Pazartesi, 13 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Kafka ve Josef K.

Emre Dilek
Son güncelleme: 30 Ocak 2024 00:30
Emre Dilek
Paylaş
Paylaş

“Herhalde biri Josef K.’ye bir iftira atmıştı çünkü hiçbir kötü şey yapmamasına rağmen tutuklanmıştı.” 

Bu cümlelerle başlar, Kafka’nın meşhur Dava isimli romanı. Josef K. kahvaltısını yaparken eve gelen iki garip görevli tarafından tutuklandığı söylenir ama bu tutukluluk biraz farklıdır. Çünkü tutuklu olduğu sürede yaşamına ve günlük meşgalelerine devam edebilmektedir. Kendisine atfedilen ama adı belli olmayan ve kendisine söylenilmeyen suçunun ne olduğunu bulmaya ve davayı anlamaya çalışırken artık kendi yaşamının sahibi olmadığını fark eder.

Josef K. asla suçunun ne olduğunu öğrenemez, kimse de ona bunu söylemez ve alışık olduğumuz tarzda bir yargı sürecine hiç dahil olmaz. Dava ile alakalı iletişime geçtiği insanlar ona yol göstermeye çalışırken esasında onu oyalamaktadırlar. Çünkü görevliler tarafından, tutuklandığına göre bir suçu olması gerektiğine inandırılmaya çalışılır. Bu örgüde ifade edilen şey aslında suçluyu ortaya çıkarmaya ve cezalandırmaya çalışmak yerine, önce suçu üreten ardından sistemin bekası için uygun görülen bireylere ya da bir gruba bu suçu iliştirmeye çalışan bir sistemin eleştirisidir.

Bugün nasıl Cem Yılmaz’ın esprileri ve skeçlerindeki bazı karakterler toplumda karşılık bulup günlük yaşamın akışına girmişse benim gençlik dönemimde de Devekuşu Kabare’nin oyunları aynı şekilde karşılık bulmuştu. O zamanlar YouTube vs. platformlar olmadığı için bu oyunları ses kasetlerinde teyplerde dinlerdik. Bilet bulabilen şanslı insanlar ise onları canlı izleme hazzını yaşamıştır. Kandemir Konduk’un yazdığı oyunlardaki espriler ve gülmece kalıpları toplumda karşılık bulmuş, herkes tarafından kullanılır hale gelmişti. Özellikle politik hiciv konusunda dönemin ön plandaki politikacıları olan Erbakan, Demirel ve Özal gibi karakterler çok işlenmişti. “Yasaklar” adlı oyunda askeri darbe döneminin ve aynı zamanda toplumdaki yasakçı anlayış mizah yoluyla harika betimleniyordu. Darbe döneminde biraz da bugün sosyal medyanın yaptığı görevi üstlenmişti sanki Devekuşu Kabare. Politikacıları, köyden kente göçü, dönemin hâkim sermaye sahiplerinin kimler olduğunu, sansürü, hak ihlallerini ve sistemin yozlaşmasının ayak izlerini onların mizah katarak aktardıkları mesajlarla öğrendik. 12 Eylül’ün apolitikleştirmeye çalıştığı neslin panzehriydi adeta.

Albert Camus “Denemeler” isimli kitabında “Korku Çağı” başlıklı yazısına şöyle başlıyor: “17. yüzyıl matematiğin çağıydı, 18. yüzyıl doğa bilimlerinin, 19. yüzyıl ise biyolojinin çağıydı. Bizimkisi, yani 20. yüzyıl ise korkunun çağıdır.”

Ve devam ediyor:

”Şu son yıllarda gördüklerimiz bizde bir şeyi kırdı. Bu şey, insanın güvenidir; o güven ki, insanlığın dilini konuştuk mu bir başkasından insanca karşılık göreceğimize inandırırdı bizi. Gözlerimizin önünde yalan söylediler, insanı küçülttüler, öldürdüler, sürdüler, işkencelere soktular. Ve hiçbir kez, bunu yapanlar, yaptıklarının kötü olduğuna inandırılamadı. Çünkü kendilerine güveniyorlardı. Çünkü soyut bir kafa yani bir ideolojinin adamı, başka bir şeye inandırılamaz.” 

İnsanlık tarihi büyüklü küçüklü benzeri birçok dava ile dolu. Bunların birçoğunu hatırlıyoruz ama yargılananların isimleri ile. Mesela Sokrates yargılama sonucunda kendine atfedilen suçları kabul etmeyerek zehir içmek suretiyle ölümü gitmişti. Bugün Sokrates’i hemen hemen herkes bilir ama onun suçlayan ve mahkemeye çıkartan Meletus’un adını hiç duydunuz mu?

EtiketlendiSeçilen
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanEmre Dilek
Takip et:
1968 yılında Ankara’da doğdu, İstanbul’da büyüdü ve İsveç’te olgunlaştı. Turizm yöneticiliği ve uluslararası ilişkiler konusunda lisans ve yüksek lisans yaptı. Şimdilerde klasik filolojiye merak sardı, bu sebeple üniversiteye tekrar başladı. Genel kültür ve tarih ve dile merakı var. Bu konuda bildiklerini ve öğrendiklerini gerek sözlü gerekse de yazılı olarak paylaşmaktan mutlu oluyor...
Önceki Makale Irkçılık ‘hasta’ ediyor
Sonraki Makale FB-GS mali karşılaştırması

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

EditörKöşe Yazıları

“Guggenheim Etkisi”

Emre Dilek
12 Ekim 2025
EditörKöşe Yazıları

Beyin yeniyi mi sever eskiyi mi? 

Dr. Nevin Sütlaş
12 Ekim 2025
Köşe Yazıları

Gazze’de Trump ve Erdoğan’ın “kırılgan ateşkesi…”

Aydın Sezer
11 Ekim 2025
Köşe Yazıları

Görünmeyen kafeslerimiz…

İnan Özbek
10 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?