Toplumların kültürel özellikleri yüzyıllar içinde şekilleniyor.
Belirleyici ana unsurların başında ise, siyasal ve ekonomik sistemler, dini inanışlar, iklim ve çevre gibi faktörler öne çıkıyor. Örneğin Dostoyevski “Ruslar bütünüyle Ortodoks’tur, Ortodoksluğu anlamayanlar, Rusları asla anlamayacaktır” demiştir. Sovyet dönemi bürokrasisini yaşamayan Tolstoy’un, Anna Karenina adlı eserinde kahramanlardan biri “evrak işi Rusya’nın ruhudur” demektedir.
Farklı ekonomik ve siyasal sistemlerin insanların günlük yaşamları ve davranışları üzerindeki etkisi büyük oluyor. Bu açıdan Sovyet Rusya’daki günlük hayata bakıldığında bu deneyimi yaşamayan bizlerin ve 30 yaş üstü Rusların pek de anlamayacağı bir durum söz konusu idi. Sovyet döneminde insanların günlük hayatlarına bazı unsurlar açısından bakmadan önce 1917 Ekim Devrimi sonrasında siyasal ve ekonomik sistemin ve sosyal kesimlerin nasıl bir dönüşüm geçirdiğine kısaca değinilmesi yararlı görülmektedir.
Devrim sonrasında siyasal hayatın tek hakimi Komünist Parti oldu ve 70 yıl boyunca ülkeyi yönetti. Partinin üye sayısı 1980’ler itibarıyla 20 milyona kadar çıkmıştı.
Ekim Devrimi sonrasında özellikle ekonomik dönüşüm hızla hayata geçirilmeye başlandı. Büyük toprak sahipliği sona erdi ve zamanla kolektif tarım ve kolhoz (tarımsal üretim kooperatifi) sistemine geçildi. Sanayi, finans ve ticaret sektörleri hızla kamulaştırıldı. Çarlık döneminin sonunu hazırlayan unsurlardan olan topraksız köylüler küçük ölçeklerde toprak sahibi olabiliyordu ama Sovyetler dönemi ekonomik sonuçlarına bakıldığında en problemli alanlardan birinin tarım ve köylülerin giderilemeyen mağduriyeti olduğunu söylemek mümkün.
İşçiler Bolşevik Devrimin en çok önem verdiği kesimdi bir bakıma. Çünkü devrim bir yerde onlar adına yapılıyordu ve işçiler de devrimi destekleyen en önemli sınıftı. Ayrıca sanayileşme hızlandıkça köylü sınıfı da büyük ölçüde işçi sınıfına dönüşüyordu.
İşçi sınıfına ve tüm Sovyet vatandaşlarına sistemin verdiği önemli garantilerin başında sağlık güvencesi, iş garantisi, eğitim imkanı ve özellikle de temel gıdalarda sabit fiyat uygulaması geliyordu. Böylece Sovyet sisteminde işsizlik sorunu neredeyse sona ermişti. Ancak zaman zaman ödenen ücretlerin düşüklüğü ve kentsel alanlardaki yetersiz konut durumu başlıca sorunlar arasında yer alıyordu. Ev kirası ücretin belli bir yüzdesi olarak alınıyor ancak kimi zaman aileler bir arada kalıyordu. Mutfak, banyo gibi yerlerin ortak kullanıldığı komünite evlerinde mütevazi imkanlar ve çoğu zaman da zorluklar söz konusuydu.
Köylü ve işçi kesimlerine ilaveten Komünist Parti yönetimi sırasında özellikle de planlama ve idari konulardaki ihtiyaçlar sonrası yeni bir kesim oluşmuştu. Parti yöneticileri, bürokrasi, bilim adamları, yazarlar, sanatçıların da aralarında olduğu bu grup ayrıcalıklı sayılabilecek bir konum edinmişti. Bu durum zaman zaman diğer kesimlerle bazı gerilimlere neden olmuyor değildi. Sınıfsız toplum ideali kimi zaman sekteye uğruyor gibi görünüyordu.
Böylece piyasa sisteminin olmadığı, üretimin ve fiyatların devlet tarafından planlandığı ve belirlendiği bu sistemde vatandaşların mütevazi bir hayat sürdüğünü söylemek mümkündü. Ancak parti elitleri dışında herkes aynı durumda olduğu için bu büyük bir sorun olarak ortaya çıkmıyordu. Bununla birlikte adaletsiz uygulamalar, kayırmalar ve toplum vicdanı açısından rahatsız edici sonuçlar söz konusu olabiliyordu.
Devlet iş, sağlık ve eğitim garantisi veriyordu. Okuma yazma oranı hızla artmıştı. Halkın sanatsal faaliyetlere katılımı yüksekti. Tiyatro, bale, klasik müzik dinletileri dolup taşıyordu. Bununla birlikte sanat ve edebiyatta gerçek bir fikir özgürlüğünden söz edilmesi zordu.
Kanımca Sovyet sistemi kapitalist sistem ile girdiği rekabet nedeniyle bir tür varlık yokluk sorunu yaşıyor ve bu durum halk açısından son derece zorlayıcı sonuçlara yol açıyordu. Bir defa kaynaklar, silahlanma, uzay yarışı, bilimsel rekabet, spor ve diğer alanlardaki rekabet nedenleriyle istenilen şekilde halka yansıtılamıyordu. Belki de güçlü devlet olma bir tercih değil de bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştı.
Özellikle İkinci Dünya Savaşının getirdiği sonuçlar toplum açısından ağır bir fatura koyuyordu ortaya. Sovyet halkları büyük bir fedakarlık ve mücadele azmi göstermişti ama insan kaybı ve diğer kayıplar yakıcı bir şekilde etki ediyordu hayata.
Bu genel açıklamalardan sonra Sovyetler dönemindeki günlük yaşama bazı ana unsurlar açısından bakıldığında aşağıdaki açıklamalar yararlı olacaktır.
Kadın ve aile: Devrimin başlarında özellikle kadınları özgürleştirme politikası sonucu aile kavramında bir değişim olduğu, boşanmanın kolaylaştığı ve bazı kesimlerce “özgür aşktan” söz edildiği ve kürtajın yasallaştığı görülüyor. Ancak bilahare ve özellikle de ikinci dünya savaşı sonrasında evlilik ve aile kavramı törenselleştirilmiş ve çocuk doğurmak teşvik edilmiştir. Bunun sonucunca kadınların ev işlerine daha fazla vakit ayırması ihtiyacı doğmuştur. Sovyetler döneminde genel olarak kadınların özgüven kazandığı, eğitim imkanlarının arttığı ve özellikle işgücüne katılma oranının yüksek seviyelere çıktığı görülüyor.
Dostluk ve arkadaşlık: Genel olarak Sovyetler döneminde aile, arkadaşlık ve dürüstlüğün önemli değerler olduğunu, sosyal ve insani ilişkilerdeki dayanışmanın belirgin bir önem kazandığını söylemek mümkün. Aileler sık sık eş, dost ve arkadaşları yemeğe çağırıyor, paylaşımları artıyordu. Bugün o dönemi yaşayan yaşlı insanlara sorulduğunda söyledikleri ilk şeylerden birinin o dönemlerde insanların sözlerine sadık kaldığı ve güvenilir olduklarına ilişkin.
Eğitim: Eğitim Sovyetler döneminin en önemli konusu bir bakıma. İnsanlar arasındaki eşitsizlikleri ortadan kaldırmanın, sistemi destekleyecek bireyler yetiştirmenin ve bilimsel alanda kapitalist sistemle rekabet etmenin ve hatta onu geçmenin en önemli boyutu oluyor eğitim. 1926’daki nüfus sayımına göre 10 yaş ve üzerindeki Sovyet vatandaşlarının %51’i, 1939’daki nüfus sayımına göre ise %81’i okuma yazma biliyordu. Öğrenciler disiplin ve kararlılık içinde eğitim faaliyetlerine devam ediyor, bu durum matematik, fizik, kimya gibi bilim dallarında önemli sonuçlar veriyordu.
En önemlisi de standart ve nitelikli eğitimin herkese ulaştırılabiliyor olmasıydı. Altı aydan sonra okul çağına kadar kreş ve anaokulu süreci devlet güvencesinde idi. Spor ve beden eğitimi de okullarda önemli bir konu olarak ele alınıyordu. Ayrıca akademik standartlar yüksekti.
Din: Komünist Partinin genel olarak dine bakışı mesafeli olsa da insanlar kiliselere gidebiliyordu. Ayrıca sinagog ve camiler de aktifti. Komünist parti mesafeli olsa da din adamları ve dini pratikler konusunda baskıcı bir tavır içinde olmamıştı. Bununla birlikte genel bakış açısı ve eğitim sistemi çerçevesinde yeni nesillerin dini pratiklerle fazla ilgisi kalmamıştı.
Ulaşım: Geniş ve planlı şehir yollarında tek tük araçlar görülüyordu. Çünkü araç sahibi olmak istisnai bir durumdu. Buna karşılık toplu taşıma hızlı ve etkiliydi. Metro ve tren taşımacılığı oldukça yaygındı. Ülkenin her noktasına demiryolu ile ulaşmak mümkündü. Kompartımanlara kadın erkek binmekte bir sorun yoktu. Bununla birlikte karayolu taşımacılığı ve alt yapısı yeterli olamıyordu. Geniş Rusya coğrafyası dikkate alındığında bu büyük bir maliyet olarak ortaya çıkıyordu.
Kültür ve sanat: Çağdaş sanat, resim, heykel, klasik müzik, bale gibi alanlar destekleniyordu. Özelikle baleye çocuk yaştan itibaren birçok kimse ilgi gösteriyordu. Şehirlerde çoğu yerde görülen heykellerde çağdaş işçiler, emek ve devrime ilişkin temalar vardı. Stalin döneminde özellikle mutlu işçileri fabrikalarda, köylüleri güneşli tarlalarda mutluluk içinde resmetmek sık rastlanır olmuştu. Halkın genelinde bale, opera, tiyatro gibi dallara genel bir ilgi vardı. Ayrıca klasik müzik de seviliyordu.
Kitap okuma yaygın bir faaliyetti. Her yerde kitap stantları görmek mümkündü. Kitap fiyatları oldukça ucuzdu. Bununla birlikte kitap, dergi, gazete gibi hemen her yayıncılık faaliyeti devlet otoritesinin gözetimi altındaydı. Televizyon batı ülkelerindeki gibi yaygın değildi. Buna karşılık radyo yayıncılığı önemliydi.
Tüketim: Hemen her türlü mal ve hizmet kamu tarafından üretiliyor ve sağlanıyordu. Buna ilişkin önemli ölçüde planlama faaliyeti ve bürokrasi söz konusu idi. Bununla birlikte tüketici talepleri ve arz arasında uyumsuzluk ve dengesizlik söz konusu oluyordu çoğu zaman. Bazı dönemlerde karne uygulaması söz konusu oluyordu. Ayrıca bir çok mal ve hizmetin kalitesi açısından sorunlar yaşanıyordu.
Siyasal hayat: Komünist parti hayatın her alanında vardı. Fabrikalarda, çiftliklerde, işyerlerinde parti temsilcileri söz konusuydu. Bunlar üretim hedeflerinin tutturulması konusundaki işlevleri yanı sıra birçok açıdan raporlama faaliyeti de yürütüyorlardı. Bu durumun bazı rahatsızlıklar ve adaletsizlikler yaratması söz konusu oluyordu.
Not: Samih Güven’in bu yazısı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.