Bizim “Anadolu” dediğimiz, öteki uluslarınsa “Anatolia” ya da “Küçük Asya” dedikleri bu topraklar, antik çağlardan beri önemli ve büyük uygarlıklar oluşturmuş birçok topluluğa ev sahipliği yapmış, bu itibarla da ‘uygarlıklar beşiği’ ve ‘kavimler kapısı’ unvanlarını almayı hak etmiştir.
Mesela çağına göre her bakımdan ileri bir uygarlık sayılan Hitit uygarlığı Anadolu’nun ortasında yeşermiştir ve bizim tarihimizin bir parçasıdır.
İlk defa parayı kullanan ve ekonomik ilişkilerde çığır açan Lidya uygarlığı bu topraklarda kurulmuştur ve bize aittir.
Deriden parşömen ismini verdikleri bir kağıt üreterek önemli bir adım atan, Asya’nın ilk kütüphanesini kuran, müzikle ve telkinle tedavinin yapıldığı ilk akıl hastanesinin burada kurulduğu için ‘ilkler şehri’ unvanını alan, Yunan Mitolojisine göre tanrıların tanrısı Zeus’un sunağının bulunduğu, göz alıcı bir kültür yaratmış olan Pergamon yani Bergama uygarlığı da bu topraklarda kurulmuştur ve bizimdir.
Yine Avrupa tarafından Rönesans yani Yeniden Doğuş akımıyla keşfedilen ve bugünkü ileri Avrupa uygarlığının referans aldığı muhteşem Antik Yunan uygarlığının bir parçası Anadolu’nun batısıdır yani bizim bugünkü yurdumuzun bir bölümüdür. Batı edebiyatının ilk büyük eserleri olarak bilinen İlyada ve Odysseia destanlarının yazarı olan büyük ozan Homeros Batı Anadolu’da yaşamıştır, gene tarihin babası denilen Heredot da Bodrumludur yani bu topraklarda yaşamıştır.
Roma şehrinin merkezi olduğu, dünyanın birçok noktasını kapsayan ve dolayısıyla birçok kavmi içinde barındıran ve uzun süre barış ve istikrar içerisinde yaşamasından dolayı Pax Romana yani Roma Barışı kavramını tarihe hediye eden Büyük Roma İmparatorluğu’nun bir bölümünü bizim yurdumuz Anadolu’dadır.
Büyük Selçukluların Anadolu’ya girişleriyle zamanla bu toprakları yurt edinen Türklerin Anadolu’da oluşturdukları ve mimari eserleriyle yurdun her tarafını süslemiş bulunan Selçuklu uygarlığı bu topraklarda yaşamıştır ve bizim tarihimizin bir parçasıdır.
Anadolu’da doğarak üç kıtaya yayılan ve her açıdan büyük ve güçlü sistemiyle yüzlerce yıl yaşayarak dünya tarihine damgasını vuran, içerdiği ülke ve toplumların asırlarca birlikte ve barış içerisinde yaşamalarını sağlayabilmesinden dolayı Pax Ottomanica yani Osmanlı Barışı kavramını dünya tarihine yazdıran, muhteşem Osmanlı uygarlığı öz varlığımızdır, bizimdir.
Anadolu’muz, asırlardan beri dünyamızın siyasi ve jeopolitik açılardan en hassas bölgesini oluşturan ve bu yüzden “diplomasinin kalbi” denilen Avrasya’nın tam göbeğinde bulunuyor.
Bahsettiğimiz bütün bu uygarlıklara ev sahipliği yapmış olmasından ötürü sahip olduğu önemin ve değerin farkında olabilmek, bu farkındalıkla tarihe ve günümüz dünyasına bakabilmek, bizleri doğru yargılara ulaştırabilecek ve üzerinde yaşadığımız toprakların değerini bir kez daha derinden hissetmemize ve aslında ne kadar da şanslı bir toplum olduğumuzu kavramamıza yardımcı olacaktır sanırım.