İran’da Azeriler de (İran Türkleri) yaşıyor, nüfusun yüzde 16’sı ile yüzde 22’si arasında bir oran veriliyor Azerilerin sayısı için.
Bir kaynağa göre İran’ın 2024 itibariyle nüfusu 89 milyonu aştı.1 Söylemeye gerek yok ki Azeriler de İranlılar gibi Şii mezhebine sahip.
İran Azerbaycanı İran ile Rusya arasında imzalanan Gülistan (1813) ve Türkmençay (1828) antlaşmaları ile ortaya çıktı. Bu antlaşmalarla Azerbaycan toprakları bölündü ve Azerbaycan’ın güney bölgesi İran’ın kuzeyinde, tam olarak kuzeybatısında kaldı.
İran’da yaşayan Azeriler için birtakım kavramlar kullanılmakta. “1891’de Azerbaycan Türkçesinde yayınlanan ilk gazetelerden biri olan Keşkül, “Azerbaycan Türkü” kavramını kullanmıştır. Bu konuda Güney Azerbaycan’da kimlik ifadesinde bir bütünlük olmadığı görülmektedir. Azerbaycanlı, Türk, İranlı, İran Azerisi, İran Türkü, Azeri Türkü kavramları Güney Azerbaycan halkından söz etmek için kullanılmaktadır.”2
Bölgede farklı etnik kökene sahip azınlıklar ve mezhepsel gruplar da yaşamakta. Azerilerin, Güney Azerbaycan nüfusunun yaklaşık yüzde 85’ini oluşturduğu tahmin ediliyor. Ayrıca Kürtler ve Ermeniler de var.
“İran’ın kuzeybatısında yer alan Batı Azerbaycan, Doğu Azerbaycan, Erdebil ve Zanjan eyaletlerinde Türk (Azeri, M.G.) nüfus çoğunluğu oluşturmaktadır. Bu kapsamda, 2012 yılında İran Genel Kültür Konseyi tarafından Ülkenin Genel Kültür Endeksleri Araştırma ve İnceleme Projesi adı altında yapılan Nüfus ve Kültür Araştırması’na göre, Batı Azerbaycan ilinin nüfusunun yüzde 76,2’si Türk, yüzde 21,07’si Kürt, binde 8’i İranlı, yüzde 1,08’i Ermeni, Süryani ve diğer etnik kökenlerdendir.”2
İran Azerilerinin tarihi
“1850’li yıllarda İran Azerbaycanı’nda Mirza Taki Han’ın (Emir Kebir) reformları ile bölgeyi kalkındırma gayretleri ön plâna çıktı; ancak İngiliz ve Ruslar tarafından desteklenen Fars bürokrasisi karşısında bu çabalar yeterli olamadı. İran Azerileri kendi topraklarında ve kendi siyasi sistemleri içinde yabancı bir unsur olarak görüldü. Kaçar Hanedanlığı Dönemi’nde İran, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere batılı ülkeler için cazip bir bölge haline gelmişti. Batı’nın bu yönelimi ise Çarlık Rusyası’nı tedirgin etti. Bu durumun sonucunda İran, Kafkaslar ve Azerbaycan’daki haklarından Rusya lehine vazgeçmek zorunda kaldı.
Tahran’da Meşrutiyet Fermanı ilan edildiğinde Azerbaycan Valisi Mehmet Ali Mırza, Meşrutiyetin Azerbaycan’da yürürlüğe girmesine engel oldu. Bunun üzerine Tebriz halkı ayaklandı. Ayaklanmanın bastırılması Güney Azerbaycan’da meşrutiyetin yürürlüğe girmesiyle mümkün oldu. Tebrizde ‘Encümen-i Milli Tebriz’ kuruldu. Yirmi Azeri üyesi olan bu encümen sadece politika değil toplumsal meselelerle de ilgilendi. Bu dönemde, Tebriz’de sık görülen Şiiliğin farklı yorumlanmasından kaynaklı tartışmalardan uzaklaşıldı. Milli bilincin gelişmesine yönelik faaliyetler başladı, Türkçe eğitim veren okulların kurulmasına hız verildi. Ayrıca halkın ekonomik sıkıntılarını çözmek için fiyatlar denetlendi, bazı iş yerleri açıldı. Güvenliği sağlamak için Encümen-i Tebriz’e bağlı ‘fedai ve mücahit’ adlı askeri birimler kuruldu. Bir süre sonra bu encümen Güney Azerbaycan’ın yöneticisi durumuna geldi.
Mehmet Ali Mırza Şah ise encümeni devirmek için faaliyetlere başladı. 1908 Haziranı’nda Tahran’daki Vladimir Liahov komutasındaki İran Kazak Tugayı’nın yardımıyla Ali Mirza Şah, İran Meclisi’ni kuşatarak işgal etti. Cemaleddin İsfahani gibi bazı muhalefet önderleri idam edildi…
Bu sırada Şah, Rus birliklerinden aldığı destekle Tebriz’de kontrolü sağladı. İran Şahı kendi halkına karşı yabancı devletlerin desteğini almıştı; ancak halkın tepkisini uzun süre kontrol altında tutamadı. İran halkının tepkisi Mirza Ali Şah’ın dış desteklerine ve aşırı kontrol politikalarına rağmen bastırılamadı. Sonuçta kendisi 16 Temmuz 1909’da İran tahtından çekilmek zorunda kaldı, İran tekrar anayasal düzene geçti ve parlamento açıldı.
İran Azerileri, 1905-1911 Meşrutiyet Devrimi’nde Settar Han (Serdar-ı Milli) liderliğinde ihtilâle katıldı. Bu süreç Azeri Türklerinin aydınlanmacı ve özgürlükçü eğilimlerini artırdı. 1907 Anayasası’nda kendileriyle ilgili bazı haklar elde ettiler.
1908 yılında Muhammed Ali Şah Mırza’nın İran Meclisi’ni Rus toplarıyla dağıtması İran’da meşrutiyet yanlılarına büyük zarar vermişti. Bu dönemde bile Settar Han liderliğinde Tebriz’de örgütlenen Azeriler direnişlerini sürdürdü. Bu dönemde Tebriz’de direnişin bir göstergesi olarak evler üzerine kırmızı bayraklar asıldı…
Şah, bu direnişi kırmak için ‘eğer bize güveniniz yoksa komşu devletlerden birinin bayrağı altında güvende olun’ önerisinde bulundu. Bu öneriye Settar Han’ın tepkisi, ‘Burada açtığımız bayrak özgürlük bayrağıdır. Bütün dünya bu bayrağın altında birleşmelidir’ oldu.
Ancak bu gelişmeler Rusya’yı endişelendirmeye başladı. Ruslar Şah’a yardım önerdi. Çünkü Ruslar, İran’ın işgalinde Tebriz’deki sorunu bir engel olarak görmüşlerdi. Bu durumda Tebriz, Osmanlı Devleti’nden koruma istedi ancak Osmanlı Devleti içinde bulunduğu şartlardan ötürü yeterli desteği sağlayamadı. Sonuç olarak Rus baskıları sonunda Settar Han direnişi kaybetti ve Rusya’nın İran üzerinde etkisi arttı.”2
Azadistan Cumhuriyeti
“1.Dünya Savaşı’nda İran topraklarını işgal eden Osmanlı Ordusu Mecdulsaltana’yı vali olarak atamış ve Tebriz ve Urumiye kentinde örgütlendirmiştir. Osmanlı Ordusu’nun Azerbaycan bölgesi işgaline karşı çıkan Şeyh Muhammed Hiyabani ve arkadaşları Kars’ta hapsedildikten sonra Fars’a sürülmüştür.
Kasım 1918’de Osmanlı Ordusu’nun geri çekilmesinden sonra Hiyabani, Azerbaycan Bölgesine dönmüş ve Azerbaycan Demokrat Partisi’nin faaliyetini yeniden canlandırmıştır. Ancak bir süre sonra parti ‘Teceddüt’ gazetesi çevresindeki Hiyabani’nin destekçilerinden oluşan ‘Teceddütiyun’ ve Zeynalabidin Han’nın destekçilerinden oluşan ‘Tenkitiyun’ olmak üzere ikiye bölünmüştür.
Kaçar Hanedanı sadrazamı Vüsuk-üd Devle 1919’da İngiltere ile anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşmaya göre İngiltere İran’a iki milyon pound kredi vererek demiryolu inşa edecekti. Bunun karşılığı olarak silah satın alma, askeri eğitim ve müsteşarlığı İngiltere’ye verilecekti. Azerbaycan Demokrat Partisi bu anlaşmaya karşı çıkmıştır. Sadrazam Vüsuk-üd Devle, Azerbaycan’da tutulmayan Aynuldovle’yi Azerbaycan’a vali olarak tayin etmiş ve Azerbaycan emniyetinin başına İsviçreli Bierling’i atamıştır. Bu atamaları ve Kürt Şikak aşireti reisi İsmail Ağa Simko’nun saldırıları Azerbaycan’da rahatsızlık yaratmıştır.
İsviçreli Bierling sert davranmış ve Azerbaycan Demokrat Partisi üyesi tutuklanınca Hiyabani halka emrederek emniyet müdürlüğünü bastırmıştır. Hiyabani ve Azerbaycan Demokrat Partisi Tebriz’in yönetimini ele geçirince 23 Haziran 1920 bağımsızlığını ilan etmiş ve ‘Azadistan’ olarak adlandırmıştır.
1920 Eylül’de Hidayet Muhberulsultan, Azadistan’ın çağdaşlaşma politikasından rahatsızlık duyan toprak ağalarıyla iş birliğini sağladıktan sonra Tebriz’e girerek Kazak birlikleriyle birlikte Azadistan’a saldırmış ve dört gün süren çatışmadan sonra Azadistan’ı yok etmiştir. Hiyabani, 14 Eylül 1920’de öldürülmüştür.”3
İran İslam Devriminden sonraki süreç
“1980’de İran-Irak Savaşı’nın başlaması İran milliyetçiliğini artırdı. İran-Irak Savaşı (1980-88) boyunca İran’daki Azeriler aktif şekilde savaşa katıldı. Savaş, İran halkınının, İranlılık kimliğinde bütünleşmesine etki etti. Devrimin ilk yıllarındaki varlığını koruma ve sürelilik endişesi de böylece ortadan kalktı. Savaş sonrasındaki süreçte İran Azerilerinin talepleri tekrar gündeme geldi… SSCB’nin dağılmasıyla İran’da Azeri etnik kimliğinin siyasi olarak dışa vurumu arttı. Bu dönemde Güney Azerbaycan Halkı’nın talepleri kültürel meselelerde yoğunlaştı. Onlar, beklentilerini dile getirebildikleri süreçlerde kültürel ve dilsel hakların geliştirilmesi isteklerini ortaya koydu.
Güney Azerbaycan’ın isimlendirilmesi konusunda 1990’lı yıllardan sonra görüş ayrılıklarının arttığı anlaşılmaktadır. Bu konuda İran Azerilerinin ortak bir fikre sahip olmadığı görülmektedir. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığından sonra bir bölge ismi olarak Güney Azerbaycan kavramının Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlılık algısına sebep olduğu için Kuzey Azerbaycan kavramını uygun gören İran Azerileri vardır. Bunun tam aksini düşünenler de bulunmaktaydı. Bu farklı gruplar kendi görüşlerini yansıtan gazete ve dergilerle fikirlerini savunmuşlardır.
SSCB’nin dağılmasından sonra İran’daki Azerbaycan Türkleri ile sınır olan Azerbaycan Cumhuriyeti kuruldu. Bu süreçte Ermenilerin Karabağ’ı işgali ve Karabağ Savaşı’nda İran’ın Ermenileri desteklemesi Azerilerin tepkisini çekti. Bu dönemde İran’da Türk milliyetçiliğinin yükseldiği görülmektedir. İran Devleti’nin devrim sonrasında izlediği bazı politikalar Türk kimliği algısının gelişmesini durdurmamış; artmasına sebep olmuştur. Bu politikalardan bazıları şunlardır: 1979 Devrim sırasında verilen vaatlerin yerine getirilmemesi, Tahran yönetiminin Güney Azerbaycan çevresindeki ekonomik yatırımların önemli bir kısmını merkezi illere yönlendirilmesi…
İran’daki Azeriler etnik kimliklerine bağlıdır ve kültürel talepleri sürmektedir. Bu taleplerin başında ana dilde eğitim, mahkemelerde kendi dillerini kullanma istekleri gelmektedir. Bu kültürel taleplerine rağmen Azerilerin İranlılık kimliğini benimsemiş oldukları da görülmektedir.”2
Milli Uyanış Hareketi
Güney Azerbaycan Milli Uyanış Hareketi (GAMOH / Güney Azerbaycan Bağımsızlık Hareketi) adı ile 1995 yılında Türklük idealizmi çerçevesinde Mahmut Ali Çehreganlı’nın başkanlığında kuruldu. Güney Azerbaycan Milli Hareketi 1995-1996 İran Meclis seçimlerinde dikkat çekici rol oynadı. 1995 meclis seçimlerinde Çehreganlı milletvekilliğini kazanmasına rağmen meclise giremedi. 1997’de Muhammed Hatemi’nin Cumhurbaşkanlığı ile İran’da reformcular güç kazandı. Reformculuk hareketi İran Azerileri’ni bir kez daha umutlandırdı, ancak beklentileri yine sağlanmadı. Bu durum Azerilerin reformculara karşı umutsuzluk ve güvensizlik hissine kapılmasına neden oldu. 2001’de Hatemi’nin ikinci cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, İran’da seçime katılımın en düşük olduğu bölge Güney Azerbaycan’dır. Bu durum onların tepkisini göstermektedir. 2001’de Güney Azerbaycanlılar, reformcu kanattan kopma sürecine girdi. Hatemi’nin ve reformcuların ikinci döneminde başarısızlıklarının ortaya çıkması bu kopuş sürecini hızlandırdı.
2002 yılında GAMOH’ın lideri Çehreganlı İran’dan sürüldü. Bu durum GAMOH’un çeşitli ülkelerde büro açmasına ve uluslararası bir boyut almasına sebep oldu. 2002 yılından sonra GAMOH’un, Azerbaycan’da, Türkiye’de, Avrupa’da, ABD’de temsilcilikleri açıldı. GAMOH, Birleşmiş Milletler’in çeşitli komisyonlarının, uluslararası kurumların, Avrupa Birliği’nin, Avrupa Parlamentosu’nun tanıdığı uluslararası bir teşkilat halini aldı.”2
İran Anayasası’nın 15. maddesinde ana dilde eğitim açıkça güvence altına alınmıştı. Ancak İslamcı iktidar bunu sürekli olarak engelledi. Doğal olarak bu da İran Azerileri arasında büyük tepkilere yol açtı.
Çehreganlı bir röportajında Güney Azerbaycan halkının durumunu ve taleplerini şu sözlerle ifade etmişti: Fars hakimiyetinin ağır asimilisyon projesinin etkisi altında kalarak bütün sosyal ve kültürel haklarından mahrumdur. Amacımız milletin milli ve siyasi şuurunu yükseltmek, onu çağdaş, modern ve demokrat bir millet seviyesine çıkarmak, bu aşamaya vardıktan sonra milletimizin mukadderatını kendi eline emanet etmektir. Güney Azerbaycan, bu demokrat ve federal sistemde kendi hakimiyetini kurarak, federal ve demokrat İran’ın parçası gibi hayatını ve varlığını sürdürebilsin.4
Tractor Sazi futbol kulübü
Azeriler Anayasa Devrimi’nden itibaren demokratik hak, kültür, eğitim konulardaki taleplerinden vazgeçmedi ancak beklentilerine uygun bir sonuca da varamadı. Taleplerini ortaya koymak konusunda edebiyat, şiir, basın gibi kaynakların yanı sıra 1970 senesinde Tebriz’de kurulan Tractor Sazi Futbol Kulübü de onların taleplerini İran Devleti’ne iletmenin bir aracı oldu.
Traktör taraftarları, İran’da kadınların stadyumda maç izlemesi yasağı, Urumiye Gölü’nün İran Devleti tarafından kasıtlı olarak kurutulma çabası gibi toplumsal meseleler başta olmak üzere her türlü taleplerini maçlarda attıkları sloganlar ve açtıkları afişlerle göstermektedir.
Azeri kadınları 16 Mart 2010 günü Traktör Sazi ve Persepolis futbol takımları arasında yapılan futbol maçı sırasında, maçı izlemek için Yadigar İmam Stadı çevresindeki yüksek tepelere çıkınca bu onların rejimi protesto etmesi olarak algılandı. Bu sırada Traktör Sazi’nin kadın taraftarları İran güvenlik güçlerinin sert müdahalesine maruz kaldı. O günden itibaren 16 Mart günü ‚ ‘Traktörlü Kızlar Günü’ adıyla anılmaya başlandı. Böyle gelişen olaylar Azerilerin kültürünü savunan eylemcileri taciz etmek ve hapsetmek gibi başka bir kritik sorunu ortaya çıkardı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri raporlarında bazı Azerilerin ‘sisteme karşı örgüt kurmak’ ve ‘sisteme karşı propaganda yapmak’ suçlamaları nedeniyle tutuklandığı ve hapsedildiği bilgisi yer aldı.
Traktör Sazi’yi duyunca sizin de hemen aklınıza Barselona geldi değil mi?
20 Eylül 2017’de Katalan siyasetçilerin gözaltına alınması üzerine Barselona’nın internet sitesinden yapılan resmi açıklamada, ‘Ulusa, demokrasiye, ifade özgürlüğüne ve ulusların kendi kaderini tayin etme hakkına tarihi olarak sadık kalan FC Barcelona, bu hakların özgürce yerine getirilmesini engelleyen her hareketi kınamaktadır’ ifadesi kullanıldı. Açıklamada ayrıca, ‘Üyelerinin çeşitliliğine sonsuz saygı duyan FC Barcelona, Katalanların çoğunluğunun iradesini desteklemeye devam edecektir, bunu da sivil, barışçıl ve örnek oluşturacak bir şekilde yapacaktır’ denildi.
Takımın önemli oyuncularından Gerard Piqué ise Twitter’dan yazdığı mesajında, #Votarem (Oy vereceğiz) etiketini kullanarak, ‘Bugünden itibaren pazar gününe kadar barışçıl bir şekilde kendimizi ifade edeceğiz. Onlara hiçbir bahane vermeyelim. Zaten bunu istiyorlar. Yüksek ve güçlü bir şekilde sesimizi çıkaralım’ dedi.5
Barselona takımının ve Pique’nin söz ettiği seçim 1 Ekim 2017’de yapılan Katalonya’nın bağımsızlık referandumuydu.
Azeriler hamam böceğine benzetilince…
12 Mayıs 2006 Cuma günü İran resmi haber ajansı İRNA’ya bağlı ‘İran’ adlı gazetenin ‘İranı Cuma’ adlı gençlik ekinde yer alan bir karikatürde Azerilerin hamamböceğine benzetilmesiyle milyonlarca İranlı Azeri sokağa döküldü. Tepki hareketleri, çoğunluğu üniversiteli gençler tarafından başlatıldı. Azeri öğrenciler bildiriler yayınlayarak Azerilerin İran Devleti’ne bugüne kadar olan katkılarını vurguladı ve ‘Biz tarih boyunca muhafaza ettiğimiz devletin dönüp de Türklere saldırmasına müsaade etmeyiz. İçteki ve dıştaki Pan İran yanlıları ve Fars şovenleri unutmasınlar: Şah’ı kovabildiğimiz gibi, bize karşı duran diğer güçlere de cevap verebiliriz!’ dedi.
Tepkilerin yoğunlaşması üzerine gazete, Azerilerden iki defa özür diledi ve sonunda kapatıldı. Yöneticileri tutuklandı. Ne var ki Azeri grupların sözcüleri, bu hakaretin özür ile geçiştirilemeyecek kadar önem taşıdığı ve uzun yıllardır devam eden sistematik aşağılama ve baskıların bir uzantısı olduğunu belirterek başta cumhurbaşkanlığı ve kültür bakanlığı olmak üzere devlet kurumlarının da özür dilemesi gerektiğini belirtti. Protesto gösterilerine İran’da yaşamakta olan diğer etnik gruplardan da destek gelmeye başladı. Söz gelimi İran’daki Arap kökenlilerin oluşturduğu Arap Halkının Demokratik Cephesi örgütünün sözcüsü Refik Ebu Şerif, yayınladığı bildiride ‘Biz son olayları kınayarak Arap Ulusu’nun Türkleri desteklediğini açıklıyoruz’ dedi.6
Türkiye İran’ın isteği üzerine Çehreganlı’yı tutukladı
Son olarak 23 Haziran 2006 günü öğle saatlerinde Tebriz’de sekiz banka binası ve çok sayıda benzin istasyonu ateşe verildi. Tebriz ve Urumiye’de İRAN gazetesinin büroları yakıldı. Emniyet kuvvetleri, halkın üzerine ateş açtı. Yüze yakın kişi yaralandı, 60 civarında kişi tutuklandı ve 20’ye yakın insan öldü.
Mayıs ayının son derece hareketli geçmesi İran yönetimine Güney Azerbaycan halkına karşı daha da dikkatli olmaları gerektiği konusunda sanki bir uyarıydı. İran’ın çekindiği şey, ABD’nin başta Azeriler olmak üzere İran’daki diğer etnik grupları İran yönetimine karşı kışkırtmasıydı. Bunun için hemen birtakım önlemler alma yoluna gitti. Önce GAMOH lideri Mahmut Çehraganlı’yı Türkiye’de yakalatıp tutuklattı ve ardından Günaz TV Türksat uydusundan çıkarıldı.
25 Mayıs 2006’da İstanbul’da yapılan bir röportajda Çehreganlı 30 gün boyunca ABD’de kalarak 100’e yakın ABD’li bürokrat ile görüştüğünü fakat Türkiye’nin kendisini dikkate almadığından yakınıyordu.6
Azeriler hakkındaki genetik araştırmalar
Bugün artık pek önemi kalmadığı için bu konuyu sona sakladım. Çok merak edenler için tabii. ‘İnsanlar kendilerini kimlere, nereye ait hissediyorsa odur ve oralıdır’ sözüne inanırım ve doğrusu da budur.
“Genetik testler Azerilerin, Orta Asya’dan gelen göçmen toplulukların soyundan gelmediğini ve bölgenin Türkleştiğini gösterse de, bölgenin genetik anlamda çok daha karışık olduğunu da göstermektedir. Azerbaycan’ın nüfusu, kültürel olarak çeşitlilik göstermesine rağmen, genetik testler Azeriler’in çoğunluğu için otokton (bir yerin yerli halkı, M.G.) bir arka plânı destekleyen ortak genetik belirteçleri ortaya çıkarmıştır. Orta Asyalılar’dan (Haplogrup H12 MtDNA – özellikle Türkmenler’den, komşuları olan Gürcü ve Ermeniler’den daha yüksek oranda genetik karışım aldıklarının kanıtıdır. MtDNA analizi, direk Azerbaycan Türkleri ile değil de onlarla kümelenmiş olan Gürcüleri içeren bir araştırmaya göre; İranlılarla olan ana ilişkinin, Kafkasya’nın ikincil grubu olan daha büyük bir Batı Avrasya grubu üzerinden olduğudur.
Testlerden çıkan sonuçlara göre; Azerbaycan Cumhuriyetindeki Azerilerin sırasıyla; Kafkasyalılar, İranlılar, Yakın Doğulular ve Avrupalılar ve de Türkmenlerle büyük benzerlik ilişkileri olan karışık bir nüfusa sahip olduklarını göstermektedir.
İranlılar’daki tam mitokondriyal DNA çeşitliliği üzerine yapılan son karşılaştırmalı çalışma (2013), İranlı Azerilerin, Gürcistan halkıyla, diğer İranlılardan ve Ermenilerle olduğundan daha fazla akraba olduklarını göstermiştir. Ancak aynı (çok boyutlu ölçekleme (MDS) grafiği, Kafkasyalı Azerilerin, İran Azerileri ile ortak kökenlere sahip oldukları iddialarına rağmen, diğer İranlılarla (örneğin Farslar vb.) İranlı Azerilere göre daha yakın kümelendiklerini göstermektedir.7
Sonuç
İran Azerileri hiç hak etmedikleri halde bugün de İran İslam iktidarı tarafından baskı ve zulme uğruyor. Oysa onlar İran Irak savaşında İranlıların yanında savaşa katıldı ve yurtları için canlarını verdi. İran’dan ayrılmak gibi bir amacı şimdilik dillendirmiyorlar ancak ana dilde eğitim ve mahkemelerde Türkçe ifade verebilmek gibi çok masumane hakları bile verilmediği için önümüzdeki yıllarda ne olacak pek de belli değil. Çünkü Türkiye’deki milliyetçiler bir yandan ABD ve İsrail diğer yandan ve hatta buna İran korkusuyla yaşayan bazı Arap ülkelerini de ekleyebiliriz, İran Azerilerinin çakacağı bir kıvılcıma balıklama atlamaya hazır bekliyor.
Herkese keyifli günler.
KAYNAKLAR
1- https://populationtoday.com/tr/ir-iran/
2- Şahit Babek, “Güney Azerbaycan Jeopolitiği”, http://tebaren.org/?p=2171 , Erişim Tarihi: 12.12.2019 Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Dergisi Journal of Atatürk and the History of Turkish Republic Sayı: 7 (2020/Yaz), ss. 359-386, Dr.Seçil Özdemir, Bartın Üniversitesi. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1223042
3- https://www.wikiwand.com/tr/Azadistan
5- https://www.bbc.com/turkce/41458728
6- https://tasam.org/tr-tr/icerik/423/abd-iran_savas_oncesinde_guney_azerbaycan_iran_turkleri