St. Petersburg Politika Vakfı Başkanı Mihail Vinogradov’un Moscow Times gazetesinde çıkan makalesinin geniş özeti:
Rusya’nın Kiev ve diğer Ukrayna kentlerini bombalaması, Kremlin’in son haftalarda karşılaştığı ve öngöremediği yeni sorunlara yanıt niteliği taşıyor.
Bunların başında Rus birliklerinin Harkiv ve Liman’dan çekilmesi geliyor ki bu durum savaş hakkındaki görüşleri ne olursa olsun Rus yorumcuların çoğunu hazırlıksız yakaladı. Rusya’da Ukrayna’nın gerçekten karşı saldırı düzenleyebileceği konusunda kuşkular vardı.
Harkiv ve Herson’daki başarısızlıklar bir günah keçisi aramak zorunda bıraktı ve iktidar kamuoyuyla daha fazla ilgilenmek durumda kaldı. Böylece o ana kadar sadece zafer açıklamaları duyan halk Ukrayna’daki harekatı eleştirmek için cesaret kazandı. Ayrıca, Kremlin’in ilan ettiği kısmi seferberliğin uygulanmasında Rusya yönetiminin birleşik bir cephe oluşturma konusunda herhangi bir planının olmadığı ortaya çıktı.
Ukrayna’ya ait dört bölgenin ilhak edilmesi de toplumda bir coşku yaratmadı hatta bir dizi nedenle büyük ölçüde fark edilmedi. Çünkü Rusya’nın 2014 yılında ilhak ettiği önemli bir liman ve popüler tatil yöresi olan Kırım’ın tersine Donbas ve Herson bölgelerinin Rusya’nın tarihsel hafızasında somut bir görüntüsü bulunmuyor. Kamuoyunda ilhak sürecinin propagandası da çok başarılı yapılmadı. Eğer Kremlin ilhak kararını Rusya ile Kırım’ı birleştiren Kerç Köprüsü’nün bombalanmasından sonra açıklasaydı büyük olasılıkla daha fazla dikkat çekerdi.
Aslında Ukrayna’nın Moskova kruvazörünü batırması daha büyük ve önemli bir olaydı ama Kerç Köprüsü’nün bombalanmasının Rus toplumu üzerindeki psikolojik etkisi daha ağır oldu. Kamuoyu Ukrayna’nın askeri gücünün Rusya ile karşılaştırılabilecek kadar büyük olduğunu sonbahar aylarında fark etmeye başladı.
Rus yönetiminin bu olaylara tepkisi 10 Ekim’den başlayarak Ukrayna şehirlerine önce füze yağdırmak, sonra da drone saldırıları düzenlemek oldu. Bu eylemler Rusya’daki müesses nizamın askeri üstünlüğü yeniden ele alma konusunda yeterli kararlılığa, enerjiye ve olanağa sahip olduğu konusunda kendini ve diğerlerini ikna etme girişimine benziyor.
Bombardımanların amacı Rus toplumunda iktidara yönelik artan kaygıların olumsuza dönmesini engellemekti. Böylece toplumun sadık kesimlerinde oluşmaya başlayan muhalefet önlenecekti.
Askeri açıdan bakıldığında, Ukrayna’nın 10-11 Ekim’de yoğun bombalanması Kremlin’e Ukrayna’da ne istediği sorusu çevresindeki belirsizliğin artmasını sağladı ama amacın ne olduğu konusunda yeterli açıklama yapılmadı.
Bunlar Ukrayna’nın Herson’daki saldırısına karşı savunma amaçlı bombardımanlar mıydı? Berdyansk ya da Melitopol’deki Rus birliklerinin bölünmesini engellemeyi mi hedefliyordu? Gelecekteki barış görüşmeleri için statükoyu dondurmayı mı amaçlıyordu? Yoksa nükleer silah kullanmak için bahane mi yaratılmak isteniyordu?
Bu bombardımanlar Moskova’nın bir şeyler yaptığını göstermesini sağladı.
Bir yanda Rusya’nın askeri potansiyelini henüz göstermeye başlamadığına inananlar, diğer yanda Kırım’daki patlamanın açık bir aşağılama olduğunu ve cezasız kaldığına inananlar vardı.
Ama ne kadar gösterişli olursa olsun bu şekilde harekete geçmek durumu değiştirmenin ya da sorunları çözmenin garantisi değil. Kısmi seferberliğin Rus ordusunun savaş olanağını güçlendirdiği teorisi henüz kanıtlanmadı. Eylül ayında Rus toplumunda oluşmaya başlayan bölünme de giderilemedi.
Olaylara kayıtsız kalan çoğunluk, neler olduğunu fark etmemek için giderek daha fazla enerji harcamak zorunda kalsa da savaş karşıtı ya da radikal savaş destekçisi azınlığa katılmaya direniyor.
Kısacası füze saldırıları asıl soruyu yanıtsız bıraktı: Moskova askeri üstünlüğü yeniden ele almak için daha somut sonuçlar getirecek yöntemler kullanmaya hazır mı yoksa bir tuzağa daha mı düşüyor?