Bu konuda bir araştırma yapılmış mıdır bilinmez ama özellikle büyük kentlerde en popüler hitap şekillerinden birinin “hocam” olduğu herhalde su götürmez.
Toplumda en çok kullanılan hitap “abi” olsa da giderek yerleşen “hocam” bir süredir onu tahtını zorluyor.
İlk ve orta okulla lisede öğrenciler geleneksel olarak “öğretmen” hitabını kullanırken, üniversitede onun yerini “hocam” alırdı.
Kesin bir tarih vermek zor ama herhalde 1990’ların sonundan başlayarak “hocam” popülerleşti. Hatta 2000’lerin başında yayınlanan “Hayat Bilgisi” dizizinde Afet Güçverir rolündeki Perran Kutman’ın kendisine “hocam” diyen öğrencilerine, “Hoca camide olur, ben öğretmenim” demesi bu hitaba bir direnişti aynı zamanda.
Fakat kullanım kolaylığı ve hemen iletişim kurma olanağı sağlamasıyla “hocam”ın kullanışı çok yaygınlaştı. “Abi” geleneksel olarak çoğunlukla yaşça büyüklerine söyleniyor. “Hocam” ise, yaşça büyüklere, yaşıtlara ve birkaç yaş küçüklere söylenebiliyor.
“Beyefendi” ve “hanımefendi” tarzı hitaplar sınırlı bir kitle tarafından kullanılıyor, ayrıca resmiyet taşıyor. Buna karşılık tanımadığı biriyle konuşması gerektiğinde ya da yeni tanıştığında lafa “hocam” diye başlamak çoğu kişiye pratik geliyor. İşin ilginç tarafı, bu hitap şeklini sadece erkekler değil bazı genç kızlar da kullanılıyor. Çoğu kişi için “hocam”ın bir pratik yanı da, “siz” yerine “sen”li konuşmanın ilk adımını atmaya olanak sağlaması.
Murat Belge, 2012 yılında Taraf’ta yayınlanan bir yazısında “hocam” konusunda şunları söylüyor:
“Ankara’da, ODTÜ’de başlayıp Türkiye’de her yere yayılmış bir âdet vardır: konuştuğun kişiye ‘hocam’ diye hitap etmek. Böyle yapan birçok genç insana rastlıyorum. Öyle tahmin ederim ki çoğu bunu başlatanın Sinan Cemgil olduğunu bilmiyordur.
Sinan Cemgil’le aynı yaşta olduğumuzu sanıyorum, çünkü aynı yıl İstanbul’da, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne girdik. Ama Sinan ayrıca ODTÜ sınavına da girmiş, onu kazanınca bizim Filoloji’ye gelmedi. 1967’de TİP’e üye oldum, bir süre sonra da İstanbul İl Örgütü’nde Bilim Kurulu’na seçildim. Orada, Sinan’ın annesi ve babası, Nazife Hanım’la Adnan Bey de vardı. Birlikte çalıştık. Sinan hep uzaklardaydı.
Neydi bu “hocam” hikâyesi? Sinan, sınıf farkı ve üstünlük içermeyen bir hitap biçimi peşindeydi. “Hocam” dendiğinde, böyle hitap edilen kişiye, “Sen benden iyi bilirsin” gibi bir anlam çağrıştırarak, bir üstünlük tanımış oluyordun. Bunu ona tanımış olmak, Sinan’ın hoşuna giden bir şeydi. Sorun, kendi üstünlüğünü ima eden sözler, tavırlardı. Sinan’ın “hocam” dedikleri hocalar değildi. Odacıya da, arkadaşına da, otobüs biletçisine de “hocam” derdi o. Sanırım bununla yapmak istediği şey anlaşıldığı ve benimsendiği için “hocamcılık” yaygınlaştı. Bugün de devam ediyor.”
Akrabalık ilişkisi olmadığı halde “anne”, “baba” “teyze” ve “kayınço” tarzı hitaplar da var.
Ayrıca, yaygınlığı değişmekle birlikte aşağıdaki hitaplar da kullanılıyor:
-Müdür
-Başkan
-Kanka-kanki
-Reis
-Usta
-Panpa
-Hacı
-Devrem
-Toprağım
-Baba, babacığım
-Amca
-Dayı
-Anne
-Teyze
-Yenge
-Kayınço
-Abla
-Üstat
-Birader, bilader
-Ağa
-Doktor
-Arkadaşım
-Dostum
-Patron
-Eleman
-Hafız
-Delikanlı