ABD Başkanı Joe Biden 2024 Başkanlık seçimi adaylığından çekildiğini açıkladı.
Beklenen açıklamaydı. Şaşırtıcı olmadı. Herkes görüyordu Biden’ın ileri yaşı ve sağlık sorunları dikkate alındığında Başkanlık seçimine tekrar aday olmasının isabetli olmayacağını. Bu köşede 17 Temmuz’da yer alan “Biden ve AKP’yi bekleyen kararlar” başlıklı yazımızda, Biden’ın siyasete veda etme zamanının geldiğine işaretle, durumunun o yaşlardaki pek çok siyasetçiye örnek olması gerektiğini belirtmiştim.
Yazımda, “Siyasiler vakti saati geldiğinde siyasete veda etmeyi bilmeli. Onun bunun diline düşmeden koltuğu bırakmayı bilmeli. Bu durum tüm dünyada, tüm siyasiler için geçerli” demiştim.
Sözü Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a getirerek, yaşının Biden’dan küçük, sağlığında yerinde olduğunu, ancak “tek adam” olarak ağır bir yük taşıdığını, ülkenin ciddi iç ve dış sorunları ve ekonomik sorunlarının onun omuzlarında olduğu belirterek, önündeki dört yıllık süreyi sağlığı yerinde tamamlaması dileğinde bulunmuştum.
Gecen yıllarda Erdogan’ın seçim kampanyası döneminde canlı yayında rahatsızlanmasının yol açtığı kaygılar hatırımızda. O tarihte pek çok kişi, Cumhurbaşkanı’nın yoğun tempoda çalıştığına işaretle, bedeni ve ruh sağlığı açısından dinlenmesi ve iyi beslenmesi gerektiğini söylemişti.
2028’den sonra ne gelişmeler kaydedilir belirsiz. Erdoğan’ın yeniden aday olma arzusunda olduğu söyleniyor. Erdoğan’ın sağlık durumunun o tarihlerde nasıl olabileceği konuşulmuyor. Sağlığının ve ileri tarihlerdeki yaşının onca yükü o yıllarda nasıl taşıyabileceği de hesaba katılmıyor. Ancak, yeniden aday olmayı arzu etmesi halinde, seçilme konusunda siyasi ve toplumsal riski göze alması gerekeceği vurgulanıyor.
2028 sonrasına ilişkin çeşitli senaryolar tartışılıyor. Post-Erdoğan dönemine ilişkin ön değerlendirmeler yapılıyor, Erdoğan’ın yerini alabilecek isimler tartışılıyor. Ayrıca AKP’nin geleceğine ilişkin öngörüler yapılıyor. Post-Erdoğan döneminde partinin bütünlüğünü ve gücünü korumada sıkıntılar yaşayabileceği, bu durumdan sağdaki diğer küçük partilerin nemalanabileceği ifade ediliyor. Siyasette iki büyük partinin (sosyal demokrat ve muhafazakar demokrat) ağırlıklarını koymaları, küçük partilerin isteklerine boyun eğmemeleri gereğini savunanlar da var, parlamenter sisteme geri dönülmesi gereğini savunanlar da.
Geçen yazımda post-Erdoğan döneminde AKP’nin liderlik kadrosunda olacak kişilerin şu özelliklere sahip olmaları gerektiğini ifade etmiştim:
Demokrat olması, otokratik liderliğe özenmemesi, kapsayıcılığa önem vermesi, dönüşüme önem vermesi, yeniliklere açık olması, vizyona sahip olması, mütevazi olması, gelişim odaklı olması, adil olması, etkili iletişim kurabilmesi, güvenilir olması, dürüst olması, etik ilkeleri benimsemesi..
Bazı okurlarım, AKP içinde Erdoğan’ın yerini alabilecek bu özelliklere sahip pek kimsenin bulunmadığını söylemişler..
Önümüzdeki süreçte gelişmelerin seyrine göre durum daha netleşebilir. Bir takım isimler öne çıkabilir. Partiler kendilerine daha fazla çekidüzen verebilirler. O yazımda da belirttim, AKP’liler partilerinin geleceğine stratejik bakış açısıyla bakmalılar, ufkun ötesini, dağın ardını görmeye çalışmalılar. Başta iktidara soyunan CHP, diğer partiler de stratejik bakış açısına sahip olmalılar.
Ülkemizin, ekonomik krizin yanı sıra iç ve dış güvenliğine ilişkin ciddi sorunları mevcut. Önümüzdeki süreçte bu sorunların daha da ağırlaşması bekleniyor. İnsanlarımız, yığınla sorunla karşı karşıya. Yaşanılan ekonomik kriz dertlerine dert katmış durumda. Etkilenmeyen yok ekonomik krizden. Geleceğe yönelik umutsuzluk, karamsarlık diz boyu.
Bir dostum der ki:
“Hangi konuya el atsan, bozuk ekonomik ve sosyal düzenin etkisiyle aşılamayan sorunların varlığı, liyakatın olmadığı ve kamu yönetiminin her düzeyde siyasallaştığı bir toplumda yaşamak çok zor. Giderek bu ülkenin düzlüğe çıkabilmesi ümidini yitiriyorum… Belki bir gün, belki bir gün..”
Mevcut iktidardan umudunu kesen, Erdoğan’ın güç ve performansının eskisi gibi olmadığını söyleyen bir yurttaş da şöyle yakınıyor:
“Ekonominin canına okudular. Faturasını vatandaşa ödetiyorlar. Onlardan hesap sorabilecek güçte bir yönetimin gelebileceğine inancım fazla yok. Tek istediğim ölmeden bunların gittiklerini görmek. Türkiye’nin düzeldiğini göremeyeceğimi biliyorum. Hiç olmazsa bu konuda çalışmaların başladığını görebilsem ona da razıyım.”
İktidar partisi olsun muhalefet partileri olsun tümünün önceliği, insanlarımızdaki bu umutsuzluğu, karamsarlığı yok edecek söylemler geliştirmek ve geleceğe yönelik plan ve programlarını ülke sorunlarının ağırlığını göz önünde tutarak yapmak olmalı.
Zaman kayıkçı kavgası yapmak zamanı değil.
Dertli insanların derdine deva bulma zamanı.
Fotoğraf: Beyaz Saray
İlgili yazı: