İnsanlar, geçen hafta Rolex ile ilgili bir haber okudular. Dünyanın en prestijli markalarından birisi olan bu saatin satışları 2023 yılında 11 milyar doları aşmıştı.
Yani insanlar, bir kayış ile kollarına taktıkları ve arada bir saatin kaç olduğunu görmek için baktıkları bu avuç içi kadar makineye 11.5 milyar dolar ödediler.
Bir markanın, kendi kulvarında bu kadar baskın bir konumda olması akıl alır gibi değil.
Bu tutar, 2022’de yüzde 11 üzerinde.
Lüks kulvardaki pazar payı ise yüzde 30’dan daha fazla.
Bütün lüks saat markalarının satışlarını toplasanız da Rolex’e yetişemiyor.
Mucize bunun neresinde?
Rolex, koluna takıldığı insanlara ne veriyor?
Ne hissettiriyor?
Rolex takanlar, çevrelerine hangi mesajı veriyorlar?
Ya da tersinden bakalım;
Karşılarındaki insanın kolunda Rolex görenler ne yapıyor?
Ne hissediyor?
Bu soruların cevapları, Rolex mucizesini biraz açıklayabilir. Merakımızı giderebilir.
Alt tarafı bir saat mi?
Böyle düşünebilir miyiz?
Nasıl olur da, insanların koluna takıp, arada bir günün hangi vaktinde olduklarını anlamak için baktıkları bir makine milyonların fetişi haline gelir?
Ya da şöyle mi soralım?
Bu saate adeta bir servet ödeyen inanlar aslında ne satın alıyor?
Bu saat, o insanların hangi özlemlerine cevap oluyor?
Neden, Cartier, Omega, Audemars Piguet, Patek Philippe ve Richard Mille değil?
Neden illa ki Rolex?
Mesele kola takılan o makinenin üstündeki rakamların çok ötesindedir.
Marka olunmaz, marka doğulur… mu?
İşin sırrı daha ilk adımdadır.
Hangi duygularla yola çıktığınız önemlidir.
Görüş çizginiz nereye kadar? Sınırlı mı, sınırsız mı? Hayaliniz, o ufuk çizgisini aşıyor mu? İçinizdeki coşku sizi o çizginin ötesine taşıyacak kadar güçlü mü?
Kendinize iyi bir iş mi kurmayı hedefliyorsunuz? Yoksa perspektifiniz onlarca yılı ve hatta birkaç kuşağı da kapsayacak kadar büyük mü?
Hayatınızı kazanmak gibi kolay bir amaçla başladığınız bir işin ömrü sizin ömrünüz ile sınırlıdır. Sizin ömrünüz sona erince, o işin de miadı – genellikle – dolar.
Tarihini hiç merak ettiniz mi?
Markaların doğumundaki ebenin hissiyatı çok önemlidir. Sanırım markaları yaratanlar için kullanılabilecek en uygun kavramlardan birisi de bu olsa gerek: Ebe.
Öyle ya. Onların yaptığı iş tıpkı ebelerinkine benziyor. Markaları yaratanlar da bir ebenin heyecanı, titizliği, sevecenliği ile çalışıyorlar. Başlattıkları işe bir ebe sevgisini katıyorlar.
Rolex’in ebesi Hans Wilsdorf’dur.
Tereddütsüz bir yenilikçi olan Wilsdorf, saatlerinin güvenliğini ön planda tuttu. İnsanları ikna edebilmek için en başarılı parça üreticilerini tercih etti. Bienne’deki bir saat firmasının en sağlam parçalarını kullandı.
Sözü sözcülerine bırakalım;
“Kurucumuz Hans Wildorf yaşadı ve öldü. Ama bizim tarihimiz, kurucumuzun çağları aşan ruhuna ayrılmaz bir şekilde bağlıdır.
Wildorf, 1905 yılında, henüz 24 yaşındayken Londra’da saat dağıtım şirketi kurdu. Hayali, bileğe takılan bir saat idi. O zamanlar, kol saatlerinin temel sorunu dakik olmamaktı. Buna kafa yordu. Hem şık hem de güvenilir bir saat peşinde idi.
Beş harfle özetlenen deha
“Mümkün olan her şekilde alfabenin tüm harflerini birleştirmeyi denedim. Sonunda yüzlerce isim ortaya çıktı, ancak hiçbiri kulağa doğru gelmiyordu. Londra’da bir sabah faytonun üst sırasında oturmuş, Cheapside boyunca ilerlerken bir peri kulağıma ‘Rolex’ diye fısıldadı.”
1905’te kurulduğundan bu yana Rolex, birçok kişinin becerilerini bir araya getiren ve günbegün, hatta yıllarca sürecek zorlu bir çalışma gerektiren bir arayışın içinde olmuştur. Zorlu, titiz ve daimî bir çaba. Mükemmellik arayışı.
Hans Wilsdorf’un vizyonu
Kurucumuz Hans Wilsdorf’un vizyonunu sürdürmek için, alanında öncü olanlara desteğimizi ulaştırmaya devam ediyoruz. Kendi zamanlarında iz bırakmış olup ve bugün de bırakmaya devam eden tüm kadınlara ve erkeklere.
Rolex’i hakikaten benzersiz kılanın ne olduğunu anlayabilmeniz amacıyla bilgi birikimimizin bazı noktalarının üstündeki örtüyü kaldırıyoruz.
Örneğin üstün kalitesi. Enderliği. Her koşuldaki sarsılmaz güvenilirliği. Her bir Rolex saat, başarmayı daimî olarak hedeflediğimiz her şeyin kusursuz bir ifadesidir.”
Adil Gürkan