Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Türk Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Türk Devrimi’nin önderidir.
Dünyada asker, lider, devlet kurucusu, kurtarıcı, devrim önderi, devlet adamı olarak anılan, bilinen, tanınan, öne çıkan isimler arasında özel, özgün bir konumu vardır. Çünkü bu niteliklerin birine veya birkaçına değil, hepsine birden sahiptir. O nedenle tarihçiler, bilim insanları, araştırmacılar, siyaset bilimciler Atatürk’ü çok yönlü bir devlet adamı olarak niteler, cesareti, kararlılığı, mücadeleci kişiliği, askeri dehası ve başarıları yanında, barışa öncülük etmesiyle, aydınlanmacı karakteriyle, akıl ve bilimi öncelemesiyle, özellikle de antiemperyalist siyasetiyle anarlar.
Aralarında Bernard Lewis, Feroz Ahmad, Stanford Shaw Andrew Mango, Robert Mantran, Jean Paul Roux, Carter Findley, Norman Stone gibi alanında yetkin bilim insanlarının, tarihçilerin olduğu binlerce araştırmacı, Mihail Gorbaçov’dan Haydar Aliyev’e dek yüzlerce siyasetçi ve devlet adamı, Atatürk’ü ölümsüz lider, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni de uygarlık projesi olarak tanımlarlar.
Atatürk’ün dış politikası; hem dış politikanın genel ilkelerini içerir hem Osmanlı Devleti’nin tasfiye olduğu süreçten ve dağılmasının nedenlerinden çok önemli dersler çıkarmıştır hem de Atatürk’ün politik, ideolojik tercihlerini barındırır. Barışçıdır, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh“ sözleri, bunun ifadesidir. Bölge merkezlidir, Türkiye’nin öncülüğünde 1934 yılında kurulan Balkan Antantı (Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya, Romanya) ve 1937’de kurulan Sadabat Paktı (Türkiye, İran, Irak, Afganistan) bunun kanıtıdır. Antiemperyalisttir, Batı’nın büyük devletleriyle ilişkilerde mesafeyi korumaya, çok fazla yakınlaşmamaya özen gösterir. Tam bağımsızlık konusunda çok hassastır.
Atatürk; akılcı ve gerçekçidir. 20 Kasım 1913’te Sofya’ya gelen ve askeri ataşe olarak 20 Ocak 1915’e dek görev yapan Mustafa Kemal; 1. Dünya Savaşı’nın pek yakında çıkacağını öngörmüştür. Savaşın nedeni olarak da iki noktaya dikkat çekmiştir: ilki, İngiliz–Alman rekabetidir. İkincisi, Sırbistan’ın, Avusturya ve Macaristan’ın güneyindeki Slavlar üzerindeki iddialarıdır.
Mustafa Kemal; gerçekçi durum saptamaları ve yüksek isabet içeren öngörüleri yanında, çözüm de öneren ve uygulayan bir liderdir. Mustafa Kemal; daha çok genç bir subayken, “Arap çoğunluğunun hakim olduğu Osmanlı toprakları, İngiltere ve Fransa tarafından, Osmanlı’dan kopartılabilir“ demiş ve eklemiştir: “Gelecekte hiçbir şekilde duygusal hareket etmeden, Türk çoğunluğunun olduğu toprakları sınır kabul ederek siyaseti oluşturmalı ve o toprakları savunmalıyız. Pan Turanizm ve Pan İslamizm gibi düşüncelerden uzaklaşmalıyız. Ne teşkilatımız ne de imkânlarımız bu politikaların uygulanmasına elverişlidir“
Gazi Mustafa Kemal Atatürk; asker diplomatlar arasında en yetkin olanıdır. Çünkü hem askeri zaferlerden diplomasi masasında, diplomatik müzakerelerde başarıyla faydalanmış hem de savaş süresince mükemmel diplomatik hamleler yapmıştır. Askeri gücü, diplomaside istediğini elde etmek için etkili, caydırıcı şekilde kullanmıştır. Örneğin, Sakarya Muharebesi sonrası, hem Fransa hem de Rusya’ya karşı, Anadolu hareketinin asıl önderinin kendisi olduğunu bir kez daha gösterdiği gibi, Kurtuluş Savaşı’nın da kesin kes zaferle sonuçlanacağının işaretini vermiştir. Örneğin, İtalya’yla gerilim yaşandığı dönemde, basın aracılığıyla verdiği “Çizmeyi ayağıma geçiririm“ sözü, hemen İtalya’nın geri adım atmasını sağlamıştır. Örneğin, Hatay meselesi diplomatik yollarla çözülmez ise gerektiğinde askeri güce başvuracağını muhataplarına söylemiştir.
Askerler de diplomatlar da gerçekçi olmak zorundadırlar. Maksimalist olmak, azamisini istemek gibi bir konforları, lüksleri yoktur. Mümkün olanı, elde edilebilecek olanı isterler. En az kayıpla ve en az ödünle, kazanabileceklerinin en çoğunu kazanmayı hedeflerler. Askerler ve diplomatlar, doğru hedefe, ulaşılabilir hedefe odaklanırlar. Çünkü yanlış hedef koymak ne kadar kötü ise ulaşılması mümkün olmayan bir hedefe ulaşmaya çalışmak da o kadar kötüdür.
Atatürk de her istediğini elde edemeyeceğini bilen bir asker ve liderdir. Nereye kadar ilerlemesi, nerede durması gerektiğini bilen bir komutandır. Kendi ifadesiyle, “memleket pahasına siyaset yapılmayacağının“ bilincindedir. Maceracı, hayalci değildir. Milletin geleceğiyle kumar oynamaz. Milletin hayatı söz konusu değilse, savaşın bir cinayet olduğunu söylemiştir. “Hareket-i askeriye, faaliyet-i siyasiyenin ümitsiz olduğu noktada başlar“ diye de vurgulamıştır.
Stratejisi
Strateji kavramı; en yalın ve sade biçimiyle şöyle tanımlanır:
Elde mevcut bulunan gücü, olanakları, araçları en etkili, en doğru, en verimli şekilde kullanarak hedefe ulaşmak. Stratejinin üç temel unsuru vardır: Kuvvet, zaman, mekân.
Mustafa Kemal Atatürk; tam anlamıyla ve tüm yönleriyle bir strateji ustasıdır. Hedefine ulaşmak için, ne gerekiyorsa onu yaparken, gücü millette aramış, meşru zeminden asla kopmamıştır. Cesur davranmış, risk almaktan çekinmemiştir.
Atatürk’ün stratejisi ve kahramanlığı konusunda, Türk tarihçiliğinin büyük isimlerinden Prof. Dr. M. Fuad Köprülü; 16 Mart 1934 günü İstanbul’daki konferansında, kahramanların çevrenin birer ürünü olduklarını, fakat asıl kahramanın, asıl büyük adamın, hadiselerden doğan değil, hadiseleri doğuran olduğunu ve buna Gazi İnkılabı’nın büyük bir kahramanın eseri olarak örnek oluşturduğunu söylemiştir. Çünkü Gazi, hadiselerin yarattığı değil, hadiseleri yaratan bir baştır.
Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz, uzun zamandan beri devam etmekte olan Osmanlı askeri reformlarının bir sonucudur. Çağdaş eğitim veren harp okulları ve harp akademisinin kurulmaması halinde Atatürk gibi subayların da yetiştirilemeyeceği açıktır.
Ancak Atatürk zekâsı ve risk almayı seven cesur yapısıyla bu reformların da ötesine geçmiş ve mevkidaşlarından daima bir adım önde olmuştur. Netice itibarıyla Kurtuluş Savaşı’nı siyaset, diplomasi, kumandanlık ve strateji arasında bir denge kurarak, örneğine az rastlanır şekilde yönetmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk; tarihin gördüğü en sabırlı ve soğukkanlı liderler arasındadır. Hem rakiplerini, muhaliflerini (Meclis’teki ikinci grup, bir takım eski İttihatçılar, hilafet ve saltanat yanlıları, Amerikan mandası, İngiliz himayesi isteyenler vb.) hem de bizzat kendi yakın çevresinde yer alan fakat ufku Atatürk’ün ufku kadar olmayan arkadaşlarını bilgilendirmiş ve ikna etmeye çalışmıştır.
Beklemiş, konuları zamana yaymış, bazen gerekli esnekliği göstermiş, taktik geri çekilmeler yapmış, tedbiri elden bırakmadan hazırlanmıştır. Hayatında tesadüflere yer yoktur. Hiçbir şeyi rastlantıya, hiçbir işi şansa bırakmamıştır.
Prof. Dr. Barış Doster – Marmara Üniversitesi, tasam.org (9. İstanbul Güvenlik Konferansı Bildiri Makalesi, 23 Kasım 2023)
Makalenin tamamını okumak için tıklayın