Pazartesi, 12 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Günlük

Hayatı renk kartelası

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 17 Kasım 2024 12:35
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Ali Sirmen’i yazmaya, 2016 yılında “Anı yazmak ölümün elinden bir şey kurtarmaktır” diye başlamıştım. (*)

O Andre Gide’in dediğinden çok daha fazlasını yaptı, ölümünden elinden bir şey kurtarmakla kalmadı, bugün siyasal kültür ve refleks alanı yeniden işlerlik kazanan 27 Mayıs kuşağının, son temsilcilerinden biri olarak son gününe dek uyarmaya devam etti. Yazılarını önden okuttuğu, 2019 yılında kaybettiği hiç unutamadığı eşi Mine için “Sevgili’ye” başlığında mücadele cephesini genişletti. Zaman zaman her gün yazmaktan şikayet etmesine karşın hiç vazgeçmedi.

Uğur Mumcu (1993), İlhan Selçuk (2010) ile Cumhuriyet fikrinde ve gazetesinde oluşan sacayağının sonuncusuydu. Belki daha karamsardı ama o da ikisi gibi yenilgi nedir bilmeyen, yenilmeden ölen 27 Mayıs kuşağının önde gelen üyesiydi.

Kavramsal olarak, biraz da dünyaya öykünmeyle türetilmiş, iç içe geçtiği 68 kuşağının gölgesinde kalan 27 Mayıs kuşağının özgünlüğü, zaten bu yenilgi bilmez halinden gelir:

Ali Sirmen’in de hayat hikayesi etkileyici bir renk kartelasıdır. Üvey kardeşinin bir zamanlar Elvis Presley’in sevgilisi olduğunu, yıllar sonra 40 yaşına geldiğinde Amerika’da bulduğu babasından öğrenir. 12 Eylül günlerinde bir kez daha atıldığı cezaevinde bu kez babası Türkiye’ye onu görmeye gelir. Kanserdir ve babasını son görüşü demir perde aralığından olur. “Gerçek müziğin opera olduğunu” büyükbabası Türk müziğinin ağır toplarından Sadi Işılay’dan, laik öğretimin yaşamsal zorunluluğunu Galatasaray Lisesi’nde hiç unutamadığı hocalarından öğrenir. 68 olaylarının patladığı günlerde doktora için gittiği Paris’te Quartier Latin’de öğrencilerle, Prag Baharı’nda tankların önündedir. Gazeteciliğe büyük bir adımla, Akşam gazetesinde -artık neredeyse unuttuğumuz- yerinden bildirdiği haberlerle başlar.

6-7 Eylül’de kırılmış, yıkılmış ortalığa dökülmüş Beyoğlu, Çiçek Pasajı, küçük meyhaneler, Moda, Bağdat caddesi onun silinmez anılarındadır.

Hukuk Fakültesi’nde okurken, hocalarının yollarda sürüklenmesine tanıktır. Fakültede tanıştığı eşi Mine’yle Menderes iktidarına karşı yürüdüğü günler ve sonrasında Yön hareketi ile onun için “solun” adının konduğu günler de o silinmezliğin içindedir.

İlhan Selçuk (Abi) ve en yakın dostlarından olacak, yan yana geldiklerinde espri yarışına girdikleri Uğur Mumcu da…

Bugün soğukkanlılıkla bakıldığında haklı çıkan, hücresinde hiç durmadan okuyan Doğan Avcıoğlu ve Madanoğlu ile cezaevi arkadaşlığı, 1971’de başlayan, en son 1986’daki tahliyesine kadar hayatının yaklaşık dört yılını geçirdiği hapislik renk kartelasına kattıklarındandır;

Sirmen’e göre, “Türkiye’de hapis yatmak ayıp değil gururdur ve zengin bir deneyimdir.”

Zengin bir deneyimdir çünkü, bugünün FETÖ’sünün 1970’lerde devlete ve Diyanet’e sızmasını sağlayan dünün Yaşar Tunagör’ünün şeriatçı ekibiyle aynı koğuşta yatmış, onlara gösterilen muamelenin birebir tanığı olmuştur. Madanoğlu’nu cezaevinde korumak isteyen kabadayı Dündar Kılıç’ın nasıl fırça yediğinin de…

Melih Cevdet Anday’dan duyduğu Orhan Veli anılarına en iyi Ali Sirmen’den dinlerdiniz. Ama onun son ana kadar bıkmadan sürdürdüğü esas tanıklığı ve saptaması bugüne, güncele aittir:

Sirmen’in saptadığı, merkez sağın, Türkiye’de dinciliğin koridoru işlevini gördüğüne tereddütsüz biçimde işaret ederek, Demirel’in, Menderes’in, Erdoğan’ın daha “demokrat” olduğunu ima eden liberal alanın artık çöktüğüdür.

Bunu iki kez ayrılıp, okurlarıyla geri döndüğü Cumhuriyet gazetesinde aynı tereddütsüzlük haliyle yaşadı. 27 Mayıs’a olan vefa borcunu ödeme bilincini ise hiç kaybetmedi. Yanıtı şuydu:

“Adnan Menderes’in, Zorlu ve Polatkan’ın asılmalarını içime sindiremiyorum, hukuk skandalıdır. Ama bütün bunlara rağmen, 27 Mayıs demokrasiye karşı bir darbedir, bir suçtur lafına da katiyen katılmam. 27 Mayıs’ın demokrasiye karşı bir suç olması mümkün değildir. Çünkü 27 Mayıs sabahı zaten Türkiye’de demokrasi yoktu ki, ortadan kaldırılmış olsun. Hukuken işlenemez suçtur. Yani ben Ahmet’i öldürmeye karar veriyorum. Odasına gidiyorum, yatakta yatıyor, ateş ediyorum. Oysa Ahmet kalp krizinden çoktan ölmüş. Demokrasi çoktan ölmüştü.

Sirmen için, Demokrat Parti toprak ağalarının reforma karşı örgütlendikleri partidir ve başından beri zaten demokrat değildir. 27 Mayıs’ın, 12 Eylül 1980 ile farkını ise geçenlerde hayatını kaybeden Alev Alatlı’nı emekli albay olarak kurucu Meclis’e seçilen babasından aldığı bir cümleyle anlatır. Anılarında aktardığına göre, Kenan Evren’in sınıf arkadaşı olan ama o Meclis’e geldiğinde ayağa kalkmayan Ertuğrul Alatlı “12 Eylül gayrı meşrudur” demişti.

“Neoliberal” kılıkla günümüze getirdikleri de…

Sirmen bütün hayatıyla, yazdıklarıyla, 27 Mayıs modelinin dışına çıkıldığı anda, demokrasinin siyasal İslam’la gireceği rekabette hiçbir şansı olmadığını anlattı.

Bunu bugün geçmiş yıllara göre çok daha iyi anlıyoruz.

Son dönem yazdıklarının hepsi bir gazetecilik deyimiyle “bir başyazı” kıvamındaydı. Unutulmazlar arasındadır.

Gazeteci Ümit Aslanbay

Fotoğraf: Ali Sirmen (solda) ve Ümit Aslanbay

Not: Bu yazım ilk olarak odatv’de yayınlanmıştır.

(*) Gazeteci Ümit Aslanbay‘ın, Ali Sirmen ile yaptığı nehir söyleşi kitabı, “Bir eski Cumhuriyet” adıyla İmge Kitabevi Yayınları’ndan 2017’de yayımlandı.

EtiketlendiMedyaÜmit Aslanbay
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale ‘Ümmet’ kültürü
Sonraki Makale Hint-Pasifik’te ‘kapışma’

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

EditörGünlük

Lozan Antlaşması’nın tam metni

Medya Günlüğü
12 Mayıs 2025
*Günlük

10 soruda Lozan Antlaşması

Medya Günlüğü
12 Mayıs 2025
GünlükManşet

Fesih açıklamasının satır araları

Medya Günlüğü
12 Mayıs 2025
EditörGünlük

Tarihi “fesih” kararı

Medya Günlüğü
12 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?