Dünyanın en hacimli destanları arasındadır Manas. Bin yıllık bir destandır ve ana karakteri Manas gibi neredeyse ölümsüzdür.
Kırgızlar hâlâ bazı bölümlerini ezbere bilir, söylerler. Anlatılması haftalar süren destanın tamamının manzum oluşu, şiir dili, aliterasyonlu ve kafiyeli yapısı muhtemelen hatırda kalmasını kolaylaştırmıştır. Yüzyıllardır halkla birlikte yaşayan, çok sayıda varyantı ve kolu olan bu destan, tarihin bilemediğimiz yönlerine ışık tutar.
Manas Destanı, Kırgız mitolojisini, masal ve efsanelerini, gelenek ve göreneğe ait özelliklerini, bozkır kültürünü kendisinde toplayan; Kırgız Türklerinin dünyayı algılama biçiminde hem Şamanizm’in hem de İslamiyet’in tesirlerini yansıtan bir ana metindir ve Türk kültürünün aktarımını sağlayan paha biçilmez bir hazinedir.
Destanda Talas ve Issık Göl’den Altaylara sürülen Kırgızların tekrar yurtlarına dönüşü ve düşmanlarıyla verdikleri mücadeleler anlatılır. Oğuz Kağan ve Bilge Kağan gibi milletinin birlik ve beraberliğini, dirlik ve düzenini sağlamak ideallerine sahip, gerçek bir kahramandır Manas. Cakıp Han’ın gözü pek oğludur ve esarettense ölümü yeğleyecek kadar yiğittir. O doğmadan Çinlilerin kehanet kitaplarında bile adı geçer. Doğumundan evvel tüm destan kahramanları gibi olağanüstü özelliklerle donanmış bir alp tipinin dünyaya gelişinin işaretleri zuhur eder. Cakıp Han ile Çıyırdı Hatun uzun zamandır evli oldukları hâlde çocuk sahibi olamamıştır. Çıyırdı Hatun elmalı, kutlu yerlerde dolaşıp, pınarların başında geceleyerek, yatırlara ziyarete giderek doğurganlığına kavuşur ve Manas’a hamile kalır. Çıyırdı Hatun’un hamile kalışı Cakıp Han’ın ikinci karısı Bakdevlet’e rüyasında malum olur.
Cakıp Han da Manas’ın doğumuna dair haberci bir rüya görür. Hamile kalınca yemeden içmeden kesilen Çıyırdı Hatun ilginçtir ki pars yüreği aşerir ve bir avcının öldürdüğü parsın yüreğini yer (Sonrasında küçük yaşlarda yaptığı kavgalarda gösterdiği kahramanlık sebebiyle çocuklar Manas’a “Pars Aslan Manas” lakabını takarlar.). Manas’ın adını dört ulu peygamber koyar ve onu beşiğinde Hızır korur.
Hemen konuşmaya başlar Manas; kılıç kuşanır, düşmanlarının üstüne yürür. Yalnızca insanlarla değil, vahşi hayvan ve canavarlarla da savaşır, çok sayıda zafer kazanır. Şöhretini savaşlarda kazandığı başarılara borçludur, kısa sürede Kırgızların hanı yani başbuğu olur. Destanda Manas’ın adaletli, merhametli, yüce gönüllü, birleştirici, acıya ve zorluklara dayanıklı kişiliği tanrısal bir güç olarak kabul edilmiş ve Kırgız kültüründe önemli yeri olan “ayköl” sıfatıyla nitelenmiştir.
Manas’ın en büyük destekçilerinden biri, onu böyle yetiştiren annesi Çıyırdı Hatun’dur. Manas Destanı’nın karakterleri tarihte yaşamış, gerçek kahramanlardır; destanda hem zaaflarıyla hem de güçlü yönleriyle anlatılırlar. Destanın halk tarafından sevilip benimsenmesinde bu denli gerçeğe yakın hikâye edilişinin etkisi olsa gerek.
İlk bölümlerden itibaren Kırgızların kadına bakışındaki farklılık ortaya çıkar. Kadın yalnız çocuk doğurmak ve yetiştirmekle sınırlandırılmamıştır. Düşman kadını, kızı, gelini ağlatır, onların yüzünü güldürmekse Türk hanlarına ve alplarına düşer. Çinli, Moğol ve Kalmuklar tarafından kadın, savaş ganimeti sayılır; güzel kadınlar yağma sırasında asker arasında üleştirilerek cariye yapılırken Kırgız halkı kadına sadece aile hayatında değil, sosyal hayatta, devlet yönetiminde de erkekler kadar değer verir.
Erkekler kadınlarını, çocuklarını oba ve yurtlarını müdafaa eder gibi korurlar; zavallı ve korunmaya muhtaç gördükleri için değil. Zira konargöçer Türk halklarında kadın da bir alp olarak (kadın bahadır) yetişmiştir, karar verici konumdadır ve söz sahibidir. Manas birkaç kez yaralansa, ölse bile tekrar dirilerek kahramanlık serüvenine devam eder.
Meseleye Campbell’in Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nda vurguladığı, “Monomit Kuramı” perspektifinden bakarsak Manas’ın zorlu mücadelesinde, kahramanlık yolunda atladığı eşiklerde kadınların rolü çok büyüktür. Hatta Manas’ı kahraman yapan Cakıp Han’ın evladı olmaktan ziyade Çıyırdı Hatun’un çocukluğundan itibaren Manas’a duyduğu güven ve oğlunu kötülüklerden koruyan sezgileridir.
Çıyırdı, evladının onları uzakta kalan yurtlarına, Issık Göl’e, kavuşturacak yiğit kişi olduğunun farkındadır. Manas’ın olağanüstü hayatında annesi kadar değerli, bir bakıma onun animasının temsili olan, başka kadınlar da vardır. Jung’un “Yüce Ana” arketipi olarak tanımladığı, dönüştürücü özelliği ön planda bu kadınların başında karısı Kanıkey gelir. Manas; han kızı olan Kanıkey’le evlenebilmek için bol miktarda “kalıng” (başlık) verir, kız tarafına pahada ağır hediyeler gönderir.
Manas’ın Kanıkey’de kendi yiğitliğine benzer özellikler görmesi onu eş olarak seçmesinde çok etkili olmuştur. Kanıkey; destanda kadın zekâsını temsil eder, yiğitlikte Manas’ın dengidir, tedbirli ve uyanıktır. Söz gelimi amcası Közkaman’dan mektup geldiğinde eşini bunun bir tuzak olabileceğine dair uyarır.
(Tuba Dere, tdk.gov.tr)
Yazının devamını okumak için tıklayın