görev yapsa da Golan Tepeleri’ndekilerin çoğu İsrail vatandaşlığını reddetti ve ikamet kartlarına sahipler. Öldürülenlerin hiçbiri İsrail vatandaşı değildi.
Şimdi Lübnan en kötüsüne hazırlanıyor ve Orta Doğu bölgesel bir savaşın eşiğinde. Ancak, bazı İsrailli politikacıların “Beyrut’u parçalama” çağrılarına ve Netanyahu’nun Hizbullah’ın benzeri görülmemiş bir bedel ödeyeceği sözüne rağmen, hiç kimse bunun büyük bir savaş olmasını istemiyor. Bu ayın başlarında da belirttiğim gibi, İsrail ve Hizbullah arasında geniş çaplı bir savaş yıkımdan başka bir şey getirmeyecektir. Hizbullah’ın hamisi ve İsrail’in düşmanı olan İran’ı da içine çekebilir ve ABD’yi de sürükleyebilir.
(Lübnanlı Gazeteci Kim Ghattas’ın The Atlantic‘te yayınlanan makalesinin özeti. Çeviren: Erkan Şahin, tasam.org.)
Makalenin tamamını okumak için tıklayın