Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in çok önemli bir açıklaması yılbaşı hareketliliği nedeniyle Türkiye dahil neredeyse hiçbir ülkenin medyasında gereken ilgiyi görmedi.
Ama zaten kamuoyu önünde yapılmasına rağmen bu açıklamanın asıl muhatabı öncelikle Ukrayna liderleri ve halkı, ardından da Batılı ülkelerin yöneticileriydi.
Putin açıklamasını, verdiği mesajların içeriğine uygun olarak Ukrayna’daki savaşta yaralanan askerlerin tedavi edildiği Moskova’daki Vişnevski Askeri Hastanesi’nde yaptı. Bir anlamda zor durumdaki Ukrayna’ya “can simidi” attı ama tabii kara kaşı kara gözü için değil!
Putin’in 1 Ocak’taki açıklamasında söylediği sözlerden üçünün altının çizilmesi gerekiyor:
-Ukrayna’yı düşman olarak görmüyoruz.
-Biz de çatışmayı sona erdirmek istiyoruz, hem de mümkün olan en kısa sürede ama tabii bizim koşullarımızla.
-Asıl mücadelemiz Rusya’yı savaş alanında yenilgiye uğratmak isteyenlere karşı.
“Ukrayna’yı düşman görmüyoruz” sözlerinin asıl muhatabı ise Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’den çok Ukrayna kamuoyu.
Rusya lideri bu açıklamasıyla her zaman olduğu gibi bir taşla birkaç kuş vurmak istiyor.
Elbette asıl dikkat çekici olan açıklamanın zamanlaması.
Ukrayna, 24 Şubat 2022’de başlayan savaşın en zor günlerini yaşıyor. Bunun birinci nedeni, yoğun ve iddialı bir hazırlık döneminden sonra başlatılan büyük karşı saldırının başarısız olmasının yarattığı moral bozukluğu ve düş kırıklığı.
İkinci neden ise, Ukrayna ordusunun son aylarda kriz boyutuna varacak ölçüde mühimmat sıkıntısı çekmesi. Ukrayna birlikleri artık Rusya’nın işgal ettiği toprakları ele geçirmekten çok mevcut cephe hatlarını korumaya odaklanmış durumda. Amerikan Wall Street gazetesinin sözlerini aktardığı bir Ukraynalı subay, yokluk nedeniyle cephane kullanımını yüzde 90 azaltmak zorunda kaldıklarını anlatıyor. Durum o kadar kritik ki Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitriy Kuleba’nın son açıklamasında söylediği gibi, Batı’nın silah ve mühimmat tedarikini durdurması halinde Kiev’in yedek bir planı yok.
Bir yandan Batılı ülkelerinin dikkatinin Orta Doğu’daki savaşa çevrilmesi, bir yandan ABD’deki John Biden yönetiminin Ukrayna’ya yardımda Cumhuriyetçi Parti’nin engellemesine takılması, diğer yandan da Avrupa ülkelerinin yardım konusunda yorgun düşmesi Kiev’i iyice köşeye sıkıştırıyor.
Putin böylece hem savaşın bedelini asıl ödeyen kesim olan Ukrayna halkını yanına çekerek yönetime baskı yapmasını sağlamaya çalışıyor hem de Zelenski’ye isterse açabileceği bir kapı aralıyor. Ukrayna’da bir süredir Zelenski’nin Moskova’ya karşı takındığı sert tutum nedeniyle bazı politikacılar ve askerler seslerini yükseltmeye başlamış durumda.
Ama Ukrayna liderinin tek sorunu bu değil: Batı medyasının etkili yayın kuruluşlarında son aylarda Ukrayna’nın er ya da geç Rusya ile barış masası oturmasının gerekeceği yolunda haber ve yorumlar çıkıyor.
Son olarak Wall Street, Ukrayna’nın Rus işgali altındaki topraklarını yakın zamanda alabilmesinin pek olası görünmediğini, dolayısıyla ateşkes istemek zorunda kalabileceğini yazdı. Gazetenin başyazısında Kiev’e uzatılan bir de “havuç” vardı:
“… Ama ateşkes aynı zamanda Ukrayna için nihai olarak Avrupa Birliği (AB) ve NATO’nun kapılarını açacaktır.”
Wall Street’teki haberi gündelik dile, “Bu savaş çok uzadı, siz kaybettiğiniz toprakların üstüne bir bardak soğuk su için. Batı da bakarsınız bir gün sizi AB ile NATO’ya alır” diye çevirmek mümkün.
Putin’in vurmaya çalıştığı birinci “kuş” bu: Ukrayna’nın çaresizliğini kullanarak savaşın Rusya’nın istediği koşullarda son bulmasını sağlamaya çalışıyor.
İki yıla yakın süredir devam eden savaşı Moskova açısından iki farklı şekilde değerlendirmek mümkün.
Bir yandan “çabuk bir zafer” beklentisi gerçekleşmediği için Rusya başarısız kabul edilebilir.
Ama diğer yandan Batı’nın yardımıyla nispeten güçlenen Ukrayna ordusunu belirli bir hatta tutabildiği için aynı zamanda başarılı da kabul etmek mümkün.
Putin’in tek taşla vurmaya çalıştığı diğer kuşlara gelince…
Rusya şu anda cephede ne kadar üstün görünse de, Batı’nın yaptırımları da hesaba katıldığında savaş için çok ağır bir bedel ödüyor. Yani cephede şu anda var olan durumun dondurulması 17 Mart’taki başkanlık seçimlerinin öncesinde Moskova’nın da işine geliyor. Ayrıca, her ne kadar Putin’i desteklese de ve Ukraynalılara geleneksel olarak küçümseyerek baksa da Rusların önemli bir bölümün savaşı tam olarak içlerine sindirdiğini söylemek zor. Tabii buna, savaşın toplumu ikiye bölmesini ve yüz binlerce kişinin Rusya’dan ayrılmasını eklemek gerekiyor. Rusya’nın işgal sonrası uluslararası toplumun bir bölümü tarafından dışlanması ise, savaş bittikten sonra da en azından bir süre devam edecek görünüyor.
En ağır bedeli ise, kuşkusuz Ukrayna halkı ödedi.
Ya Batı?
Öyle görülmeyebilir ama savaş şu anda Rusya’nın istediği koşullarda bitse bile Batı’nın yenildiğini söylemek mümkün olmayacak.
Çünkü Washington ve Londra başta, Batılı başkentlerin büyük olasılıkla asıl amacı Ukrayna’nın savaşı kazanmasından çok Rusya’yı siyasi, ekonomik ve askeri olarak mümkün olduğunda hırpalamaktı. Öyle olmasaydı Ukrayna’ya savaşı kazanmak için değil sadece sürdürmesine yetecek kadar askeri yardımda bulunmazlardı. Putin her ne kadar “Bizi yok etmek istiyorlar” dese de yenilmiş ve kaosa sürüklenmiş bir Rusya Batı’nın çıkarına değil.
Koşullar ve bütün işaretler bir ateşkes anlaşmasının Ukrayna’nın onayı alınmadan “pişirilmekte” olduğunu gösteriyor.
Zelenski’nin “acı gerçek”le mi yüzleşeceği, yoksa Batı’nın yardımı olmadan Rus ordusunu Ukrayna’dan çıkarmak için çırpınmaya devam mı edeceği büyük ihtimal yakın gelecekte belli olacak.