Yazacaklarımı eski bir CHP ilçe örgütü başkanının oğlu ve 11 yaşındayken Ecevit’in mitingine katıldığı için okuldan uzaklaştırma cezası almış bir kişi olarak yazıyorum…
CHP bu ülkenin başındaki çok önemli bir sorundur, AKP sonrası varlığı politikada rekabeti yok etmiş ve iktidarın alternatifsizliğinin yegane nedeni olmuştur.
CHP gelişmeleri zengin-yoksul, vatandaş-devlet çelişkileri üzerinden okumak yerine dindar-laik, köylü-kentli gibi üst yapı kavramları üzerinden okumuş ve sözcüğün tam anlamıyla ülkenin canına okumuştur. Oysa, siyasi rakibi olan AKP toplumsal gelişmeleri zengin-yoksul açısından yoksul lehine, devlet-vatandaş açısından da vatandaş lehine okumuştur.
Kim ne derse desin gerçek şudur: Artık kimse hastanede senet imzalamıyor, doktor tarafından azarlanmıyor, pasaport kuyruklarında tükenmiyor, devlet kapısında köle davranışı görmüyor. Bu davranışları görenlerin ağırlıklı muhafazakar kitle olması olayı dine yönlendiriyor. Oysa AKP’nin çözdüğü çelişkilerin dinle ilgisi yoktur, mağdur ile mağdur eden arasındaki çelişkiyi mağdur eden aleyhine değiştirmiştir.
AKP politikaları yeni mağdur yaratmış mıdır? Elbette yaratmıştır ama eskiden farklı olarak mağdurlar artık çoğunluk değildir ve iktidarı güce dayanarak azınlığa karşı dikte etmemektedir. Mağdurlar hâlâ çoktur ama en azından %50’nin altındadır.
Başörtüsü takmak kişisel bir özgürlüktür, mini etek giymek de kişisel özgürlüktür; oysa CHP bunu anlatmak, türbanın tek özgürlük olduğu görüşü yerine her iki özgürlüğü de savunan bir duruş sergileyememiş, aksine türbanın temsil ettiği özgürlükleri, dolayısıyla halkın çok büyük bir kısmını karşısına almıştır.
Bu ülkenin en kötü olasılıkla en az %70’ı laiktir ve Atatürk’ü sever, laiklik ve din üzerinden yürütülecek bir politika doğru değildir. AKP dini bir teolojik kavram değil, özgürlük sorunu olarak değerlendirmiş ve buna halkı da ikna etmiştir. Sadece laiklik anlayışı üzerinden siyaset yapan CHP ve laikliği, günlük yaşamda “zorlama” olarak halka kötünün devamı gelmektedir. Bu çelişki CHP’nin oligarşik, elitist, yüksek gelir grubuna yönelik siyaset anlayışı yüzünden giderek iktidarın pozisyonunu alternatifsiz bırakmaktadır.
Ülkenin zenginleşmesini göstermek açısından 2002-2022 arası kişi başı milli gelir rakamlarını yazının altına koyuyorum. (*) “Gelir dağılımı” diyen olacaktır, Türkiye’de gelir dağılımı her zaman kötüydü, AKP döneminde de aynı kaldı ama paylaşılan gelir çoğaldığı için halk daha büyük refah yaşadı.
Halk zenginleşince siyaset de özgürlükler üzerinden yapılır, CHP bunu yapmak yerine yaşam tarzı üzerinden siyaset yapıp her yerde laiklik vurgusuyla halkın 70’ine yakınını karşısına aldı.
“Türban” dedi, “Kürt” dedi, “Alevi” dedi ama asıl söylemesi gereken “özgürlüktü” diyemedi. Düşünün o kadar saçmaladı seçimden önce Kemal Kılıçdaroğlu, “Ben “Alevi’yim” dedi ve özgürlüğü sadece dar bir çerçeveye sıkıştırdı.
Uzun lafın kısası, CHP halk için özgürlüğünün elinden alınması demektir ve aldığı oydan ziyade varlığı özgürlüklere tehdit olarak algılandığı için iktidar alternatifsiz kalmaktadır.
İyi ve kötü değerlendirmeleri başka bir şey, benim yaptığım durum tespiti.
Siyasette asıl olan halkı kendine inandırmak, halk AKP’ye inanıyor, CHP’ye inanmıyor. Artık kronik hale gelmiş bu, değişmesi mümkün değil.
Şu anda AKP için tek tehdit yükselen milliyetçilik, ekonomik endişeler yumuşadığında daha da belirgin hale gelecek ama AKP pragmatist bir parti, önümüzdeki günlerde daha merkeze gelip liberal olur ve İYİP ile iş birliği yaparsa şaşırmam.
Belki gelecekte İmamoğlu ile ortak olurlar…