Bu konuyu daha önce birçok defa yazdım ama yine yazacağım: Eskiden Türkiye’deki “futbol taraftarı” sadece renkleri aynı, yaşama bakışları farklı insanlardan oluşuyordu. Oysa 1980 sonrası gelişen olaylar taraftarlığı da farklı yaşam felsefeleri üzerine oturttu.
Herkesin bildiği gelişmeleri tekrar tekrar yazmaya gerek yok, 12 Eylül sonrası Türkiye yönünü başta muhafazakâr olmak üzere muhafazakâr-milliyetçi kesime döndü. Ama bu dönemde milliyetçiler de muhafazakâr ve milliyetçiler diye ikiye ayrılmaya başladı. O dönemde milliyetçi kalan MHP’ydi ama Türkiye’nin 1980 sonrası yaşadığı hızlı kentleşmenin sonuçlarından biri “kentli-milliyetçi” kavramını ortaya çıkarması oldu. MHP’nin bu gelişimi görememesi ve daha muhafazakâr çizgiye kayması MHP-muhafazakâr ittifakını getirdi, bundan memnun olmayan laik-kentli milliyetçiler ise İYİP ile kendilerini tanımladı.
İYİP’in bu gelişen seçmen kesimini ne kadar iyi temsil ettiği ayrı bir konu ama ülkedeki belirleyici seçmen kitlesi üçe ayrıldı. Muhafazakârlar, muhafazakâr-milliyetçiler ve kentli-milliyetçiler. Halihazırda İYİP-MHP-Oğan üçlüsü %25 oy aldı. CHP ve AKP’ye giden milliyetçi oyları da dikkate alırsak ülkedeki milliyetçi oy yani oy verirken Türk kimliğini öne çıkaran seçmen sayısı %50’nin üzerinde.
Bu durum ülkede Atatürk’ün hâlâ en güçlü figür olmasını, hâlâ laikliği koruyor olmamızı ve daha bir çok şeyi açıklıyor. Ayrıca göçmen politikaları, Suriye ve Güneydoğu’daki olaylar ülke gündeminde en çok milliyetçi akımı besliyor.
Elbette bu siyasi bir analiz ama siyaset tüm insanları kapsıyor, futbol taraftarı da insanlardan oluşuyor ve ülkemizde futbol taraftarı artık siyaseten de farklılaşıyor. Bunun öne çıkan iki figürü Fenerbahçe ve Galatasaray.
Fenerbahçe kentli-laik milliyetçileri, Galatasaray ise muhafazakâr kitleyi temsil ediyor. Elbette iki takımda da farklı fikirler vardır ama genel trend bu ve artık Galatasaray Lisesi ve geçmişteki kültür Galatasaray’ı tanımlayan kimlik olmaktan çok uzakta. Bunu iyi veya kötü olarak nitelemiyorum, sadece durum tespiti yapıyorum.
Ama zaman kentli-milliyetçiler lehine gelişiyor geçen her gün kentli-milliyetçi nüfusu artırırken muhafazakâr köylü tabanını kemiriyor. Ayrıca yazdığım gelişme milliyetçilerin kafasında henüz ideoloji seviyesinde netlik kazanmadı, sadece fikir ayrılığı olarak görülüyor. Ama gelişmeler önümüzdeki dönemde kentli-milliyetçi bir ideolojinin doğacağını ve bu seçmen kitlesinin muhafazakâr kimlikten uzaklaşacağını gösteriyor.
Ne Fenerbahçe’de ne Galatasaray’da ne de Türkiye’de sol diye bir şey olduğunu iddia etmek de marjinalizm. Şu an da CHP’yi Ekrem İmamoğlu yönetiyor ve gelişmeler CHP’yi ılımlı liberal-milliyetçi bir çizgiye çekeceğini gösteriyor.
Yani önümüzdeki dönemde muhafazakâr, liberaller, kentliler olacak ama hepsinin temel belirleyici unsuru milliyetçilik olacak. Siyasette zaman biçmek çok zor, bazen olaylar 1 yılda bazen 1.000 yılda gelişir ama Türkiye’deki milliyetçi-muhafazakâr tanımının milliyetçi ve muhafazakâr diye değişmesi kaçınılmaz.
Kısacası Fenerbahçe’nin önü açık.
Sanırım Atatürk’ün temsil ettiği Orta Asya’dan gelen Türkmen kültürü Türk tarihinde 3. kez Türk’ü öne çıkarmaya hazırlanıyor.