Bir normalleşme lafazanlığıdır gidiyor.
Mahkeme binalarına “saray” demek var mıdır demokrasilerde?
“Ben yazmıştım” demeyi hiç sevmem ama birkaç hafta önce, normalleşme/yumuşama söylemleri başlayınca yazmıştım normalin, Türkiye normalinin ne olduğunu.
Daha eskilere gideyim bu yazımda, üzülerek yazıyorum ki Türkiye kamuoyu, medyası ve muhalefeti balık hafızalı.
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ni (CKMP) hatırlayan kimse kalmadı mı?
Alparslan Türkeş’in, daha sonraları MHP olacak olan partisidir CKMP ve bu parti Türkeş’in emriyle 1968 yılında yurdun çeşitli bölgelerinde komando kampları kurmuştu paramiliter gençler yetiştirmek için.
Necip Fazıl Kısakürek’in kindar ve dindar nesiller vasiyetinin normal sonucuydu bu kamplar.
Faruk Sükan diye bir içişleri bakanını anımsayan hiçbir siyasi parti ya da kişilik ve medya organı mensubu yok mu koca Türkiye’de?
Demirel başkanlığındaki Adalet Partisi hükümetinin “solcuların nefes alışlarını bile izliyoruz” demiş olmakla meşhur bir içişleri bakanıydı Faruk Sükan.
Solcuların nefesini bile izleyen bu içişleri bakanının başbakanı olan Süleyman Demirel de “Bana sağcılar/milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz” diye böbürlenmişti.
Kan revan içinde bırakılan Türkiye’de ne yazık ki bu Demirel, demokrasinin “bir bileni” olarak ünlenmişti.
Nereden nereye geldik diye sızlanmanın bir anlamı yok ve fakat hafızayı beşerin unutmaması gerekir ve unutsa da arşivin asla unutmayacağından hareket edilseydi eğer, ne İstanbul’un dünyanın en pahalı arsası olduğunu söylemeye cüret edebilirdi anlaşılmaz bir aymazlıkla tonton diye anılan Turgut Özal ve ne de “Anayasa’yı bir defa delmekle bir şey olmaz” diyebilirdi.
Anayasa’yı deldi ve sonra Anayasa kevgire döndü, daha sonra da sınırlar “sorma gir hanı” oldu.
“Bundan sonra hasta yok müşteri var” diyen Tansu Çiller Hanım’ın bu yaklaşımı değil mi sağlık sisteminin bu hallere düşmesinin ilk adımları?
Yazıyı çok uzatmadan…
Mahkeme binalarına, krallığa, padişahlığa ait bir kavram olan saray kavramını hiç gocunmadan, hiç itiraz etmeden kabullenen kamuoyunun “krallık-padişahlık hukuku”nun oluşmasındaki payı az değildir.
Türkiye’de kurulu düzenin bugünkü hali Türkiye’nin normalidir.
Ve karşı çıkmak, insan haklarına sahip çıkmak, bu haklar için yollara düşmek, mitingler yapmak, korku iklimine boyun eğmemek de demokrasinin normalidir.
Şimdi cevaplayın bakalım:
Türkiye’de demokrasi var mı?