Son günlerde malumunuzdur bir vergi tartışması aldı başını gidiyor.
Yurt dışı çıkış harcının 3 bin TL’ye yükseltileceği haberlerinden tutun da bahşişlerden ve moto kuryelerden alınacak vergiye kadar yeni vergi paketinde neler olacağını merakla bekliyoruz. Son gelen haberlere göre sayın Cumhurbaşkanımızın yurt dışı çıkış harcının 1500 TL olması yönünde talimat vermesi biraz da olsa yüreklere su serpti!
Sosyal medyada Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e yeni vergi önerileri getirilirken AKP içinde bir bölüm de bu gelişmelerden bir hayli rahatsız. Özellikle yurt dışı çıkış harcının miktarı büyük tartışma konusu oldu.
Yeni vergi paketinden dar gelirli ve emekçilerin lehine kararlar çıkmayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bunun için müneccim olmaya gerek yok, geçmişte yapılan uygulamalara bakın yeter. Yine kendimize bir bira alırken devlete de bir bira ısmarlar, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen yurt dışı çıkış harcını paşa paşa öderiz. Dua edin bir de dönerken almasınlar!
Ben en çok Maliye Bakanımızın ne tür yeni vergiler getireceğini merak ediyorum. Misal saçı olanlardan tarak vergisi, bekarlardan neden evlenmedin vergisi, şehirden şehire gezenlerden ayakbastı vergisi, arabası olmayanlardan kaldırım vergisi, denize girenlerden yüzme vergisi gibi vergiler alınırsa hiç de şaşırmam. Biraz saçma vergiler oldu biliyorum ama…
Peki geçmişte bu tür saçma vergiler alınmış mı dersiniz? Yok canım demeyin, insanoğlunun tarihi garipliklerle doludur. Gelin biraz tarihin tozlu sayfalarında gezinelim bakalım kimler ne vergiler toplamış…
Bizim tarihimizde Deli Petro diye bilinen Rus Çarı Büyük Petro, 1700’lerde sakalı vergiye bağlayarak Rus erkeklerini tıraş olmaya yönlendirmiş. (Manşet görseli) Avrupa eğilimli olan Petro, her yerde görülen Rus sakalını, ülkesinin durgun ve geri kalmış karakterinin bir sembolü olarak görüyordu. Sakallı erkekler önemli bir ücret ödemek zorundaydı ve sakallı kalma hakkını satın aldıklarını kanıtlamak için özel bir jeton taşımaları gerekiyordu.
Roma İmparatorluğu döneminde alınan idrar vergisi de meşhurdur. Eski Romalılar idrarı amonyak içeriği nedeniyle değerlendiriyorlardı. Romalılar, idrarı çamaşır yıkamak ve hatta dişleri beyazlatmak için değerli buluyorlardı. İmparator Vespasianus umumi tuvaletlerde toplanan idrarı vergilendirerek oldukça iyi bir para kazandı.
“Para kokmaz” anlamına gelen Latince “pecunia mon olet” sözü günümüzde paranın kaynağının önemli olmadığını vurgulamak için kullanılır.
Açıkçası günümüzde oraya buraya rastgele işeyenlerden bu vergi alınsa hiç de fena olmaz. Hatta bu vergi, hastane ortası ve asansör gibi yerlere pisleyenlerden iki misli alınmalı.
Antik Roma’da İmparator Augustus döneminde “bekârlık vergisi” ya da “çocuksuzluk vergisi” diyebileceğimiz bir vergi uygulanmıştır. Bu verginin amacı evliliği ve çocuk sahibi olmayı özendirmekti. Bu vergi 25-60 yaş arası erkekler ve 20-50 yaş arası kadınlar için uygulanmaktaydı. Çocuksuz çiftler için de geçerli sayılmıştır.
İmparator Caligula döneminde ise fahişelerden de vergi alınmaya başlanmıştır. Antik Roma’da fahişelik adeta ticari bir faaliyet olarak görülmekteydi ve tıpkı kölelik gibi benimsenmiş, yarar sağlayan, toplumsal ve hukuki olarak kabul gören bir kurumdu. Sadece Antik Roma da değil, Antik Yunan medeniyetinde de fuhuş üzerinden vergi alınması söz konusuydu.
İngiltere’de 17. yüzyılda evlerde bulunan pencereler zenginlik göstergesi olarak algılanıyordu. Daha fazla pencere daha büyük bir ev anlamına geliyordu. Bu nedenle daha büyük ve çok pencereli bir evde oturan vatandaş, daha az pencereli daha küçük bir evde daha yoksul veya evsiz bir insandan daha fazla vergi ödemek zorunda kalacaktı. 1696’da yürürlüğe giren pencere vergisi ile evlerde çok az pencere yapılmaya başlandı. İnsan sağlığını tehdit ettiği anlaşılan uygulamaya 1851’de son verildi.
İngiltere’nin uyguladığı bir başka vergi olan tuğla vergisi, inşaat sahiplerinin kullandıkları tuğla başına vergi ödemesini şart koşuyordu. Bunun üzerine inşaatçılar da tuğla sayısını azaltmak için daha büyük tuğlalar kullanmaya başladı. Hükümet de cevap olarak büyük tuğlalara yüksek vergi koydu. Vergi 1850’de yürürlükten kalktı.
İngiltere bu tür tuhaf vergilerde ilk sırada yer alıyor. 1660 yılında şöminelerden vergi alınmaya başlanınca halk da vergiden kaçmak için şöminelerinin önünü tuğlayla kapattı. Vergi 1689’da yürürlükten kalktı.
İngiltere 1784 yılında bu kez de şapkalara vergi getirdi. Vergiden kurtulmak isteyen şapka imalatçıları ürettikleri ürünlere “şapka” demekten vazgeçti. Hükümet de karşılık olarak başa giyilen her şeye vergi getirdi. Vergi 1811’e kadar yürürlükte kaldı.
Eski Mısır’da yemek pişirmede kullanılan yağ vergiye tabiydi. Pişirme yağı firavunun tekelindeydi ve bu tekelden satın alınması mecburiydi. Önceden satın alınmış yağın tekrar kullanılması da yasaktı.
Bir zamanlar Fransa’da “gabelle”adı verilen bir tuz vergisi bulunurdu. Bu vergi Fransızlar arasında o denli infial yaratmıştı ki meşhur Fransız Devrimi’ne yol açan etkenlerden biri olduğu söylenir.
İspanya’da 14. yüzyılda ikinci kez nikah masasına oturan kadınlardan alınan ikinci koca vergisini de garip vergiler listesine ekleyebiliriz.
1885 yılında Kanada ise Çinliler için kelle vergisi getirdi. Bu vergi ülkeye giren her bir Çinli göçmenden alınırdı. Bu vergi bazı istisnalar dışında Çinlilerin Kanada’ya girişlerinin yasaklandığı 1923 yılına kadar uygulandı.
Bu vergi şu an bizde uygulansa ve ülkeye giren Suriyeli-Afgan vb. mültecilerden alınsa herhalde Maliye’nin tüm açıkları kapanır!
Osmanlı’da da zaman zaman ilginç vergiler alınmıştır. Evlenen kızlardan alınan ve Tanzimat döneminde kaldırılan gelinlik vergisi, gerdeğe girenlerden alınan gerdek vergisi, meyhanelerden alınan şarap vergisi, kürk giyenlerden alınan kürk vergisi, sarayda görevli harem ağalarının ücretini karşılamak için alınan harem ağası vergisi listenin ilk sıralarını oluşturur.
Neyse, zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış. Lafı fazla uzatmadan burada noktayı koyalım. Bakarsınız bir gün buna da vergi koyarlar.
Vergi yiğidin kamçısıdır.